kapat

23.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Gelin sorumsuzluğu mahkemeye verelim

İstanbul'da başımıza gelenler Amerika'da gelse herkes tazminat milyarderi olur...

İstanbul tam bir sorumsuzluklar kenti oldu. İsteyen istediği yeri kazıyor. İsteyen istediği yere toprak moloz yığıyor. İsteyen istediği yere duvar çekiyor. İsteyen istediği yerde inşaat yapıyor.

Bütün bunlar yapılırken kimse asgari güvenlik önlemini almak istemiyor. Çünkü alınacak her güvenlik önlemi artı bir maliyet demek. İşi en ucuza yapmak için güvenlik önlemleri göz göre göre ihmal ediliyor.

Ancak bu sorumsuzluklar yüzünden hergün belki yüzlerce kişi zarar görüyor.

Kimi düşüyor ayağını kırıyor, kimi arabasını çarpıyor, kiminin arabası çukura düşüyor. Kısacası irili ufaklı pekçok zarar oluşuyor.

Tabii bu sadece İstanbul'da olmuyor. Ankara'da, İzmir'de, bütün büyük kentlerde yaşanıyor bu.

Ancak herkes başına gelen, aslında kendi hesabına büyük zararlara yol açan sorumsuzluğa karşı sadece öfkeleniyor, küfür ediyor, elinden birşey gelmeyeceğini düşünüyor.

Oysa hiç de öyle değil. Çağdaş bir ülkede, toplumun ortak malı olan yerlerde iş yapanlar, azami güvenlik önlemini almak zorunda.

Örneğin İSKİ boru döşüyor ve yolları kazıyor. Batılı bir ülkede kazılan yolun çevresi insanların ve araçların giremeyeceği biçimde korkulukla çevrilir. Gece olduğunda mutlaka ışıklı ikaz sistemleri konur.

Bu yapılmadığı için hergün kimbilir kaç araç derin boru hendeklerine düşüp ağır hasar görüyor.

Belediye yol tamiratları yapıyor. Bazı yerlere yama yapılması için asfalt kazınıyor ve ortaya büyük delikler çıkıyor. Mesai bittiğinde buralar öylece bırakılıyor, yolu bilen bu çukurlara düşmüyor, ama bilmeyen...

Aklına esen hız tümseği yapıyor. Ama bunun yüksekliğinin bir ölçüsü var, ayrıca mutlaka en az 10 metre önceden uyarı tabelası konmalı. Şehir içi normal hızla gelen bir araç bile gece karanlığında bu tümseğe çarpıp hasar görüyor.

Adam evinde tamirat yapıyor. Kumu, çimentoyu, demiri getirip kaldırımın üzerine yığıyor, ayrıca yığıntı caddeye de taşıyor. Yayalar yola iniyor, yayaya araç çarpıyor ya da gece karanlığında görmeyen biri arabasıyla bu yığının üzerine çıkıyor.

Örneğin bu tür sorumsuzluklar yüzünden meydana gelen trafik kazalarında, raporlara bu olumsuzluk geçmiyor, sadece iki kişi arasında 8'de kaç suçlu olup olmadığına bakılıyor.

Sonuç olarak, bu tür sorumsuzlular yüzünden zarar görenler kayıtlara geçmediği için bunun büyüklüğünü de bilmiyoruz.

Oysa aynı durum bir batı ülkesinde, örneğin Amerika'da olsa, zarara uğrayan kişi, bunun sorumlusu kimse mahkemeye veriyor ve çok ağır tazminatlar kazanıyor.

O halde bizim de bu uygulamayı başlatmamız gerek. Başkalarının yarattığı sorumsuzluk nedeniyle zarar gören herkes mahkemeye başvurmalı. Eğer bu adeti Türkiye'de yerleştirmeyi başarırsak, bu sorumsuzluğu da önleyebiliriz, üstelik herkes gördüğü zararı da tazmin ettirir. Bunun için de hiç uğraşmaz bile kimse, çünkü bunu sizin adınıza yapacak avukatlar olacaktır.

İşte bugün böyle bir çağrı yapmak istiyorum. Bunun için diğer yazıya bakmanız yeterli.

Avukatlara çağrı
İstanbul'da her gün onlarca kişi başkalarının sorumsuzluğu yüzünden zarara uğruyor. Ancak nasıl olsa bir sonuç alamayacağını düşündüğü için kimse bu sorumsuzlukla mücadele etmiyor.

Gelin Türkiye'de yeni bir dönem başlatalım ve bu sorumsuzlardan hesap soralım.

Amerika'daki gibi bu tür zarar gören vatandaşların davalarını almak isteyen avukatlar varsa, yarın saat 12.00'ye kadar (212) 315.86.83 nolu telefona faks çeksinler. İsimlerini, barodaki kayıt numaralarını ve telefonları versinler. Bunları yayınlayacağım. Sorumsuzluk nedeniyle zarar gören yurttaşlar bu avukatları arasınlar ve dava açsınlar.

Batı ülkelerinde avukatlar bu tür davalarda müvekkillerinden para istemezler, açılacak tazminat davalarından kazanılan para üzerinden bir yüzde alırlar. Bunu Türkiye'de de başlatabiliriz. Artık her avukat ne kadar yüzde alacağını müvekkiliyle yapacağı görüşmede belirler.

Sadece kuruluşlar değil, özel şirketler kişiler için de dava açılabilir

Büyük kentlerde sorumsuz davrananlar sadece resmi kuruluşlar değil ki, pek çok özel şirket ve hatta kişiler de bireysel olarak sorumsuzluk yaparak başkalarına zarar veriyor.

Örneğin adam arabasını getirmiş park yapılması yasak yere ya da kaldırım üzerine park etmiş. Siz de geçerken mecburen yola iniyorsunuz, o sırada bir araba gelip çarpıyor. Yaralanıyorsunuz, işinizi kaybediyorsunuz. Ama bu durumda o hatalı park yapan aracın suçunu hiç aklınıza getirmiyorsunuz. Oysa o araba orada olmasa kaza geçirmeyeceksiniz. O halde niçin bu kişi hakkında dava açmayalım. Çünkü suç işleyen o arabanın sahibi.

Dünyadan örnekler
Batı ülkelerinde halkın ortak olarak yararlandığı alanlarda, ister devlet kuruluşu, ister özel kuruluş olsun kimse sorumsuzca davranamaz. Örneğin Londra Belediyesi bir kazı yapacaksa, bunu önceden haber verir, kazı yapılan yerin çevresinde güvenlik önlemi alır, gece bu bölge mutlaka aydınlatılır, ayrıca kazılan yerin dört bir yanı uyarı levhalarıyla çevrilir. Buna rağmen birine zarar verilirse, açılacak dava sonucu gerektiğinde binlerce sterlin tazminat öder.

Muz kabuğuna basmak
New York'ta yolda yürüyen bir adam, belki de bir dakika önce yere atılmış muz kabuğuna basıp düşüyor ve beli sakatlanıyor. Uzun süre yürüyemiyor ve ameliyat geçiriyor. Daha sonra Belediye hakkında dava açıyor. Belediyenin sokakları doğru dürüst temizleyemediğini bu nedenle belinin zedelendiğini o günden itibaren yapamadığı iş görüşmelerinden zarara uğradığını iddia ediyor ve zararı belgeletiyor. Belediyeden bir milyon dolar tazminat alıyor.

500 bin dolar
Yine New York'ta elektrik arıza için cadde ortasındaki bir kapak açılıyor. Kapağın etrafı bariyerle çevrilmeden yoldan geçen bir adam içine düşüyor ve ağır yaralanıyor. Elekrik idaresi adama tüm hastane masraflarının dışında 500 bin dolar tazminat ödüyor.

3 ampül eksik
Yine Amerika'da bir adam resmi dairelerden birine giriyor. Merdivende düşüp bacağını kırıyor. Daha sonra devlet dairesini mahkemeye veriyor, merdivenlerin bulunduğu yerdeki 8 lambadan üçünün yanmadığını ispatlıyor. Bu nedenle karanlık olduğunu, önünü göremediğini ve düştüğünü iddia ediyor. Mahkeme adama yüklü bir tazminat verilmesine karar veriyor.

Hakimlere de iş düşüyor
Türkiye'de bir adet var, biri hakkında tazminat davası açıyorsunuz, ama sonuç alamıyorsunuz. Çünkü bizdeki hakimler tazminat davalarına pek sıcak bakmak istemiyor. Zaten bir de uygulama var, tazminatlar bir tarafı çökertici diğer tarafı da kurtarıcı miktarda olamaz diye. Bu yasayla mı onu bilmiyorum, ama en azından anlayış böyle.

Oysa dünyada bu anlayışın tam tersi hakim. İnsanlar sorumsuzluğun bedelinin ödenmesini istiyor. İşte Amerika'da milyonlarca dolarlık tazminatlar ödenebiliyor. Bizde ise 100 milyarlık tazminat davası açıyorsunuz, hakim bu kadar olmayacağına hükmediyor ve 500 milyonda karar kılıyor. Bu anlayışın da değişmesi gerek. Burada iş cesur hakimlere düşüyor.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır