kapat

11.11.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
banner
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
Cumartesi Eki
Pazar Eki
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

YeniBinyil
Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
banner
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


Tırılım öyle ki okur-u ali himmet..

Para konusunda ahaliyle aramızda fark kalmadı.. Bizim hallerimiz de bu minvalde gitmekte.. "Kapıma getirseler şu yayılan eşeği.. Sırtına binip de dönüversem köşeyi.." diye günde beş vakit dua etmekteyiz..

Dışarıya karşı karakteri titretmiyoruz ama şu sıralarda "Maddi dünyayla ilgisini kesmiş, manevi kalkınmaya önem vermiş" bir dervişi oynuyoruz.. Parasızlık had safhada..

Hani kaymakam maaşıyla sefil olan Şair Eşref, İzmir Valisi Kamil Paşa'ya yazdığı dilekçesine aşağıdaki dörtlüğü düşürmüş ya!

Tırılım, öyle ki vali-i ali himmet.. / Cep delik, yok metelik, kise bakırdan hali../ Kıyafetçe kalmadı bitpazarından farkım.. / Sayenizde olalı kaymakam istibdali..

Bizim hallerimiz de bu minvalde gitmekte.. "Kapıma getirseler şu yayılan eşeği.. Sırtına binip de dönüversem köşeyi.." diye günde beş vakit dua etmekteyiz..

***

Nereden bakarsanız bakın, şu sıralarda Türk Lirası, şahsımda tarihinin en itibarlı günlerini yaşıyor.. Üzerinde güzel Atatürkümüz'ün resmi olduğundan değil..

Onun yerine Ahmet Tarık Tekçe'nin en zalim bakışlı tasvirini basıp piyasaya sürseler, elime aldığımda üç kez öpüp başıma koyacağım.. Üstelik borcumuz da var.. Kendime akıl vermem icap etti;

- "Elimdeki para yetmez.. Gazeteye gidip tavla müşterisi bulayım, bu parayı katlarsam akşama borcu öderim.." dedim..

Düştük bir ortama..
Gerçi benim tavla müşterileri şu sıralarda iki pembe onluk görseler, ellerine alıp hatıra fotoğrafı çektirecekler ama olsun! İnsan dediğin önce umutla sonra dua gücüyle yaşar..

Yeni binadaki tavla mekanı en üst kattaki kafeteryada.. Dün, gazeteye gelir gelmez asansöre saldırdım..

İşe geliş konusunda titizimdir.. Saat 18.00'i pek geçirmem ama dün gecikmenin gübresini çıkarıp, saati 19.30 yapmışız bir kere..

O telaşla yedinci kata çıkıp da kafeteryaya girdiğimde alışmadığım manzara ile karşılaştım.. İçerisi şık insanlarla dolu.. Çoğu bana yabancı..

Ağılın kapısına tosbaşı atıp, açan dana gibi içeri daldığımdan bütün başlar bana çevrildi.. Geri dönüp kaçmaya çalışmak "İnsana alışık olmayan bir köşe yazarı" kanısı yaratacağından, onu da yapamadım..

Kurbanlık koç pazarına getirildikten sonra "Nasıl olsa beni kesmezler, yanımdakini keserler.." diye düşünüp, yoncasını geveleyen bir koyunun tevekkülü ile orta yere doğru yürüdüm..

Tanıdık simalar da var aralarında.. Temsil, dünya durdukça saçına ak düşmeyecesi Genel Yayın Müdürümüz Tayfun Devecioğlu.. İlan servislerinin paşası Ayşe Sarıoğlu Erman.. Gazetemizin anıt şahsiyetlerinden Irmak Tülbentçi..

Reklam dünyasındaki en eski arkadaşım Saadet, hemşerim Seher Hanım, bizim kızlardan Esra, Bahar..

***

Ayşe'nin reklam dünyasının ileri gelenlerine verdiği davetin orta yerine düşmüşüz..

Aynı anda bana çevrilmiş kırk elli çift gözün üzerine üzerine yürüdüm.. Elini uzatanlarla toka etmeyi akıl ettim, yanağını uzatanları ıslatmadan öptüm.. Servis yapan kızlardan biri de elime bir kadeh tutuşturdu..

Full aksesuar davetli oldum..

Gözlerimle etrafı kesiyorum, nereye bakarsam bakayım gözlerim gidip sarışın bir hanımın üzerinde kitleniyor.. Kadıncağız saçını saman sarısına boyamış.. Kuaförünün aklına uyup tel tel kıvrıştırmış..

O da yetmemiş, kıvrıştırdığı saç demetlerini ince ince örüp belik yaptıktan sonra beline doğru kuyu ipi gibi sarkıtmış..

Siyah bir gece fistanı giymiş ki kumaşı bileklerine kadar uzadığına göre hali vakti yerinde.. Fistanın yanındaki yırtmaç ise beline kadar uzanıyor..

Ya elbiseyi diken kör olmayasıca terzi ölçüyü tutturamadı.. Veya kadıncağızın vücudu biraz balık eti olduğundan yırtmacın üst kısmı tazyike dayanamayıp, bele kadar açıldı..

Yerli Anita Ekberg..
Kendi kendime "Reklam sektörü nerelere gelmiş.." diye mırıldandım.. Yanımda dikilen Saadet "Ne söyleniyorsun?" diye dirsekledi.. Şimdi fikrimi açık açık söylesem kendisine dair imalar çıkaracak..

Neden derseniz Saadet'i 15 yıldır tanırım.. Eskiden daha bir değişikti halleri.. Ne bileyim, uzaktan baktığınızda reklamcı olduğu aklınıza gelmezdi.. Hani Reşat Ekrem Koçu'nun hikayelerini resimleyen Nezihe Hanım'ın çizgileri var ya!

Onun kaleminden çıkmış Rabia Hatun tasviri gibi dururdu.. O Saadet gitmiş, başka bir Saadet gelmiş.. Rejim yapmış, zayıflamış.. Yeterince zayıfladığını düşündüğü için olacak daracık bir siyah elbise giymiş..

Saçlara da sarı boya çalmışlar.. Ben diyeyim siyah jelatine sarılmış yer fıstığı.. Siz deyin Fellini'nin Dolce Vita filminin zalim Anita Ekberg'i..

***

Böyle bir durumda; yırtmacı Avrupa Birliği standartlarını aşmış, saçı belikli sarışın bir kadını tartışmak; ister istemez Saadet'i de tartışmaya yol açacağından boş böğrüme dirsek atmasına aldırmadım..

Sadece meraklanmış gibi yapıp "Bu kadın da sizin ajanstan mı?" diye sordum..

Değilmiş.. TRT'nin kadrolu sanatçılarından biriymiş.. Adının Oya Nurdan olduğunu söyledi..

İyi.. TRT sanatçısı demek; müziği bilir, notadan usulden haberi vardır, demektir.. Buna sevindim.. Demek ki gece güzel şarkılar dinleyeceğiz..

Bir yandan bunları düşünüyor, bir yandan etrafı kesiyorum.. Aklım da yönetmenim Sinan Çetin'de.. Çünkü o sıralarda verdiğim randevu icabı Plato'da beni beklemekte..

Bizim "Komser Şekspir" iki vakte kadar gösterime girecek.. Filmin pablikeyşin bilmem nesini tartışacağız..

Onun için öyle olabilir ama benim için film bahane.. Derdim Plato'da Sinan'a Balık Doğa'dan yemek ısmarlatmak, aç karnımı doyururken akşam yemeğini aradan çıkarmak..

Buna rağmen gidemedim, daha doğrusu gitmedim.. Kendi kendime "Neden gideceksin? Yemek burada da var.. Sinan filmi kendi başına tartışsın.." dedim..

Böyle de ilkeli bir insanımdır..

YARIN: Aydın Boysan dahil hepimize şarkı talim ettirdiler.. "Güz gülleri" diye bir şarkı ki akla ziyan.. Söylemesi hasar, dinlemesi hasar.. İçinizi efkar basar..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır