kapat

15.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
iku
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Yangınlar.. Yangınlar.. Yangınlar..

Falih Rıfkı, tek parti döneminde sade Parti'nin sözcülüğünü yapan Hakimiyet-i Milliye gazetesinin başyazarlığına değil, aynı zamanda Bolu mebusluğuna da atanmıştı...

Kendi anadillerinin yazılı boyutuyla pek ilgilenmeyen kitleler, kalem sahiplerini de yeterince değerlendiremedikleri için; Falih Rıfkı düzeyindeki yazarları, tek parti Ankara'sı ödüllendirirdi. Onları ya mebus, ya gazete sahibi, ya büyükelçi, ya edebiyat öğretmeni yapardı. Buna karşılık yazarlar da her fırsatta Ankara'yı överlerdi. En küçük bir eleştiri büyük belalar getirirdi.

Padişahlık döneminden kalma böyle bir denklemden yazarlar da hoşnuttu, Ankara da...

Biz yine gelelim Falih Rıfkı'ya... Kendisi aynı zamanda Bolu mebusu olduğu için, sık sık orman yazıları yazar; yolunun pek de düşmediği Bolu'ya, ormanlar aracılığıyla selam gönderirdi.

Ama bu arada iki temel yakınmasını da, dile getirmekten kendini alamazdı...

Bunlardan biri, onun deyimiyle "kara kalabalığın" helâ kültüründen yoksun oluşuydu. Kullandıkları aptesaneleri sürekli bok içinde bırakıyorlardı.

Muhteşem bir İnkilap yapılmıştı ama, tuvalet kültürü geliştirilememişti.

İkinci yakınması da, ormanlar üstüneydi. "Kara kalabalığın" ormanlara karşı yeterli bir duyarlılığı yoktu. Kese, yaka mahvediyorlardı ormanları...

Ne var ki, Falih Rıfkı'nın da, ormanlar konusunda yeterli bir bilgisi yoktu. Örneğin ormanların, içerdeki çok yaşlı ve ölmüş ağaçların sürekli kesimiyle canlı tutulabileceğini bilmiyordu. Ve bir şey daha bilmiyordu, 30 bin kilometrelik orman yolları yapımının nasıl savsaklandığını...

40 yıl önce bendeniz de ormanlarla çok ilgilenmiştim. Gerçek bir orman aşığı olan orman mühendisleriyle, kuytulardaki orman evlerinde sabahladığım çok oldu...

Ve çok şey öğrendim onlardan.

Orman yollarının yapımı 30 yıla planlanmıştı sözde. İçerdeki yaşlı ağaçlar yerine, dışardaki genç ağaçlar kaçak kesildiği için ormanlar yok oluyordu; bir de tarla açmak amacıyla kasıtlı yakıldıkları için...

Ayrıca Orman yönetiminin kestiği ağaçlardan çıkardığı tomrukları işleme hakkı yoktu. Çok ucuz bir fiata özel sektöre, daha doğrusu iktidar siyasetçilerinin kerestecilikle uğraşan yakınlarına devretmesi gerekiyordu. Böylece Devlet ormanlarından çok büyük paralar kazanıyorlardı, siyasetçilerin kerestecilik yapan yakınları... Bunların arasında tomrukları keresteye çevirdikten sonra, keresteleri yine Devlet'e satanlar da vardı...

Ben bunları yazmaya başlayınca, orman mühendislerinin benim gibi "çarpık zihniyetli" biriyle dostluk etmeleri yasaklandı. Ormanlarda eskisi gibi derinliğine dolaşamaz oldum. Kala kala ormanlar için yazdığım yazılardan oluşan bir kaç broşür kaldı eski raflarda...

Bir ülkenin orman zenginliğinden söz edilebilmesi için; o ülke yüzeyinin, en az dörtte bir oranında, ormanlarla kaplı olması gerekir. Bizde ise bu oran "sekizde bir" dahi değildir. Eskiden tarla açmak için yakılan ormanları; bu kez yapsat'çılar da, yapı kooperatifleri kurmak için kundaklamaya başlamış durumdalar..

Dünkü sıcaklarda 3000 hektarlık orman daha yandı. Türkiye zaten az yağmur alan bir ülke; değerli madenlerden yoksun ve ormanları cılız... O nedenle de kaliteli insan malzemesine büyük gereksinmesi var...

Kaliteli insan malzemesi...

Onca cart curta rağmen, 20. Yüzyıl'da da Hazine'den geçinmeli "önemliler" kadrosu, pek olanak tanımadı "değerliler" kadrosunun da yetişmesine...

Gazi'nin "Biz bize benzeriz" sözünü anımsamadan edemiyor insan ama; kendi kendimize ne açıdan benzediğimizi de, ne düşünmekten hoşlanıyoruz, ne öğrenmekten...

Öyle ki, İspanya'da bir kişiye 143 kitap düşerken; Türkiye'de 5 kişiye 1 kitap düştüğünü dahi bilmek istemiyoruz.

Ve görmek de istemiyoruz 21. Yüzyıl'ın hangi rüzgarlarla gelmekte olduğunu...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır