kapat

15.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
iku
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
NECATİ DOĞRU(ndogru@sabah.com.tr )


9 Eylül'de oyun içinde oyun!

Üniversite dediğin nedir ki? Bir pınardır. Biriktirdiği bilgileri herkes içsin diye cömertçe akıtan bir pınar. Üniversite; bilgi biriktirme, bilim yapma ve bunları kullanarak toplumları yüksek kaliteye, yüksek kültüre, yüksek ahlaka, yüksek adalete, yüksek çalışkanlığa, yüksek sevgiye doğru değiştiren pınardır.

Bu pınardan içenler...

İçmesini bilenler...

Bilim okur-yazarı olurlar.

Kendilerine, uluslarına, dünya insanlığına yararlı işler yaparlar. İçinden çıktıkları toplumu iyi yönde değiştiren birer eylemci kesilirler. Örneğin Atatürk bir bilim okur-yazarıdır. Fatih Sultan Mehmet de bilim okur-yazarıdır. Benjamin Franklin, Theodre Roosevelt, Newton, Freud, Pasteur, Kant, Hegel, Marks, Mahatama Gandi, şu günlerde insanın gen haritasını çıkartanlar ve onlar gibi yüzlerce insan hep bilim okur-yazarı kimselerdir.

***

Üniversiteler nedir ki?

Öğrencinin seveceği bir eğitim yuvasıdır. Öğrencinin yeteneğini keşfetmesine yardımcıdır. Öğrencinin bilgi işlemesini öğrenmesine hazırlayıcı olurlar.

Bu yüzden üniversitelere...

Gözümüz gibi bakmalıyız...

Profesörleri, doçentleri...

En iyi imkanlarla donatmalıyız.

Maaşları da yüksek olmalı...

Üniversiteleri ağalıktan...

Yobazlıktan, kamplaşmadan...

Antidemokratik eğilimlerden...

Padişah tipi yönetimlerden...

Temizlememiz gerekiyor...

Şu bizim 9 Eylül...

İzmir'in 2. üniversitesi...

Rektörlük seçimleri ve onun arkasından ortaya çıkan desise dolu skandal, 9 Eylül Üniversitesi yönetiminin son 4 yıldır oyun içinde yakışıksız bir oyun oynadığını, bilgi, bilim, değişim pınarı olmaktan uzaklaşarak rektör-dekan-ana bilim dalı başkanı seçimlerinde oy deposu gibi kullanıldığını ortaya koydu.

55 trilyon bütçesi var.

90 milyon dolar eder.

Evet kabul edelim.

Bu para 9 Eylül gibi 29 bin 300 öğrenci okutan 1038 profesörü, doçenti, yardımcı doçenti, 174 okutmanı, 866 araştırma görevlisi, 124 uzmanı, 2640 personeli, 10 fakülte, 9 yüksekokul, 1 konservatuar, 10 enstitü ve 11 araştırma merkezi olan bir büyük üniversite için çok değil. Üç tane futbolcu Hakan transferi kadar para...

Fakat halkın parası...

Halktan toplanan vergiler...

Bilim pınarı olsun diye halk bu parayı veriyor fakat üniversite, padişah tipi bir yönetimle oyun içinde oyun tezgahının kirli aleti yapılıyor.

***

Tezgah suçüstünde yakalandı!

Rektörlük seçimleri yapıldı.

1006 öğretim üyesi oy kullandı.

Eski TIP dekanı Prof. Emin Alıcı 449 oy, şimdiki Rektör Prof. Fethi İdiman 389 oy, Prof. Faik Sarıoğlu 142 oy, Prof. Orhan Gökçe 1 oy, Prof. Güzin Gökmen 1 oy, Prof. Orpan Uslu 1 oy aldılar.

Sonuçlar YÖK'e gitti.

YÖK'ün normal olarak en çok oyu alan üç profesörü altalta yazıp, içlerinden birini rektör olarak seçmesi için Cumhurbaşkanı Necdet Sezer'e sunması gerekiyor.

Ama YÖK, iki ismi çiziyor.

En çok oy alan iki ismi...

Bunlar oyların yüzde 84'ünü almış insanlar. Demek ki 9 Eylül Üniversitesi'nin 1006 öğretim üyesinin yüzde 84'ü 4 yıl boyunca elele vererek üniversiteyi yönetmiş Prof. Emin Alıcı ile Prof. Fethi İdiman'dan memnunlar, mutlular! Niçin mutlular? Niçin memnunlar? Fakat oyların sadece 142'sini almış Prof. Faik Sarıoğlu ile birtek kendi oylarını almış iki profesörü rektör yapsın diye Cumhurbaşkanı'nın önüne koyuyor.

***

Tabloya bak!

Otur başına ağla!

YÖK, bu iki ismi neden çizdi? YÖK başkanı ağzından bakla çıkarmıyor. Ankara siyasetinin düğünlerinde, kutlamalarında, pastalı kabullerinde rastladığı tören gazetecilerine; "Cumhurbaşkanı'nın önüne konulacak listeyi sadece ben seçmedim ki, 20 tane kurul üyesi gizli oylarıyla seçti" diye başı sonu olmayan, neyi anlattığı anlaşılmayan bilmece açıklamalar yapıyor.

YÖK Başkanı ağzında bakla...

Ankara davetlerinde dolaşıyor.

Bu iki yönetici profesör; üniversiteyi kötü yönetmişler, 20 yılda alınması gereken kadroyu 4 yılda doldurmuşlar, üniversite kadrosunu 650 kişiyle alıp 1028'e çıkarmışlar, alınanların çoğunu kendilerine oy versin diye yardımcı doçentlerden seçmişler, saydam, demokratik bir yönetim vaad etmişler fakat padişah tipi yönetime sapmışlar ve rektörlük seçiminden 9 ay önce de birbirlerine girmişler.

YÖK bunu açıklamıyor.

Çünkü sorarlar: Peki bu kötü yönetim 4 yıl boyunca sürerken ve bu durum üniversitenin eski saygın profesörlerince sayısız defa YÖK'e bildirilirken niçin harekete geçmedi? Niçin sustu? Niçin halkı bilgilendirmedi?

Oyun içinde oyun...

Üniversiteler desise mi üretiyor?

Yoksa bilim-okur yazarı insan mı?

Son dakika notu: YÖK Başkanı Profesör Kemal Gürüz aradı bu yazıdaki soruları kendisine de sordum. Cevapladı. Cevaplara yarın ki yazımda yer vereceğim.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır