kapat

23.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
pandora
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


Köşe yazarından okeyci olmaz!

Köşe yazarı yaradılıştan her konuya maydanozdur.. Ele aldığı konuya az buçuk bulaşıp fikir sahibi dahi olur.. O sayede devlet katına bile yükselir ancak bu onun iyi bir okeyci olacağını göstermez.. Tek taşa çekmeye mahkumdur..

Eğer bu köşe yazarı milletinin üç paralık itibarı kaldıysa onu da ben Çeşmealtı'nda battal ettim..

Kızkardeşimin yazlığı Çeşmealtı'nda.. Dağı taşı kaplayan sitelerden birinde.. Ne kadar müstafi veya emekli öğretmen ailesi varsa bu siteye konuşlanmışlar hayatın tadını çıkarıyorlar..

Daha doğrusu kadınlar çıkarıyor..

Erkeklerin cümlesi kuzu kadrosundan olup, ikinci bir işte çalışıyor.. Çalışma dedimse işe gidiş geliş bellemeyin.. Yemekten başlayarak ev işleri de dahil..

Kadınları sorarsanız ya okey oynuyorlar ya da okeye adam bekliyorlar..

***

Eh! Ben de iki kahveden doktora sahibi eski bir taşçıyım.. Beni gördüler mi kadınların gözü parlıyor.. Başlamak için akşam yemeğini dahi beklemiyorlar.. Yemek arası verildiğinde bir önceki oyunun muhasebesi yapılıyor..

Yemek biter bitmez de yeni oyun kuruluyor.. Bugüne kadar bir oyun teklifine hayır dediğim duyulmadığı için sitenin kadınları arasında aranan biriyim..

Okey cambazları..
Bu yaz sonu da böyle oldu.. Siteye teşrifimi duyan ev hanımlarının çoğu, yaz mevsimini yarı yarıya kapattıkları halde koştura koştura Çeşmealtı'na geldiler..

Çöktük masanın başına.. Başladık taş çevirmeye.. Biz bu oyunu ya unutmuşuz ya da beynimizde deformasyon başlamış.. Herkes açıyor, ben dökülüyorum.. Gerçi masa belalı..

Bir yanda İzmirli lise öğrencilerin yakından tanıdığı Kimyacı Türkan Hanım var ki masterini kimya üzerine değil "büyü" üzerine yapmış.. Onun yanında yine emekli öğretmen Nuriye Hanım oturuyor..

Nuriye'yi bir kez anlatmıştım.. Birileri sesinin güzel olduğu yolunda kendisini ikna etmiş.. O da tutup TRT'nin İzmir Korosu'na leşker yazılmış.. Yani acemi askeri..

Başlarındaki hoca türkü belletip bunlara toplu halde söyletiyor.. Bunlar da bir güzelliği paylaşmanın mutluluğu ile işe yarama duygusunu birleştirip, evlerine zevkten dört köşe dönüyorlar..

Ben Nuriye Hanım'ın yetenekleri üzerine fikir beyan edip, bunu köşemde yüksek sesle dile getirince olay ters tepti.. Nuriye bana kahredip TRT Korosu'nun çalışmalarına gitmedi..

Sanatı elinde kaldı..

Ben Nuriye Hanım'ın sanatçı kişiliğinden söz ederken, yeteneğinin elverişli olduğunu anlatmak istemiştim.. Lakin dilimi eşek arısı soksun.. Lafları büküp, sırasız dizdiğimizden yanlış mana çıktı..

***

Oysa müzikte ilerleyebilirdi.. Kocası Fizikçi Ramazan Bey, bir keresinde Nuriye Hanım'dan haberiz TRT'ye gidip eşinin durumunu sormuş.. Hocası "Valla koronun en dikkatli solist adayı.. Orkestra şefinin sopasını ondan dikkatli takip eden yok.." demişler..

İşte masadaki hanımlardan biri bu Nuriye Hanım.. Sanatta yolunu kestiğimden bana hınçlı, o sebepten durmadan taşlıyor..

Okey'de "taşlamak" oyunun literatüründen kaynaklanan bir deyim.. Altınızdaki oyuncunun kazanmasını istemiyorsanız; elini takip edip ona işine yaramayacak taşlar atarsınız..

Masanın dördüncüsü ise Biyoloji hocası Hale Hanım ki kurnazlığı o icat etti deseler, inanırım..

Eline bitmemiş tüp geçidi verin, kimseden yardım görmeden halka açıp, metre metre pazarlasın.. Yani elinden değil okey taşı, ayıklanmış pirincin taşını alamazsınız..

Boy ölçümüzü aldık..
Oturduk aralarına.. Şöhretiz ya! Resmi ziyaret yapan devlet adamı muamelesi görüyoruz.. İltifatlar, ikramlar.. Eh! İnsanoğlu zayıf, kimi o kadar pohpohlasalar kendini şaşırır..

Biz de başladık atıp tutmaya.. Ne devlete akıl vermediğimiz kaldı ne sinema ve sanat dünyasını sallamadığımız.. Kızlar kıkır kıkır gülerek dinledikçe daha da coşup, çıtayı yükseltiyorum..

Bu arada oyun da patır patır açılıyor..

Biz kendimizi gösterebilmek bir yana, bu oyunda yapılmaması icap eden bütün sersemlikleri tek tek yaptım.. Elimize "jokey" geldi.. Oyun bilmeyenler için söylüyorum.. Okey'in en kıymetli taşı..

Tutup iki kez yere jokey attık.. Üç kez göstermemiz vardı, göstermeyi unuttuk.. İki kez de yanlış açıp ceza ödedik.. Onlar açtıkça kazandı, biz açtıkça kaybettik..

Sekiz yaş zekasına sahip bir embesil nasıl oynarsa öyle oynadık.. Sadece masaya değil, seyredenlere de rezil olduk ki hepsi eğitimci.. Ellerinden binlerce öğrenci geçmiş..

Ellerine düşen birinin zekasını, yeteneğini nasıl anlıyorarsa bizim de notumuzu öyle verdiler yani..

***

Oyundan kurtulmanın imkanı yok.. Çünkü bırakmıyorlar da.. Sanki okey oynamazlarsa devlet bunlara verdiği emekli maaşı kesecek.. Kalkayım, diyorum.. Kadınların oynayanı da oynamayanı da "Olmaaaz!" çekiyor..

Oynama dediğim de sabahlara kadar.. Birinci gün sabaha karşı altıda kalktık masadan, ikinci gün dört buçukta..

Gerçi küçük bir paraya oynuyoruz.. Kumar olmasın diye raici öyle koymuşlar ama benim gibi bir kek araya düşerse hepsine birer ek maaş.. Okeyde benden aldıkları para, devletten aldıkları vergi iadesinden fazla..

Niye bıraksınlar ki.. Bu arada pohpohlayıp, egomu okşamayı da ihmal etmiyorlar..

- "Selahattin Bey, yarın ne yazacaksınız?"

Nezaketimden; elinizin körünü yazacağım kızlar, diyemiyorum.. Ne yazayım kardeşim? Bu masadan fikir mi çıkıyor da üzerine makale bina edeyim. Sanki oturup, aramızda uzaydaki kara deliğin çapını tartıştık.. Veya Amerika'nın dış ticaret açığının Türkiye'ye muhtemel etkilerini konuştuk..

Bütün lafımız "Sen ne çektin, o hangi taşı attı! Ben tek taşayım, sen neden çifte gittin?"

Uzun lafın kısası iki günlük "okey kürü" sayesinde memleketin seçkin bir köşe yazarını masada izleme fırsatı bulup, büyüklerimize kimlerin akıl verdiği hakkında fikir sahibi oldular..

Canım ona sıkılıyor..

Yenildiğime değil, köşe yazarı milletini rezil ettiğime yanıyorum.. Üstelik de cepten para vererek..

Kıssadan hisse: İstanbul'un eşeğini köy yerinde at niyetine gezdirirler..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır