kapat

06.12.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Ramazan Özel
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Melodi
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

AHMET VARDAR(avardar@sabah.com.tr )


CarrefourSA şikayetleri...

Çok merak ediyorum, acaba Fransa'da da bu firmanın müşterileri bu tip şikayetlerde bulunuyorlar mı?... Eğer bulunuyorlarsa, nasıl bir sonuç alıyorlar. Adı geçen mağazanın yetkilileri müşterilerine nasıl davranıyor?... Onların şikayetlerini dikkate alıyorlar mı?... Acaba onlar da müşterilerini hiçe sayıyorlar mı?... Pek sanmıyorum... Yoksa Türkiye gibi gelişmekte olan, daha doğrusu geri kalmış ülkelerde kurulan mağazalar, müşterilerini sömürge halkı zannederek ona göre mi davranıyorlar?... Tabii bütün bunlar onların bileceği iş... Ama Türkiye'de, Türk vatandaşının alış-veriş ettiği yerlerde aksaklık olduğu taktirde muhakkak bizim de söylenecek sözümüz olacaktır.

Evet söylemeye başlayayım; bir müşteri Haramidere CarrefourSa'dan Fransız malı 15 Bolachas Recheadas marka paketlenmiş bisküvi almış. Eve getirip, açtığında, içindekilerin son derece bayat ve kötü koktuğunu görmüş, tadına baktığında ise, yenemez halde olduğunu anlamış. Ne yapması lazım, tabii ki müesseseye müracaat edip, durumu bildirmek... İşte onu bir türlü yapamamış. Çünkü karşısında muhatap bulamamış. Sonunda kime ulaştıysa, o birim topu başka bir birime atmış... Anlaşılan bu Carrefour yönetiminin aklını başına toplayıp, bu konulara el atması gerekiyor. Müşterilerine ikinci ve üçüncü derece elemanlarla muhatap olmanın kötülüğü de bu olsa gerek... Şimdilik uyarı görevi yapıyorum. Durumlar düzelmediği taktirde ilgililere hak ettiği dilden yazılar da yazacağımı belirtirim.

Mıntıka meselesi...
Eskiden çok görülen bir gelenek yine hortlamak üzere... Okuyucularımdan mimar Ufuk Yapıcı bakın ne güzel dile getirmiş;

"28.10.2000 sabahı Kocaeli'nden İstanbul/Maslak'taki bir randevuma yetişebilmek için yola çıktım. Saat 9.00 civarında Fatih Sultan Mehmet Köprüsünden Avrupa yakasına geçtim ve ilk Beşiktaş/Sarıyer yol ayrımına girdiğim anda, sol şeritten 120-130 km hız ile giderken; 34 UG 3831 plakalı bir araç, aracımın 5-10 santim arkasından selektör yapmaya başladı. Sağ şeride kaçmak istedim ve arkadan gelen aracı görünce geri şeridime kaçmak zorunda kaldım. Bu kez 34 UG 3831 plakala araç (kızmış olacak ki...) sağ şeride hızla geçip, önümü keserek geçemeyeceğim bir şekilde trafiği kesip, beni durdurdular ve araçtan iki kişi hızla inip, üzerime saldırdılar. Çabuk davranıp aracımı içeriden kilitledim. Aracımın her yerine temke tokat giriştiler. Arka bagaj kapağını yumrukluyarak eziklik yarattılar. Kendimi toparlayarak aracı hareket ettirdim ve kaçmaya başladım. Beni Sarıyer çıkışına kadar takip edip, aracımı sıkıştırdılar. Sarıyer çıkışında yolları ayrıldığı için bıraktılar. Hemen 155'i aradım bana "en yakın karakola gitmem" söylendi. En yakın karakol olarak Sanayi Mahallesi Karakoluna gittim, görevli "Orası bizim bölgemiz değil, Levent Karakoluna gitmemi" söyledi. İstanbul'u fazla bilmeyen birisi olarak, güç bela Levente gittim. Orada da bana "Olayın 100 mt geride olduğunu, o bölgenin Rumeli Hisarı Karakoluna ait olduğunu, oraya gitmem gereketiğini" söylediler. Bu durumda 155'i tekrar arayarak durumu izah ettim. Benden aracın plakasını isteyerek "Rumeli Hisarı Karakoluna gitmem gerektiğini" söylediler. Randevuma geç kaldığım için olayın peşini bıraktım. Sayın İçişleri Bakanına sizin aracılığınız ile soruyorum; "Karayolların neden bölgelere ayrıldığı teknik bir konu, fakat vatandaş bu bölgeleri nasıl bilecek?..."

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır