30 gruba esir!
Adana Anakent Belediye Başkanı Aytaç Durak, elinde bond çantası gazete gazete dolaşıyor. Çantanın içinde kendisinin büyük boy yakışlıklı fotoğrafları ve "başarılı belediyecilik çalışmaları" diye döşenilmiş gazete haberleriyle doldurulmuş broşürler.
Gazetelerde bilgili adam yok!
Bilen gazeteci arıyorum!
Bir dakika arkadaş!
Sen bilen gazeteci mi aramaktasın?
Yoksa...
Senin reklamını yapacak gazeteci mi?
Bilen gazeteci arıyorsan söyle:
Türkiye'deki 925 belediye, kasasına konulan her 100 lirayı hangi verimlilikte harcıyor? Kıyaslamalı olarak söyle. Niçin Türkiye'nin 925 belediyesi su, çöp, taşıma, kanalizasyon, temiz çevre , yeşil alan, imarlı yapılaşma sorununu bugüne kadar çözemedi?
Durma söyle:
Örneğin Roma Belediyesi, suyu kaça mal ediyor? Roma halkına kaça satıyor?
İzmit Belediyesi suyu neye mal ediyor?
Kaça satıyor?
Örneğin Ankara'daki yönetim, Sayıştay binasını 8 yılda yapıyor. 3 günde yakıyor. 3 günde yaktığı binayı 12 milyon dolara mal ediyor. Peki İstanbul'daki belediye aynı ölçülerdeki bir yapıyı kaç yılda bitiriyor?
Kaça mal ediyor?
Örneğin Adana Belediyesi, yaptırmakta olduğu metronun vagonlar, elektro-mekanik aksam, istasyonlar, tamir atölyesi, güvenlik, herşey dahil kilometresini kaça mal ediyor?
Aynı kalitede metroyu...
Fransa'nın Lion kenti belediyesi kaça mal ediyor ve kaç yılda bitiriyor?
Kendi yüzüne de söyledim.
Aytaç Durak, biligili gazeteciler arıyorsa bilgi versin: Türkiye'deki belediyeler paralarını, işçilerini, otobüslerini, araç ve gereçlerini, arsalarını, menkullerini hangi verimlilikte çalıştırıyorlar?
Kim iyi belediyeci? Kim kötü?
Aytaç Durak, cevap vermiyor...
Hık-mık ediyor...
***
Aytaç Durak, sadece anakent başkanı değil...
Aynı zamanda...
Bütün belediyelerin de başkanı...
Ülke ölçüsündeki bütün anakent belediyelerinin, kent belediyelerinin, ilçe belediyelerinin ( toplam 925) başkanlarının üye oldukları birliğin başkanı... Aytaç Durak, ortaya bir verimlilik araştırması koyamıyor fakat Ankara'nın kaynakları kötü kullandığını ve faturayı da halka yüklediğini içeren bir mesajı göndermek için gazeteleri dolaşıyor.
Aytaç Durak'ın mesajı şu:
Hey Ankara'dakiler...
Hey ülkeyi yönetenler...
Hey vergileri toplayanlar...
Ve vergileri harcayanlar...
Sözgelimi, ekonomiden sorumlu Bakan Recep Önal, bugüne kadar devlet kasasından 1.8 milyar dolar yiyen 8 batık bankanın toparlanması için gerekli 7.5 milyar doları da vermeyi düşündüğünüzü söylüyorsunuz.
Yani 8 bankanın içini...
8 aile oydu, yedi, batırdı, bitirdi...
Hesapsız, kitapsız, maceracı, fizibilitesiz kurulmuş kötü özel sektör şirketlerine kredi vererek batırılmış bankalara Devlet Hazine'si 7.5 milyar dolar daha aktaracak. Türkiye'nin 40 milyon insanının yaşadığı kentlerdeki tüm belediyelerinin ihtiyacı olan 2.5 milyar dolar dış krediyi bulmaları için Hazine garantisi vermeyecek.
Belediyeler verimsiz diye...
Garanti verilmiyorsa...
Bankaların neresi verimli?
***
Gerçekten batırılmış 8 bankanın yüzdürülebilmesi için gerekli olduğu söylenen 7.5 milyar doları Hazine ödeyecekse, bu işin verimi nedir?
Ankara mı yiyici, belediyeler mi?
Yoksa ikisi birden mi?
Kıyaslanabilir bir bilgi yok.
Veriye dayalı konuşan da yok.
Gazeteciyi dolduruşa getirip, üste çıkmaya çalışan çok. 37 yıl kamu bankalarında yöneticilik yapan ve duayen bankacı diye adlandırılan İsmet Alver (Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcılığı, Halk Bankası ve Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü görevlerinde bulundu) müthiş bir açıklama yaptı:
Şunu söyledi:
"Devlet bankaları, 30 gruba esir. Toplasanız 30'u geçmeyecek gruplar kamu bankalarının aktiflerini esir almış durumda. Bu gruplara verilen devlet bankası kredileri uzun yıllardır geri dönmüyor"
İsmet Alver...
Bu 30 grubun adını söylemedi...
Kim bu gruplar?
Madem ki esir alıp yiyorlar..
Bu 30 grubun verimliliği nedir?
Dünya verimliliğinin altında mı, üstünde midir?
Belediyeler mi yiyici, Ankara mı?
Yoksa ikisi birden mi?
Türkiye'nin gerikalmışlık sorunu budur.
Cevap arıyorum...
