kapat

PAZAR EKİ
11.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Telsim


Kanseri tartışmaya devam


İstanbul Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Aykan, geçtiğimiz hafta yayınladığımız "Kanser bir bakteri midir?" başlıklı haberde sözü edilen bakteri teorisine ve bu teorileri gündeme getiren Yeni Binyıl yazarı Etyen Mahçupyan'a cevap verdi.

Prof. Dr. Aykan, teorinin zincirleme hatalardan oluştuğunu söylüyor. Ancak klasik tedavinin yanlış ya da eksik olduğunu düşünen doktorlar da yok değil

*Kanser bir bakteridir ve aşıyla tedavi edilir diyen Livingston kliniği için: Literatürde Livingston Kliniğiyle ilgili sadece beş tane yayın bulabildim. Dördü kendi makaleleri. Makalede denilen de sadece dokuda bakteri gözlemlendiği. Kanserle bağlantısı açıklanmıyordu. Bir tanesi de Livingston Kliniği bulgularının doğru olmadığına dair bir yazıydı.

* Kansere neden olduğu ileri sürülen pleomorfik (şekil değiştirebilen) bakteri konusunda:

Pleomorfik bakteri diye bir şey yoktur. Bu insan maymuna, maymun file döner demek gibi bir şeydir.

*İlaç şirketleri ve tıp dergileri ortaklaşa çalışır. Tedavi pahalı olmadığı sürece tıp dergileri yayınlamaz iddiası için:

Sadece pahalı ilaçların kullanıldığı ve övüldüğü makaleler yayınlanıyor dergilerde savı yanlıştır. Tıp dergilerinde doğru kriterlere oturduğu sürece her tür yazı yayınlanabilir. Akupunkturun

kemoterapi kusmalarını azalttığıyla ilgili makaleler de vardır. Akupunktur dünyanın en ucuz tedavilerinden biri. Ayrıca çok pahalı ilaçların başarısız olduğu ya da yaşam kalitesini çok düşürdüğü de yazılır o dergilerde. Bizim ciddiye aldığımız bir dergide yeterli sayıda vaka ile bir makaleleri yayınlandığı takdirde yaklaşımımız elbette ki farklı olacaktır. Ancak yine de bu tür teorilerin tek merkezli olmaması lazımdır. Çok merkezli ve çok hasta sayısı ile çalışılması gerekir.

* Alternatif teoriler ilaç endüstrisine uygun olmadığı zaman yok sayılır, yapılan araştırmalar ve deneyler tıp dergilerinde yayınlanmaz, ilaç sanayii para kazanma uğruna bile bile insanları ölüme yollar, iddiası için:

Geçmişte birçok teori atılmıştır kanser konusunda. Livingston dışında bir sürü teori var. Hepsi araştırılmış ve kanıtlananmamıştır.

* Kanser sistemik (bütün vücutta olan) bir hastalıktır, bir bölgedeki tümörü temizleyerek hastalığı yenemezsiniz savı için:

Kanserin sistemik olduğu savı doğru değildir. Bir kısmı sistemiktir bir kısmı değildir. Mesela meme kanseri, belli evresinden sonra sistemiktir, ama cilt kanseri lokaldir.

t Bağışıklık sistemi çöktüğü an kanser başlar savı için:

Bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla kanserin ortaya çıkması doğrudur. Dolayısıyla bağışıklık sistemi güçlendirilerek ya da uyarılarak tümörü yok etmek de mümkündür. Nitekim modern onkolojide de bu birkaç kanser türünde başarıyla yapılır. Verem mikrobu verilerek savaşılan tümörler vardır mesela.

* Kemoterapi hiçbir işe yaramaz savı için:

Kemoterapinin nedene yönelik bir tedavi olmadığını ve çok yan etkileri olduğunu biliyoruz. Ama erken ve orta evrede çok başarılıdır. Lenfoma, hodgin, testis tümörü ve korio karsinom ise kemoterapiyle tamamen tedavi edilen kanser türleridir. Erken evrelerde artık çok başarılı sonuçlar alıyoruz.

* Kanser tedavisinde geleneksel yaklaşımlar terk edilmelidir savı için: Alternatif tıp tedavisi sırasında da çok ölen vardır. Bunlar hep gözardı ediliyor.

* Vücut kanser bakterisine karşı kendini koruyamaz çünkü bu bakteri, hücrelere saldırdığı zaman HCG isminde bir hormon üretir. Bu hormon bağışılık sistemini aldatan bir hormondur. Normaldeki vazifesi anne karnına düşmüş bebeğin vücut tarafından yabancı madde olarak algılanmasını engellemek. Kanser durumunda aynı koruyuculuğu tümör için yapar savı için:

HCG sadece testis tümörünün tek bir tipinde artar. Diğer tümörlerde bu hormonun artığı görülmez. Bahsedilen tarzda bir görevi de yoktur.

Bağışıklık teorisini destekleyen doktorlar

Kanser tedavisi yarım yapılıyor
Dr. Adnan Noyan altı yıl önce bağırsak kanseri geçirmiş. Ailedeki bütün erkekler bağırsak kanserine yakalanmış ancak bir tek Adnan Noyan kurtuluyor. Dr. Noyan, ameliyattan sonra kemoterapi tedavisine başlıyor. "İlk seanstan sonra uluslararası literatürü taramaya başladım. Benim evremde cerrahi müdahalenin yeterli olduğunu ve kemoterapiye gerek duyulmadığını öğrendim. Ama gittiğim onkolog, ben doktorum diye kemoterapiyi özellikle yapmak istemiş. Dördüncü seansta durumu farkedip tedaviyi kestim. Düşünürsek kemoterapi bağışıklık sistemini çökerten bir uygulama. İyileşebilecekken ölebilirim de. O zaman fark ettim ki Türkiye'de kanser tedavisi yarım yapılıyor. Kemoterapi sırasında çok önemli bir şey unutuluyor. Kimseye bağışıklık sistemini güçlendirici bir vitamin, mineral ve gıda desteği önerilmiyor. Halbuki hastanın ölmesi ya da yaşaması bu desteğe bağlı. Amerika'da, Avrupa'da bu desteksiz tedavi kesinlikle yapılmıyor. Bir kere kemoterapi ilaçlarının etki etmesi için vücutta uzun süre kalması lazım. Hem ilacı verme süresinin uzaması hem de ona göre beslenerek ilacın vücutta kalmasını sağlamak gerek. Ama bizde, ilaçlar yarım saatte verilip, "istediğini ye" denilip hasta evine gönderiliyor. Kemoterapinin bu durumda sonuç vermesi çok zor. Doktorlar ciddi bir beslenme sistemi, vitamin, mineral ve antioksidan desteği verseler daha çok kişi bu hastalıktan kurtulabilir. Kemoterapi muayenehaneden çıkıp merkezlerde yapılmalı. Onkolog, patolog, psikolog ve bağışıklık sistemi bir gıda uzmanının koordineli çalıştığı merkezlerde yapılmalı.

Ben, beslenme tarzımı tamamen değiştirdim. Yağsız ve liften zengin bir beslenme yaptım. Yüksek dozlarda C vitamini, selenyum, E vitamini ve beta karoten aldım. Her gün bir avuç hap içiyordum. Hastalara bu konuda bilgilenmelerini öneriyorum."

İlaçların faydası yok
Şu anda Marmara Üniversitesi'nde biyokimya profesörü olan Prof. Dr. Salih Yaşlak doktorasını Almanya'da, kanser ilaçları üzerine yapmış. Daha sonra beş yıl Edinburgh'da (İngiltere) ICI'da, üç yıldır da Londra Üniversitesi'nde antikanser ilaçların yapımında çalışıyor. "Bir madde yaparken neye karşı savaştığımızı bilmeden yapıyorduk. Bir şey yapılıyor, daha az yan etkisi olan seçiliyor. 100-200 vakaya göre ilaçlar piyasaya sürülüyor. Faydası olmadığı biline biline yapılıyor. Çünkü selektif (seçici) değil. Kanserli hücreyle beraber sağlam hücreyi de öldürüyor. Piyasadaki bütün ilaçlar böyledir. Bu durumda hastanın tedavisi imkansız. Selektif ilaç bulabilmek için çok büyük paralar harcanıyor. Bu harcamalar da elbette hastadan çıkarılıyor. Ama şu anki ilaçların hiçbir yararı yok."

Livingston ile kurtuldum
Cerrah Dr. İlhami Güneral kanser tedavisiyle ilgili bulabildiği bütün literatürü taramış şimdiye kadar. "Kanserden Korkma; Modası Geçmiş Tedaviden Kork" adında bir kitap çıkaran Güneral, kitabında radyoterapi ve kemoterapi dışındaki bütün tedavileri sıralamış. "Mesele şu: Kanser tedavisi sanıldığı gibi sadece radyoterapi ve kemoterapiyle yapılmıyor. Bugüne kadar birçok yöntem geliştiriliyor. Ancak bu insanların geliştirdiği yöntemler son derece başarılı olduğu halde ilaç sanayinin işine yaramadığı için yok sayılıyor. Ama başarıyorlar. Ben Livingston teknigi (kanserin nedeni bakteridir diyen ve aşı yoluyla tedavi eden klinik) ile prostat kanserinden kurtuldum. Metastaz olduğu halde. Türkiye'deki doktorların bırakın başka yöntemler, bağışıklık sistemi konusunda bile bilgileri yok. Halbuki her şeyden daha önemli. Livingston tedavisini Türkiye'ye getirmek için çok uğraştım. Ankara Fatih Üniversitesi ilgilenir gibi oldu ama sonra büyük bir hareket görmedim. Başka yöntemleri denemek isteyenleri yurtdışına mahkum ediyoruz."

Mutlu Tönbekici


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır