kapat

23.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
pandora
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
NEBİL ÖZGENTÜRK(nebilo@sabah.com.tr )


Abuzer hükmen galip!

Hayatımıza bilgisayarlar girdi.

Ama Abuzer'ler de katlanarak arttı. Devlet tepelerinde de şovlarda da... Filme giderseniz görürsünüz..

Sevgili Kandemir Konduk, Tunç Başaran ve Hüseyin Apaydın elele verdi..

Metin Akpınar ve Talat Bulut gibi büyük oyuncular da sırtladı..

Dosta düşmana bir kadayıf ikram etmek istediler..

Ama benim cennet yurdumun "at izini it izine" karıştırmakta oldukça marifetli kafaları, yine ters yola girip suyu bulandırdılar....

Ve kadayıfın altına bakmadan, yani kızarıp kızarmadığına aldırmadan komşunun mutfağına daldılar..

Birkaç gündür "Abuzer Kadayıf" filmiyle ilgili yazılıp çizilenlere, tartışılanlara bakıyorum da "işin kolayına kaçmadan filmin resmini çizen"e rastlamıyorum..

Elbette filmde anlatılan "arabesk yıldızı"nın kim olup olmadığı konuşulmalı, daha doğrusu hangi sanatçımıza benzediği üzerine tartışılmalı ama eminim ki filmde, bunlardan çok ama çok daha önemli bir şey var ki işte o es geçilmemeli;

"Türkiye'mizin son 20 yılına toplu bir bakış!"

Nedense, bir tek arkadaşımız, dostumuz, sanatçımız..

Filmde karınca kararınca ama cesaretle anlatılan mafyacısından, yeni yetme particisinden, yıldızlar dünyasındaki entrikalardan, vefasızlıktan, hoyratlıktan, uzaktan kumandalı kalabalıklardan, televizyon ve pop dünyasındaki cıvıklıklardan söz etmiyor da, varsa yoksa "benziyor muydu, benzemiyor muydu ya da arabesk kralının hayatı mı, değil mi" gibi kısır tartışmalarla zaman öldürüyor..

Ancak..

(Abuzer Kadayıf'ın sinematoğrafik eleştirisini işin ehline bırakalım, hatta Kandemir Konduk'un bir dizi mantığıyla yazdığı diyaloglar da konumuz olmasın)

Beyler, beyefendiler, hanımlar, hanımefendiler, arkadaşlar, sanat erbabı dostlar!..

Bir kez de şunu sorun:

"Sahi, Türkiye'nin son çeyrek yüzyılında neler görmüş neler geçirmişiz? Gazino ışıklarının ardındaki karanlık, gerçekten bu kadar zifiri mi? Toplumdaki değer yargıları nasıl böylesine alt üst oldu? Televizyon ve basın dünyasındaki cehalet ustalarından ne haber? "

Sahiden sormak gerekiyor ve bıkıp usanmadan yazıp çizmek de..

İşte Abuzer Kadayıf, bunlara bir pencere açıyor bir biçimde ve hatırlatıyor..

Ve bu yüzden bir kez daha yaratıcılarına teşekkür etmek gerekiyor..

(Bir kez sinema yapma cesareti gösterdikleri ve medya dünyasından olmalarına rağmen çuvaldız misali ayrıntılara girdikleri için Ama teşekkür etmek yerine üzüyoruz gibime geliyor..

Hatta bu üzüntüyü filmin galasında başlatıyoruz..

Mesela, filmle zerrece ilgisi olmayanları odak noktası yapıyoruz, üç saniye görünmek için şovlar yapanlara uzatıyoruz mikrofonu, Abuzer Kadayıf'ta üç saniye görünenler vücut(!) çalımıyla başrol oyuncusu kesiliyor, biz de onu kabul ediyoruz....

Ve dahi "Abuzer"in yaşam gayesi haline gelen "sokak çocuklarını kurtarma operasyonundan da söz etmiyoruz, galanın ev sahiplerinin "sokak çocuklarıyla haşır neşir bir kurum olduğundan da kimsenin haberi olmuyor..

Bir de tabii ki galanın yapıldığı Cemal Reşit Rey'deki içki yasağından(!)

Ardından da, filmin hedefini saptırıyoruz..

Kısacası, "Abuzer Kadayıf ismiyle maruf ve arabesk hayat biçimimizi anlatan bir film"e bakış da arabesk oluyor!

***

Arabesk hayat biçimi dedik de..

Biraz özetleyelim mi?

Hatırlayanlar vardır.. Arabesk yaşam biçimi 70'li yılların sonunda başladı ülkemizde..

Meselenin şarkısını, müziğini bir yana bırakalım..

Doğrusu, toplumun hemen hemen her kesimine hakim olmuştu arabesk ideoloji..

Her şeyin içini boşaltmak, görgüsüzlük, zevksizlik, deyim yerindeyse kalleşlik, maçoluk, hoyratlık ve vefasızlık gibi temel özellikler devlet büyüklerimizden(!) mafya bozuntularına, çete reislerinden, politikacılara, kendisine sanatçı sıfatı yakıştıranlara, hatta kimi meslektaşlarımıza(!) kadar..

Açıkçası devletin tepe noktasındakiler de bunu körükleyip durdu..

Saygının,sevginin azalması da bununla beraber geldi..

Okumak, yazmak, "ağır" konular, tu kaka edildi.. İçi boş kof şeyler de baştacı..

Bu durum, şarkı sözlerine de yansıdı, akşam sohbetlerine de..

Zaten toplam 200 kelimeyle idare etmeye çalışan topluma sekiz kelimelik şarkılar dayatıldı, 18 kelimelik "talk şov"lar..

Gülmekten ve cıvıklıktan konuşmaya da fırsat bulunmuyordu zaten..

Bir zamanların güzelim şarkı sözlerinin, (şairlerden, güftecilerin titizlikle yazdığı sözlerden vazgeçildi) yerini iğreti sözcükler aldı..

(Hemen şunu söylemek gerekiyor, başta Orhan Gencebay gibi değerli sanatçılar "arabeskçi" diye adlandırılıyorsa da, aksine Gencebay, pek çok yönüyle arabesk yaşam biçimine kafa tutanların başında geliyor.. Hem nezaketiyle hem de şarkı sözleriyle..)

Mesela, Sevgili Cevher Ağabey'in bir yerlerden bulup buluşturduğu ve yazısına aldığı şu sözler yeri göğü inletiyordu bir zamanlar..

"Kaale almadılar dileklerimi.. Yarasalar emdi iliklerimi, Bükülmez sandığım bileklerimi, Kırk yerden kırdılar sensiz iki gün... Ayağıma prangalar taktılar, Yüreğimi dağladılar yaktılar, İki koldan bir alnımdan çaktılar, Çarmıha gerdiler sensiz iki gün"

***

Evet, sonraki yıllarda dünyaya entegre olduk biraz! Hayatımıza, bilgisayarlar, internetler girdi; zannedildi ki teknolojik gelişmeyle birlikte yaşam biçiminde bir değişme olacak..

Oysa, Abuzer'ler katlanarak artmıştı..

Devletin tepelerinde de, haber şovlarda da, uzak ve yakın kasabalarda da..

Zaten Abuzer Kadayıf filmine giderseniz görürsünüz..

Film, Abuzer Kadayıf'ın sosyoloji profesörü Ersin Balkan'ı hükmen mağlup etmesiyle bitiyor!

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır