kapat

23.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
Gereksiz panik
Son 2 günde yaşanan olaylar, Türkiye'nin gereksiz dedikodularla bindiği dalı nasıl kolayca kesebileceğini gösterdi. Eğer bundan ders çıkarabilirsek Avrupa yolunda ilerlemeyi başarırız

Tarihinin en kapsamlı ve en başarılı ekonomik istikrar programını uygulayan Türkiye, kasıtlı olarak çıkartılan dedikoduların yol açtığı gereksiz panik nedeniyle önceki gün ve dün oldukça sıkıntılı saatler yaşadı. Ancak, Başbakan Bülent Ecevit ve ekonomi bürokratlarının yerinde müdahaleleri nedeniyle dün akşam saatlerinde piyasalar nispeten sakinleşti.

Hükümet geçen yıl 9 Aralık'ta devrim niteliğinde kararlar alarak, Türkiye ekonomisinin doğru rotaya girmesini sağlamışlardı. Türkiye'de ilk kez hem para, hem de maliye yönetimi disiplin altına alınmıştı. İleriye yönelik olarak 18 aylık döviz kuru değerleri açıklanarak para piyasalarının ufku, dolayısıyla hareket alanı genişletilmişti. Kamunun gelir gider dengesini sağlamaya yönelik olarak da, çok sıkı kurallar getirilmişti.

Her iki alanda da, hedeflere harfiyen uyulması, hatta faiz dışı bütçe fazlası gibi hayati önem taşıyan konularda hedefin de önüne geçilmesi piyasalara müthiş bir güven ve moral verdi. Ve Türkiye gerçek bir Batılı ekonomi yolunda ilerlemeye başladı.

FAİZ % 30'A DÜŞTÜ
9 Aralık'tan bu yana geçen zamanda neler oldu, bir hatırlamakta fayda var. Yüzde 100'lerin üzerinde olan Hazine faizleri yüzde 30'a kadar düştü. Bu Hazine bonolarının finansmanında kullanılan kısa vadeli fonların gecelik faizleri de yine yüzde yüzde 100'lerden yüzde 20'lere kadar düştü. Keza mevduat faizleri de... Hem de bu düşüş enflasyon yüzde 50'lerde seyrederken yaşandı. Yani piyasalar ilk kez bugünkü enflasyona bakarak değil, bundan 6 ay sonra 1 yıl sonra gerçekleşecek enflasyona bakarak faiz belirlemeye başladılar. Bu da; hükümete, bürokrasiye ve programa olan güvenden kaynaklandı.

GÜVEN OLUŞTU
Peki, bu ortam halka nasıl yansıdı? Halkın tasarruflarını toplayıp, işadamına ve yine halka kredi veren bankalar önlerini görmeye başlayınca, daha uzan vadeli borç vermeye başladılar. Türkiye'de ilk kez 10-20 yıl vadeli konut kredileri verilmeye başlandı. Hep o özendiğimiz Amerika'daki uygulama gibi. Sadece konut kredisi mi? Otomobil olsun, tüketici kredisi olsun, her alanda hissedilir derecede olumlu gelişmeler yaşandı. Bu yılın ilk 10 ayında Türkiye'de 300 binden fazla otomobil satıldı. Bunun nedeni, kaynaklarını halktan toplayan ama halka güvenip kredi açmaya yanaşmayan mali sektörün artık güven kazanmasıydı.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama önemli olan sonuç: 1999 yılında yüzde 6 oranında küçülen Türkiye ekonomisi, canlanan piyasalar sayesinde bu yıl yüzde 6'lık bir büyüme hızı yakaladı. Yani her Türk vatandaşının geliri dolar bazında ortalama yüzde 6 arttı.

Hükümet, 2000 yılında yakalanan harika çizgiyi devam ettirmek için IMF'yi bile şaşkınlığa uğratacak kadar sıkı bir 2001 bütçesi hazırladı. Bu bütçeden örnek gösterilecek tek bir kalem bile 1 yılda nereden nereye geldiğimizi ortaya koyuyor: Devletin 2001 yılında ödeyeceği faizler, 2000 yılında ödenmekte olan faizlerin tam 17 milyar dolar altında.

17 MİLYAR $ KALACAK
Eğer program ve piyasalarda son yaşanan kaos öncesine kadarki gibi giderse bu 17 milyar dolar halkın cebinde kalacak. Yok, yine eski kaos günlerine dönersek, bu 17 milyar doları kaybettiğimiz gibi bir o kadarını daha ödemek durumunda da kalabiliriz.

Reel ekonomiyi yoluna koyan hükümet, son 1 yılda çok ama çok önemli bir işe soyundu. Bütünüyle yüksek faize bağımlı olan bankacılık sektöründe, düşen faizler nedeniyle yaşam şansını kaybeden bazı bankaları sistem dışına taşımak.

Devletin sektörde yaptığı eleme hakkaniyetle uygulandı. Ancak bu eleme sırasında başta bankacılık sektörü olmak üzere pek çok sektörde varolan haksız rekabet hırsı, ekonominin tamamını tehdit etmeye başladı.

Piyasaya kasıtlı olarak yayılan asılsız dedikodular nedeniyle, ekonomik faaliyet yavaşlamaya başladı. Eleme sırasında uygulanan yöntemler nedeniyle işadamları kredi almaktan bile korkar hale geldi. Bankalar, asılsız dedikodulara alet edilen işadamlarına vedikleri kredileri kesmeye başladılar. Ortalıkta müthiş bir güven havası varken, muteber işadamları bile uykusuz geceler geçirmeye başladı.

Bankalar normal faaliyetlerinin bile ileride suç sayılabileceği endişesiyle piyasayı daraltınca, güven üzerine dayalı bu çark bozuldu. Dün gecelik faizler yüzde 250'lere fırlarken, borsa iki günde yüzde 12 geriledi. Hazine'nin borçlanma faizi hiç gereği yokken yüzde 54'e fırladı. Merkez Bankası, normal faaliyetleri nedeniyle döviz pozisyonu açan bankaların bu pozisyonlarını kapatma telaşı nedeniyle piyasaya tam 1.4 milyar dolar satmak zorunda kaldı.

KAOS DERS OLMALI
Hükümete ve uygulanan programa güvenen bankalar dedikoduların yol açtığı panik nedeniyle zarar etmeye başladılar. Bu paniğin doğurduğu teknik bir sonucu basitleştirerek dile getirmeye çalışalım. Bugün bankacılık sektörünün sahip olduğu bono ve tahvil stoğunun ortalama faizi yani getirisi yüzde 33-35 civarında. Dün piyasada aynı bonolar yüzde 50 seviyesindeki faizlerle el değiştirdi. Böylece bir bankanın devletten 75 liraya satın aldığı bononun değeri 65 liraya düştü (Bu düşüş 30 milyar dolarlık porföyde yaklaşık 4 milyar dolarlık zarara eşdeğer). Bankalar kağıt üzerindeki bu zarara ilave ederek, ellerindeki bonoları finanse ettikleri kısa vadeli para piyasasındaki faizlerden de büyük zararlar yazmaya başladılar. Yüzde 33-35 faiz geliri elde edecekleri bonoları, yüzde 250 seviyesinde faiz ödeyerek buldukları paralarla finanse etmeye başladılar. İşte bu rakamlarla piyasaya büyük bir kaosa sürüklendi. Ama dün öğle saatlerinde önce Başbakan Bülent Ecevit, sonra da bürokratlar devreye girerek piyasaları sakinleştirmeyi başardılar. Yandaki sütunlarımızda okuyacağınız açıklamalar ve aşılanan güven sonucu akşamüstü piyasalar sakinleşti ve işlemler normal seyrine girdi. Son iki günde yaşanan olaylar, Türkiye'nin kendi bindiği dalı bazı fırsatçılar nedeniyle ne kadar kolay kesebileceğini gösterdi. Kaosla yaşanan iki gün mutlaka ders olmalı. Eğer işadamıyla, bankacısıyla, bürokratıyla, siyasetçisiyle buradan bir ders çıkartabildiysek Türkiye Maastricht kriterlerine uygun ekonomik hedefleriyle Avrupa yolunda ilerler. Yok eğer bir ders almadıysak, 1998 Rusya krizinin öyküsüne göz atmakta büyük fayda var. O öyküde koca bir ülkenin kaybolan güven nedeniyle iki günde nasıl battığı açık açık anlatılıyor...


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır