Batman Sason ilçesinin Tanze (Heybetli) köyüne kayıtlıyım (oturuyordum)..."Ahmet Çiftçi'nin Göç-Der (Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği) Haber Bülteni'ne yolladığı mektup bu cümleyle başlıyor.
Cümlenin sonundaki parantez içinden, onun kim olduğunu anlıyoruz: Oturuyordu, artık oturmuyor.
Çünkü o bir göç mağduru... Bir terörzede...
90'lı yıllarda evini barkını, tarlasını çubuğunu, hayvanını, doğup büyüdüğü köyünü, hısmını akrabasını yani nesi varsa hepsini ardında bırakıp sırtında bir denkle Anadolu'nun bir başka köşesine ya da içinde ezilip gittiği bir büyük şehre savrulan 375 bin köylüden biri...
İçişleri Bakanlığı, cevabi yazısında Ahmet Çiftçi'nin köyünden kendi isteğiyle ayrıldığını söylerken hangi somut verilere dayanıyordu, bilmiyorum. Ama, bir insanın evini, tarlasını, hayvanlarını, her şeyini geride bırakıp göç etmesi için çok ciddi nedenleri olması gerektiğine inanıyorum.
Daha da önemlisi, Ahmet Çiftçi olayı tam böyle yaşanmamış bile olsa; şu anda, yaşadığım şehirde on binlerce Ahmet'in Mehmet'in Hasan'ın Hüseyin'in tek göz akraba odalarına sığınmış bir halde ve köyüne dönme özlemi içinde yaşadığını biliyorum. Boşaltılan köyler ve zorunlu göç, 15 yıllık kanlı dönemin ardında bıraktığı en derin yaralardan biri belki de...
Göç-Der Bülteni, şimdiye kadar 10 bin 539 ailenin köye dönüş taleplerini içeren dilekçelerini Meclis Başkanlığı'na ilettiklerini yazıyor.
Kimse "hayır" demiyor onlara. Aksine, herkes haklı olduklarını söylüyor. Meclis Başkan Vekili dilekçeleri kibarca kabul ediyor. Siyasi parti başkanları temsilcilerini dinlerken hararetle kafa sallıyor. Başbakan köye dönüş projesini başlattıklarına dair açıklamalar yapıyor. İçişleri Bakanı, köye dönüş projesini başlatmak için gereken hazırlıkların ilerlediğini ve bunun için 2 trilyon 800 milyarlık bir bütçenin öngörüldüğünü ifade ediyor.
Ama bütün bunlar lafta kalıyor. Aylardır ne para var ortada, ne de başka bir somut adım.
Oysa bu dönüş öyle kolay bir dönüş değil. "Buyrun gidin" demekle ya da otogara gidip iki bilet alıvermekle olmuyor. Yerle bir edilmiş bir köyün ayağa kaldırılması, yok olmuş bir köy hayatının diriltilmesi gerekiyor.
Dönmek isteyenler somut istekler sıralıyor:
Koruculuk sisteminin kaldırılmasını...
Bazı illerde hâlâ devam eden OHAL uygulamasının sona ermesini...
Köyde ekonomik hayatın yeniden canlanması için destek olunmasını...
Hayvancılığın yapıldığı köylerde hâlâ devam eden yayla ve mera yasaklarının kalkmasını...
İnsanların merkezi köylere yerleşmeye zorlanmamasını istiyor.
Ama her şeyin başında evlerini geri istiyor.
Perşembe'ye: Devlet, depremin yıktığı evleri yapıyor da, kendi yıktıklarını yapmıyor.