kapat

CUMARTESİ EKİ
18.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
'Ölürsem beni topraklarıma gömün'
Ahmet Kaya, son röportajımda 'Kalp krizinden ölmeyi yaşam boyu istemedim' demişti

Yine bir Kasım'dı. 1996 yılının 22 Kasım'ı... Aynalar Belgeseli için Ahmet Kaya'nın evinde çekim yapıyorduk.

İlk sorulardan pek formda olmadığını hissettim. Çekimi durdurup "Hadi Boğaz'a gidip bir tek atalım" dedim. Adeta bunu bekliyordu. Rumelihisarı'nda bir dost restoranında yer ayırttı.

"Stüdyo"yu oraya taşıdık.

Önce sofrayı, sonra seti kurduk.

Kameranın yakın planında sadece omuzdan yukarısı görünüyordu, ama kameranın görmediği bölümde önünde rakı sofrası, kucağında bağlaması, karşısında ben vardım.

İçti, çaldı, söyledi, anlattı.

Anlattıkça açıldı. Öfkelendi, duygulandı, hüzünlendi ve bir yerde söz özüne geldi. Çakırkeyifti.

Gözleri dolarak adeta bir vasiyet yazdırır gibi şunları söyledi:

ÖLÜM HER YERDEN ÇIKABİLİR
"Her zaman söylemişimdir. Ölmek benim için ne meziyettir ne de kayıptır. Hasbelkader bu ülkede demokrasiyi savunan bütün insanlar için aynı şey geçerlidir. Hayatımda bir takım şeyi özlemişimdir. Ben pimpirikli bir insanım aslında yani kalp krizinden ölmeyi yaşam boyunca istemedim. Ama ölümün adresi yok bu ülkede. Nasıl hangi koşullarda nasıl olursa olsun. Her zaman söylediğim bir şey vardı. İki metrelik kefen bezimi arka cebimde bulunduruyorum. Bu her yerde olabilir. Faili meçhullerin gittiği yerde, İstanbul'da herhangi bir sokağın ortasında da olabilir. Evin önünde de olabilir. Yani işkencehanelerde bile olabilir. Bunlar hiç önemli şeyler değil".

BU ÜLKEYİ ÇOK SEVDİK
"Ama şu bilinsin ki bütün Kürtler bu ülkeyi çok sevdik. Ve her zaman şunu söylemişimdir: Ben öldüğüm zaman, beni topraklarıma gömün. Yani götürüp İstanbul'un herhangi bir yerine gömebilirsiniz. Biz bu ülkeye baştan beri ortaktık. Ne toprak ne bilmem ne, ne ayrı bir bayrak, ne ayrı işler, ne ayrı bir kültür. Hayır. Biz binlerce yıl daha Türk bayrağı altında yaşayacağız. Ama Kürt kimliğiyle yaşayacağız. Bunun ötesi yok. Bütün mesele budur. Ben bir Kürt'üm. Türk vatandaşı olarak Kürt gibi yaşamak istiyorum bütün mesele budur. Başka bir derdim yoktur. İnsanlardan fazla bir şey istemiyor ki insanlar, Türkiye bölünsün istemiyorlar. Böyle bir şey yok ki. Ne olur yani? Benim insanım çıksa, o birinci sınıftaki ilkokul talebesi, kendi diliyle ilkokul şarkılarını söylese çok mu kötü olur? Bir tane Kürt bir Türk'e 'merhaba' dese Kürtçe kötü bir şey mi? Yunanlı geliyor 'merhaba' diyor da Yunanca, bizim Türk kızmıyor biliyor musun? Binlerce yıllık düşmanı. Binlerce yıl yan yana yaşadığı bir Kürt, kalkıyor 'merhaba' diyor Türkler bu kadar tepki gösteriyor."

"Ama usta sana bir şey söyleyim mi, fazla zamanları yoktur. Çok fazla zamanları yoktur. Ha bu arada bunu derken Türkiye'de silahlı mücadeleyi savunan Türkiye solu var. İşte katleden, öldüren, yokeden, götüren. Hiçbir siyasi ideolojik perspektifini ortaya koymadan. Kesinlikle ben bunları savunmuyorum ve tamamıyla reddediyorum. Bir kere daha söylüyorum, Türkiye'de bir Kürt insanı var. Bu ülkenin bölünmesini değil, birleşmesini ve her zaman birleşmesini ve birleşik kalmasını sağlıyoruz. Bu böyle biline. Ha bunu yanlış anlayan insanlara da bunu anlatırız."


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır