kapat

15.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
iku
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
MURAT BİRSEL(mbirsel@sabah.com.tr )


"Kendine ait bir oda" tartışmaları

12 -13 yaşındaki çocuk, odasının kapısı üzerine "İçeri girmek yasaktır, ölüm tehlikesi var" yazılı bir levha astığında anne-baba için için seviniyor:

"Karakteri gelişti, kendinin de bir şahsiyet olduğunu biliyor."

Anne babayı çok mutlu eden bu uyarı kağıdı -o yaşlarda- sadece kağıtta kalıyor!

"İçeri girmek yasaktır"ı takan bir anne olur mu?

O oda toplanacak, o yatak yapılacak...

O yaşlarda kapısına "İçeri girmek yasaktır" diye kağıt asıp sabah dağınık bıraktığınız odayı akşama tertemiz ve toplu bulursunuz, "İçeriye kim girmiş de toplamış" sorusu akla bile gelmez.

***

Bir kaç yıl sonra, kapıdaki "Gireni yakarım" uyarısı kalkar, çünkü anne baba evindeki "özel alan" ilan edilen odanızın dokunulmazlığı konusunda o kadar tartışma yaşanmıştır ki, ayrıca kapıya uyarı asmaya lüzum kalmaz!

Bu tartışmalarda "Beni dünyaya getirin diye size telgraf çekmedim, bari kendi odamda özgürlüğüm olsun. Dağınıksa dağınık, topluysa toplu size ne" lafları çocukların klasik argümanları...

"Biz senin için en iyisini istiyoruz, insan gibi yaşa, senin odan ahır gibi, bu kadarı da olmaz ama" lafları annelerin değişmez cevaplarıdır.

Bu kaçınılmaz tartışmalarda aslında haklı haksız yoktur, herkes kendine göre haklıdır.

Bu mücadele insanlık tarihinin evde yaşanan uzantısı doğallığındadır.

İnsanda kendi özel yaşam alanını kayıtsız şartsız yaratma dürtüsü olmasaydı, Fransız ihtilali de olmazdı, bağımsızlık savaşları da yapılmazdı, sanat da olmazdı!

Anne baba bunu bilmez mi?

Bilir!

Belki toplumsal özgürlük mücadeleleri tümdengeliminden yola çıkarak çocuğundaki özgürlük geninin evrenselliği üzerine kafa yormaz ama kendi anne babasıyla benzer bir durum yaşadığını hatırlamıyor değildir.

Aslında sizin başrol oynadığınızı zannettiğiniz bu filmi onlar görmüştür, ilerisinde ne olacağını da biliyordur.

Hatta bazen dayanamayıp "Sen giderken biz geliyorduk" diye ağızlarından kaçırırlar!

Önceden bilinen senaryo şaşmaz...

Sizin bağımsızlık mücadeleniz, anne baba için hiç sürpriz olmayan bir "Al gülüm ver gülüm" oyunudur. Aslında bu hayatın, evliliğin, toplumsal yaşamın evrensel en geçerli kurallarından biridir.

***

"İnsan gibi yaşa"ya karşılık "İnsan özgürdür" argümanlı bağımsızlık mücadeleniz boyut değiştirerek devam ederken aslında siz de değişirsiniz...

Bir süre sonra blucinle yatmak cazip gelmeyiverir, bu uğurda yaptığınız savaşlara kendiniz de gülersiniz.

Yatağın yapılı olup olmaması kavgası çoktan bitmiştir, odanın dağınıklığı sizi de rahatsız eder. Hatta yatağınızın başkası tarafından yapılmasını tercih eder duruma gelirsiniz.

Mücadeleler, eve gidiş saatleri, masa ve çekmecelerin karıştırılmaması üzerine sürer.

Babalar genelde eve gidiş-geliş saatleri üzerine vaaz vermek görevini üstlenmişken, siz yokken odayı yoklamak ve günlüğünüzü okumak annelerin hobisidir.

Anneler bu işi muhasebe defteri inceleyen maliyeci kadar büyük bir rahatlıkla yapar, denetim onların doğal görevidir.

Elbette çocuklar arasında çift defter tutanlar da yok değildir!

***

Ev içindeki özgürlüğün sınırları mücadelesinin son aşamasında çocukların -topluma göre "koca adam"ın veya "koskoca kız"ın- ayrı eve çıkması isteği gelir.

Bu seviyede artık roller de değişilmiş siz onlara karışmaya başlamışsınızdır...

Kendinizi, "Baba tuz koyma tansiyonun çıkacak", "Anne sen otur ben etrafı toplarım" derken yakalarsınız.

Evden ayrılma isteğiniz onları hüzünlendirir, aslında evden ayrılmanıza değil uygun bir eş bulmadan yuvadan uçmak istemenize üzülürler ama bunun tartışmasını kendi aralarında yaparlar.

"Uygun bir kısmet çıksa, akılları yatsa... Düğün bayram!"

Lakin bu seviyede kimsenin kimseden akıl alacak, akıl verecek durumu yoktur, ortada "Kısmet" vardır.

***

Bu yazı nereden çıktı?

Çocuğuna "Odanı toplamadan o odadan çıkma" diyen çocukluk arkadaşıma yıllar evvel onun odasının ne kadar dağınık olduğunu ve aynı şeyi annesinin her gün ona söylediğini hatırlattığımda çok güldü, "Oyunun kuralları böyle" dedi!

Ben de tarihi bir değişmezi gençlere hitaben yazıverdim, "Onlar aynen sizin gibiydi, sizler de -bir gün- onlar gibi olacaksınız.'

İşin doğası böyle.

Filmin sonunda, siz onlara karışacaksınız, onlar "Bizimle ilgileniyor" diye sevinecek.

Onlar bunu biliyor, siz de bilin!

***

O vakit gelene kadar...

"Nükleer santrale hayır, temiz bir dünya" yürüyüşüne katılacağım diye evden çıkarken arkanızdan bağırıyorlar:

"Önce şu odanı topla!"

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır