kapat

19.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
banner
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


"Ayrı görüşte olmamıza rağmen..." diye başlayan mektuplar

Son zamanlarda aldığım yüreklendirici okur mesajlarından bir kısmı, "Siyasi görüşlerimiz ters olmasına rağmen.." gibi cümlelerle başlıyor.

Buraya kadar olağan; çünkü herkesin aynı noktalarda buluşması beklenemez.

Garip olan bu mektupların şöyle devam etmesi: "Yazdıklarınıza katılıyor ve düşüncelerinizi destekliyorum."

Hatta bazıları daha ileri gidip: "Tam da benim düşündüklerimi ifade etmişsiniz." diye yazıyor.

İyi ama hem ayrı görüşte olup, hem de tıpatıp aynı düşünmek mümkün mü?

Madem aynı görüşlerde buluşuyoruz, o zaman ayrılık nerede?

***

Lafı eveleyip gevelemeden söyleyeyim: Ayrılık insanların birbirlerine yakıştırdıkları kamplarda.

Bir ülkedeki kamplaşmanın en büyük zararı da bu.

Kimse kimseyi dinlemiyor, düşüncelerini ayrıntılarıyla bilmiyor, "ama..." diye başlayan cümlelerini izlemiyor ve biraz dedikodu, biraz önyargıyla birbirini çekmecelere yerleştirip kilitliyor.

Sonra siz ömrünüz boyunca bu çekmecenin size dar geldiğini, yanlış çekmeceye kilitlendiğinizi anlatmaya çalışıyor ve sesinizi insanlara duyurmak için çırpınıyorsunuz.

Yıllar boyunca benimle yapılan her mülakatta tekrar ettiğim bir cümle vardır: "Ne olur beni bu kadar kolay ve çabuk anlamayın!"

***

Ömrüm; kamplara, körükörüne kabul edişlere, boyun eğişlere karşı mücadeleyle geçti. Her konuyu kendi içinde değerlendirmeye, eğrisini doğrusunu ölçmeye çalıştım.

Ve benim gibi insanların yalnız Türkiye'de değil, dünyada da karşılaştığı kader kaçınılmaz olarak yapıştı yakama.

Bu kader; kendi kafasıyla düşünen, bir gruba kapılanmayan ve her olayda doğruyu eğriden ayırmaya çalışan özgür düşüncenin, radikal gruplar tarafından sürekli eleştirilmesi, yıpratılması demektir.

Sağcılar da yüklenir size, solcular da öteki radikal gruplar da.

Çünkü bir belirsizlik sezerler sizde; sürü insanı olmadığınızı, kendinizi kullandırtmayacağınızı anlarlar.

Dar kalıplarla tarif edilmeye karşı çıktığınızı hissederler.

Yakın göründüğünüz gruplar bile eleştirileriniz karşısında dehşete düşer.

Ama düşünce, ideolojik kalıplara sığmayacak kadar özgürlüğüne düşkündür.

Ve dünya entellektüel tarihi - ister kralcı, ister devrimci, ister cumhuriyetçi, ister sağcı, ister solcu olsun - otoriteyi eleştiren özgür düşünceli insanların ödedikleri bedellerle doludur.

***

"Ayrı siyasi görüşte olmamıza rağmen, düşüncelerimi benimsediklerini" yazan sevgili okurlara diyorum ki: "Aynı ülkenin, aynı dilin, aynı kültürün insanlarıyız. Birbirimizi kamplara kilitlemeyelim. Birbirimiz hakkında beslediğimiz önyargılar, Türkiye'nin geçirdiği acılı yıllardaki düşman yaratma taktiklerinin eseridir. İyi niyetli diyalog ortamına hiç bir bagaj taşımadan, açık yürekle girelim ve birbirimizi biraz daha yakından tanımaya çalışalım."

Ama eğer radikal gruplara mensup düşünce militanları iseniz bu sözlerimi unutun.

Çünkü sizin yerinize başkalarının düşünmesine izin vermişsiniz demektir.

Size düşman gösterileni düşman, dost gösterileni dost bellemeye koşullanmışsınız.

Klişelerden ve önyargılardan arınmanız yıllar alacaktır.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır