Türkiye'de depreme karşı mala gelecek ziyanı önleyebilecek tedbirler alma konusunda hizmet veren ve adını bana ulaştıran bir şirket var.
Şirketin ismi 3A Grup, Genel Müdürü Gürsel Çınar adlı bir bey.
Amerikan Worksafe Technologies Inc.'in Türkiye Temsilcisi.
Bu şirketin www.worksafetech.com diye bir internet sitesi var, orada da İstanbul ayağını gösteriyorlar.
Gürsel Çınar Bey ile telefonda görüştüm...
Ve bir kez daha anlaşıldı ki...
Büyük imkanları olan büyük şirketlere bu tür hizmetler verilebiliyor ama "Ya evim" diyen vatandaşın işi zor.
Çok açıkcası, "Vereyim 100, 200 milyon bir iki arkadaş gelsin, bizim evin eşyalarını depremde zarar görmeyecek hale getirsin" dediğinizde bunu yapacak bir sistem kurulmamış.
Gürsel Çınar Bey'in verdiği bilgilere göre, mesela bir dolabı duvara sabitlemek çok basit bir iş ama tekniğini bilmek lazım.
Kendilerinin bunun nasıl yapılacağı konusunda eğitim almış elemanları var ama onlar evlere bu hizmeti vermiyor.
Akla gelen şu...
Artık yetkili bir bünye bu işi ele alsın.
Belediye mi, TÜBİTAK mı, Odalar mı?
Birileri ortaya çıksın.
(Zaten bütün amacım bu tür bir organizasyonun yapılması için bir oluşum yaratılmasını sağlamak.)
Bir kurs açsın.
Artık 3A elemanları mı eğitim verir?
Belediye Japonya'dan uzman getirtir kendi elemanlarını mı eğitir ve onlara eğitim verdirir?
Üniversiteler mi bu işe eğilir...
Bilemiyorum.
Ama mahallemizin elektrikçisi, tesisatçısı nasıl elektrik ve basit tesisat işlerini yapıyorsa, olası deprem için evdeki eşyaların da nasıl sabitlenmesi gerektiğini bilir.
Uygun bir ücret karşılığında bu hizmeti verir.
Onlara iş olur, bizim de içimiz rahat olur.
Sonuç...
Bu işin bir eğitimi olduğu belli.
Bu işin evler kısmını halletmenin atla deve olmadığı belli.
Belli bir eğitim istediği belli.
Buna hizmete ihtiyacı olan insanlar olduğu belli.
Eğitim alanların bu işi rahatça yapabildiği belli.
Artık kim yapacaksa yapsın ama birisi şu helvayı yapsın!
Evin hanımı kızınca
Bana iletilen çok samimi (içten anlamında) yazılmış bu e-postada imza da var ama belki yollayan adını kullanmamı istemez diye vermiyorum. Zaten isim önemli değil, orada ne olduğu önemli.
Önce mesajı bir okuyun...
"Akşam geç vakit eve geldiğimde, özene bezene aldığım, kullanmaktan, seyretmekten ve teşhir etmekten büyük zevk duyduğum tablolarım, biblolarım, Yıldız Porselen, Çin işi yer vazolarım, duvar tabaklarım, yer ve sehpa üstü abajurlarım, altın varak aynalarım, gümüşlerim ve daha bir sürü değerli eşyamın, eşyanın durumuna göre duvarlara çivilendiğini, bağlandığını, etrafının beslenerek ya da çeşitli şekillerde muhafaza altına alındığını görünce doğrusu ne yapacağımı şaşırdım.
Duvarlarım tahrip olmuş, güzelim eşyalarım yer ve şekil değiştirmiş, zevkle döşediğim salonum sıkıntılı bir ortama bürünmüştü.
Dehşet içinde seyrederken, durumu anlamış olacak ki eşim, bugün SABAH gazetesindeki yazınızı göstererek deprem halinde eşyaların dökülüp saçılarak hasara uğramasını önlemek için Işıkara ile birlikte yaptığınız önerileri göstererek beni yatıştırmaya çalıştı.
Bilmiyorum siz ve Sayın Işıkara yukarıda saydığım benzeri eşyalarınızı depremde hasardan korumak için önerdiğiniz şekilde ve bizim gibi koruma altına aldınız mı? Doğrusu bizlere örnek olsun diye resimleyerek gazetede yayınlarsanız bu çirkinliğe beraberce razı olur, durumu muhafaza ederiz. Değerli eşyaları zevkle kullanacak şekilde muhafaza altına aldıysanız, sizin muhafaza şeklini uygulayarak bu çirkinlikten kurtuluruz."
Hanımefendi yerden göğe haklı (hanımlar hep haklıdır) ben de zaten "Bu işi yapacak profesyoneller olmalı" diye bu köşeden çok yazdım.
Hatta bir keresine "Kim yapıyorsa bana faks çeksin köşeden yayınlayacağım" diye açık davet bile çıkarttım!
Gelen mesajlar hiç tatmin etmedi maalesef. Belli ki, Türkiye'de evdeki eşyaları olası bir depremde zarar görmeyecek hale getirecek bir hizmet profesyonel olarak verilmiyor.
Bu köşeden bu işe bir çözüm aramaya devam ediyor ve verecek aklı olan yardımcı olsun diye çağrı yapıyorum.
Kendi gayretlerimle nereye geldiğimi merak edenler "Bir öneri sizi bekler" başlığı altındaki yazıya geçsinler...
