Devlet ve siyaset hayatımız, üst üste yığılmış kirli çamaşırların oluşturduğu bir dağı andırıyor. Geçmiş, önümüzü tıkıyor..
Gazeteci Cüneyt Arcayürek "Demirel'e faili meçhullerin talimatını vereni sordum. Anlattıklarından Çiller'in tarifi çıkıyordu" diyor.
Cumhurbaşkanı "aynen" şunu diyor:
"Tansu Çiller hükümet olduktan (1993) bir süre sonra bana geldi. 'Ben terör işini Özel Harekât Timleri ile çözeceğim' dedi. 'Bak' dedim kendisine.. 'Özel Timler gün gelir başına belâ olur. Bunlara hakim olamazsın. Her çeşit iş gelir başına. Bu memleketin iki ordusu yok. Terörü bu ordu ile çözeceksin.."
Arcayürek 1993'te başlayan faili meçhuller zincirinin oluşmasına yönelik talimatın adresini Demirel'in bu ifadesinin ortaya koyduğunu yazıyor, şu yorumu getiriyor:
"Çiller polisteki 'Şahin'lere yol veriyor, beri yandan da ordu ile içli dışlı konuma geliyor, 'tak' deyince 'şak' diyerek her istediğini yerine getirenlerle Susurluk olayına kadar yürüyüp geliyordu.."
Türkiye'de basın görevini yapıyor.
Görevini yapmayan siyasettir, yargıdır.
Geçen hafta 12 Eylül dönemine ait suikast ve karşı darbe senaryoları nasıl bir kaç günde kapanıp gittiyse bu da suç ortaklığı geleneğinin dayanışmasında kaybolacaktır.
Nobel ödüllü Meksikalı şair-yazar Octavio Paz şöyle diyor:
"Güçlülerin zayıflara sürekli egemen olduğu, siyasetin ekonomiye, hiyerarşinin yeteneğe baş eğdirdiği, eleştirinin mutlaka ceza gördüğü, devlet memurları ile siyaset adamlarının yolsuzluk yaptığı bir yerdeyseniz hiç düşünmeden 'Ben Üçüncü Dünyadayım' diyebilirsiniz.."
Kimse "AB'ye girince kurtulacağız" diye kendini kandırmasın. Ancak bunlardan kurtulduğumuz zaman AB'ye girebileceğiz.
Avrupa uygarlığına uyumu reform yasaları değil ancak temizlik sağlayabilecektir.
Tarihin çöplüğü kokarken "muasır medeniyet" bizi içine almaz!
Yargıtay C. Başsavcısı Vural Savaş'ı hedef göstererek halkı suç işlemeye tahrik etmekle suçlanan Tayyip Erdoğan hakkındaki soruşturma sonunda dava açılırsa yargılaması, Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nde yapılacak.
Biz, açılacak yeni bir davanın, yasaklı bir siyasetçi olan Erdoğan'ı diriltmeye yarayan haksız bir ödül olacağını yazmıştık.
Din istismarı ve kabadayılıkla yükselmiş bu sığ siyasetçinin rahat bırakılmasının en hayırlı adalet olacağını bugün de savunuyoruz.
Kamu kuruluşları da kâr gözetmeli.
Ama kumarhanelere özgü bir pazarlama yöntemi kabul edilemez. Çünkü böyle bir parayı kazanan kişi büyük ikramiyenin talihlisi değil, büyük ihtimalle talihsizi olacaktır.
Bu ülkede 1 trilyon, insanın hayatını kurtarır, ama 5 trilyon yoldan çıkarır, batırır.
Neden 5 trilyonu ikiye, üçe, beşe bölmüyorlar?
