kapat

06.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Ramazan Özel
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

CAN DÜNDAR(cdundar@sabah.com.tr )


Azraille randevu

"Başka Annelerin Çocukları" filmini görmüş müydünüz?

Terry George'nin filmi, IRA militanlarının 1980'lerdeki ölüm orucunun gerçek öyküsünü anlatır.

27 yaşındaki Bobby Sands'in önderliğindeki eylemciler, siyasal mahkum statüsü elde edene kadar açlık grevini sürdürme kararındadırlar. Başbakan Margaret Thatcher ise asla taviz vermez.

Film, bir direnişçinin annesinin yaşadığı ikilem üzerine kuruludur.

Kuzey İrlandalı apolitik bir öğretmen olan Kathleen, oğlu Gerard'ı açlık grevinde yitirmek üzeredir. Oğlunu kurtaracak tek şey, kendisinin vereceği "zorla besleme"ye izin belgesidir. Ancak Gerard, buna kesinlikle karşı çıkar.

Bobby Sands, grevin 66. gününde ölür. Gerard ise bilincini yitirmiştir.

Kathleen oğlunun iradesini hiçe sayıp onun hayatını kurtarmakla, inançları uğruna ölmesine gözyummak arasında sıkışıp kalmıştır.

Filmin sonunda oğlunun başucuna gider ve izin kağıdını imzalar.

***

Türkiye, bu haftadan itibaren benzer sahneler yaşayacağa benziyor.

200'ü aşkın mahkumun sürdürdüğü ölüm oruçlarında 99 eylemci için 50. gün sınırı yaklaşıyor.

Bunun anlamı şu:

Şekerli su dahi alamaz duruma geliyorlar. Artık iyi duyamaz, göremez, konuşamaz haldeler. Birkaç gün sonra vücutlarında B-1 vitamini tükendikçe beyinde tahribat başlayacak, hafızalarını yitirecekler. 10 gün sonra kusmalar, mide kanamaları, kramplar gelecek. Ardından vücutları soğuyacak ve acılar içinde son komayı bekleyecekler.

Aileleri çaresiz, öfkeli, panik içindeler.

Sanatçılar devrede, doktorlar "tedaviyi reddetme hakkı"nı tartışıyor.

Hükümetse inadı sürdürüyor.

4 yıl önce de ölüm oruçları patlak verdiğinde dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan, eylemcilerin insanca muamele görme talebine kulak vermek için 12 canın kendine kıymasını beklemişti.

Bir çıkış yolu olabileceğinin anlaşılması için, 12 eylemcinin can çekişerek ölmesi ve yüzlercesinin sakat kalması gerekmişti.

Şimdi hükümet operasyon hesapları yaparken, Azrail'le randevulaşmış bir insanı artık hiçbir tehdidin yıldıramayacağını görmüyor mu?

Sorunlara, kefene sarılmamış bir çözüm bulma olanağı yok mu bu ülkede?

***

Denilebilir ki;

"Hükümet ölümlere seyirci mi kalsın? Her genelgede genç ölüm neferlerinin listelenmesine göz mü yumsun? Her isyanda örgütle pazarlığa mı otursun?"

Hayır ama, önce kendi koruması altında olması gereken insanlara sahip çıkmayı becersin.

Hapishanelerindeki kaosu ve katliamları önlesin. Bunlar göz önündeyken lüks otele de benzese F-tipi'ne kimseyi ikna edemeyeceğini görsün.

Ve en önemlisi af umudunu ortaya atarken, uygulayacağı çifte standardın bir fiyatı olacağını anlasın artık...

Ve çok geç olmadan ya çözüm getirsin ya da sivil inisiyatiflerin devreye girmesine fırsat versin.

***

Biliyorum çoğunuzu ilgilendirmiyor bütün bunlar...

Şu aralar paranız bankada, gözünüz borsada, aklınız dövizde...

O yüzden burnunuza gelmiyor ölümün keskin kokusu...

Ama biliyor musunuz; adil olmayıp da borsası düzgün işleyen hiçbir ülke görmedim ben... Çocukları açlıktan ölürken ekonomisi istikrara kavuşmuş bir uygarlıkla tanışmadım.

Eninde sonunda kaderiniz başkalarınınkiyle kesişecek.

O zaman, oğullarının inançlarıyla, hayatları arasında sıkışıp kalmış "Başka anneler"in feryadına kulak kabartacaksınız.

Müştereken kazanmadığımız bir hayatı müştereken kaybedeceğimizi o zaman anlayacaksınız.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır