kapat

25.06.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Küçük Tayfur'un günahı ne?
Nüfus kağıdı bile olmayan 2 yaşındaki Tayfur, annesinin kucağında ölüme giderken kurtarıldı

BÜYÜKÇEKMECE Mimarsinan sahilinde akşam gezintisine çıkanlar hemen farkettiler onu. İfadesiz gözlerini bir noktaya dikmiş, dümdüz yürüyordu. Pis bir bez parçasıyla sırtına bağladığı sevimli oğlu ise etrafa gülücükler saçıyordu. Sonra birden durdu. Kararlı adımlarla iskeleye yürüyüp bırakıverdi kendini serin sulara...

4 ÇOCUĞU VAR
Şaşırıp kalmıştı çevredekiler. Suya bir külçe gibi düşüp gözden kayboluşunu izlediler önce şaşkınlıkla. Sonra birileri atlayıverdi suya. Küçük bebekle annesi sağ salim kıyıya çıkarıldı.

38 yaşındaydı Faize Polat. Küçük yaşta evlenmiş üç çocuk sahibi olmuştu. Eşi her gece içip içip dövüyordu onu. Sonra bir gece hırsını alamayıp çocuklarıyla birlikte kapının önüne koyuvermişti onu.

Yakınlarının kapısını çaldı önce. Birkaç gün idare ettiler ama dört boğaz onlar için de fazlaydı. Çareyi iki odalı bir gecekonduya taşınmakta buldu. Sonra uzaktan akrabası olan Ekrem'le karşılaştı bir gün. İyi davranmıştı ona Ekrem. Sevgiye, ilgiye hasret yüreği ısınıvermişti. Bir süre birlikte oldular. Ancak Ekrem evliydi. Üstelik kendisinin olmayan bu çocuklara da sahip çıkmak istemiyordu. Ama isterse imam nikahı kıyabilirdi ona. Öyle demişti.

Çaresiz kabullendi, ardından da hamile olduğunu öğrendi. Mutlu bir beraberliğin ürünüydü Tayfur. Bebeği iki yaşına geldiğinde nüfus kağıdı konusunu açtı bir gün. Aldığı yanıt çıldırttı onu. "Benimle eşimin nüfusuna geçiririz" demişti Ekrem. Ne diyeceğini şaşırmıştı genç kadın. Sesini çıkaramadı...

Kırık dökük sürüyordu artık yaşamları. Çocuklar da daha çok rahatsız ediyordu artık Ekrem'i. Bir gün, "Alıp gideceğim Tayfur'u bu evden" diye bağırdı. Bebeğini ondan ayırmayı nasıl düşünebilirdi. Bir süre bağrıştılar. Sonra kapıyı vurup gitti Ekrem. Sonrası cehennem gibiydi. Kapıda, pencerede yolunu gözledi günlerce. Ama gelmedi Ekrem..

O gün her zamankinden daha kötü hissediyordu kendini. Parası kalmamıştı. Çocuklar ağlıyordu açlıktan. Tayfur'u sırtına vurup düştü yollara. Binlerce fikir gelip geçiyordu beyninden. "Cezalandırmalıyım onu" diyordu. "O da en az benim kadar acı çekmeli." Sonra çocukları geliyordu aklına.

YAŞAMA MERHABA!
Birden sahilde olduğunu farketti. Dalıp gitti denizin masmavi sularına. Onu çağırıyordu sanki. Oğlu Tayfur'u da yanında götürdüğünün farkındaydı. Erken kurtulur diye düşünmüştü. Sonra kurtardılar onu da Tayfur'u da. Hayal meyal duyuyordu etrafında konuşulanları. Tayfur'u seviyorlardı. "Hadi kendin neyse, bu tatlı miniğe acımadın mı" diyorlardı. Ne diyebilirdi ki onlara. Ve bir kez daha bıraktıkları yerden başladılar "yaşam"aya.

GÜNGÖR KARAKUŞ


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır