38 yaşındaydı Faize Polat. Küçük yaşta evlenmiş üç çocuk sahibi olmuştu. Eşi her gece içip içip dövüyordu onu. Sonra bir gece hırsını alamayıp çocuklarıyla birlikte kapının önüne koyuvermişti onu.
Yakınlarının kapısını çaldı önce. Birkaç gün idare ettiler ama dört boğaz onlar için de fazlaydı. Çareyi iki odalı bir gecekonduya taşınmakta buldu. Sonra uzaktan akrabası olan Ekrem'le karşılaştı bir gün. İyi davranmıştı ona Ekrem. Sevgiye, ilgiye hasret yüreği ısınıvermişti. Bir süre birlikte oldular. Ancak Ekrem evliydi. Üstelik kendisinin olmayan bu çocuklara da sahip çıkmak istemiyordu. Ama isterse imam nikahı kıyabilirdi ona. Öyle demişti.
Çaresiz kabullendi, ardından da hamile olduğunu öğrendi. Mutlu bir beraberliğin ürünüydü Tayfur. Bebeği iki yaşına geldiğinde nüfus kağıdı konusunu açtı bir gün. Aldığı yanıt çıldırttı onu. "Benimle eşimin nüfusuna geçiririz" demişti Ekrem. Ne diyeceğini şaşırmıştı genç kadın. Sesini çıkaramadı...
Kırık dökük sürüyordu artık yaşamları. Çocuklar da daha çok rahatsız ediyordu artık Ekrem'i. Bir gün, "Alıp gideceğim Tayfur'u bu evden" diye bağırdı. Bebeğini ondan ayırmayı nasıl düşünebilirdi. Bir süre bağrıştılar. Sonra kapıyı vurup gitti Ekrem. Sonrası cehennem gibiydi. Kapıda, pencerede yolunu gözledi günlerce. Ama gelmedi Ekrem..
O gün her zamankinden daha kötü hissediyordu kendini. Parası kalmamıştı. Çocuklar ağlıyordu açlıktan. Tayfur'u sırtına vurup düştü yollara. Binlerce fikir gelip geçiyordu beyninden. "Cezalandırmalıyım onu" diyordu. "O da en az benim kadar acı çekmeli." Sonra çocukları geliyordu aklına.