kapat

19.09.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Ata Yatirim
Sofra
banner
Bizim City
Sizinkiler
Rehber
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Yatırımlar, sessiz ve derinden artıyor
Devlet İstatistik Enstitüsü'nün gayrisafi milli hasıla (GSMH) istatistikleri, tüketim eğiliminden sonra yatırım eğiliminin de güçlendiğini gösteriyor.

Bu yılın ikinci çeyreğinde özel sektörün makine ve teçhizat için yaptığı harcamaların tutarı 4.5 milyar doları aştı. Bu değer son 21 aylık dönemin en yüksek düzeyi oldu. 1998 yılının ikinci çeyreğinde 5.4 milyar dolar olan makine ve teçhizat yatırımları, sonraki üç aylık dönemlerde sürekli olarak gerilemiş ve 1999'un ilk üç ayında 3 milyar doların da altına inmişti.

Geçen yıl toplam 13.4 milyar dolar olan makine ve teçhizat yatırımlarının, bu yıl 18 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Ancak bu artış gerçekleştiğinde bile yatırım değeri 1997'deki 24.3 milyar doların altında kalacak. Özel sektör, faiz oranların üç haneli olduğu, terörün ve siyasi istikrarsızlığın doruk noktasında olduğu 1997 yılında bile yatırımlarını artırmıştı. Koşulların daha elverişli olacağı önümüzdeki bir yılda makine ve teçhizat yatırımlarının çok daha yüksek düzeylere çıkması gerekiyor.

Yatırımlardaki canlanmanın daha yaygın ve kapsamlı olmasını, ikide bir sesini yükselten ve moral grafiğini dalgalandıran "ağlama korosu" önlüyor. Bu kesimin sesi yükseldikçe, Türkiye'nin ekonomik potansiyeline ve enflasyonu düşürme programına güvenen yerli ve yabancı yatırımcılar "Acaba?" diyor ve biraz daha beklemeyi tercih ediyor. Yıllık enflasyonda 30 puanlık bir düşüşün gerçekleşmesinin beklendiği, buna rağmen büyümenin yüz güldürteceği bir yılda bile, şikayet ve sızlanma odakları susmuyor.

Döviz rezervlerinin yeterli olduğu, bir haftada 500 milyon dolarlık dış borcun tıkır tıkır ödendiği bir dönemde destabilizasyon taktikleri uygulamaya sokuluyor. Küreselleşme ve dış rekabete karşı çaresiz kalanlar, eski dönemlere dönüş için şikayete başlıyor. Yeni ekonomiye gözünü kapayanlar, daha şık ve konforlu ürünleri daha hesaplı fiyata talep eden tüketicilerin beklentilerini karşılayamayanların sesi herkesten daha çok çıkıyor. Verimli çalışan, işlerini yeniden yapılandırıp satışlarını artıranlar susarken, sınıfın "ev ödevleri"ni yapmayan "tembelleri" sürekli bahane ve mazeret üretiyor, çıngar çıkarıyor

Yatırımlarda ilk yarıda başlayan canlanma ikinci yarıda da devam edecek. Enflasyonu düşürme programının başarıya yaklaştığı her ay, makine ve teçhizat yatırımları artacak ve firmalardaki yeniden yapılanma çabaları yoğunlaşacak. Canlanma trenine atlamak için zaman giderek azalıyor. Bu zamanı ağlama demeçleri ile geçirenler durgunluk ve krizden hiçbir zaman kurtulamayacak.

Koroda kimler var?
Dünyanın hiçbir ülkesinde esnaf ve tüccar "Akşam oldu, daha siftah yapmadık" diye sızlanmaz. Çünkü diğer ülkelerde böyle konuşanlara: "Malını satamıyorsan bu durum, senin pazarlama beceriksizliğini gösteriyor" derler.

Dünyanın hiçbir ülkesinde bir sanayici "Piyasalarda yaprak kımıldamıyor" diye ağlaşmaz. Çünkü bu tür açıklamalar, sektörün ve firmaların hatalı fiyat ve kalite stratejisi izlediğinin bir kantı olarak kabul edilebilir. Bizde ise beceriksizlikleri ile öğünenler, yeni yönetim tekniklerinden habersiz olanlar, devletin ekonomiden çekilmesini istedikleri halde her şeyi devletten bekleyenler baş tacı edilir.

Ekonominin kritik dönemlerinde, "Yurttan Sesler" korosunda bu kişi ve kesimlerin çığlıkları egemen olur. Bunlar, genç girişimcilerin morallerini bozar, hükümeti sıkıştırır, başarılı sanayici ve işadamlarını gölgede bırakır.

Bugün için ağlama korosunda şu kesimler yer alıyor:

* Alıştıkları yüksek kâr marjından fedakârlık edemeyenler, sürümden kazanmayı unutanlar, satışlarını doğal olarak artıramıyor. Geniş halk kitlelerin maaş ve ücretlerindeki artış kısıtlı kaldığı için malını satamayanlar, canlanma rüzgarı estiğinde bile "Piyasada yaprak kımıldamıyor" diye ağlaşıyor.

* Tüketici talebindeki değişimi fark edemeyip, ürününü farklılaştıramayanların satışları doğal olarak artmıyor. Bu kesim doğal olarak bir siftah yapmakta bile zorlanıyor.

* Kendi iş alanına yeni girişimcilerin girmesini önlemek isteyenler, durumu olduğundan daha kötü gösteriyor.

* İş zihniyetini değiştirmeyip maliyetlerine göre fiyat belirleyenler, pazar payını artıramıyor ve sızlanmaya başlıyorlar. Piyasanın kaldıracağı fiyata göre maliyetlerini yeniden düzenleyenler ise pazar paylarını pekala arttırıyor.

* Reklam, promosyon yapmayan, internet yoluyla satışı denemeyen, gerektiğinde müşterinin ayağına gitmeyen işadamları da cirolarını reel olarak yükseltemiyor. Müşterisini "Bizde sana göre mal yok!" diye azarlayan zihniyetteki kişiler de koronun gediklilerinden oluyor.

* Hükümetten ek teşvik, fazladan vergi kolaylığı talep edenler de Ankara'yı bir ağlama duvarı olarak görüyor.

* Tribünlere oynayan, ileride politikaya atılmayı düşünen bir bölüm oda ve dernek yöneticileri de ağlama korosunun ön sırasında yer alıyor.

* Ağlama korosunda bir bölüm borsa yatırımcısı da var. Alırken kazanmak için endeksin daha da düşmesini bekleyenler, durumu olduğundan daha vahim gösteriyor.

FARUK TÜRKOĞLU


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır