kapat

24.06.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ALİ KIRCA(alikirca@sabah.com.tr )


Bir televizyon masalı ya da aşkları da vururlar!

Çoğunuza ciddi, ağırbaşlı, önemli ve sorumlu bir ekran izlencesi olarak görünen "Siyaset Meydanı" bu satırların yazarı için bir televizyon masalıdır.

O masal iddiası ya da hayal fırtınası olmasa, besbelli hiç kimse uykulara kan doğrayan bir fikriyat maratonunun gönüllü koşucusu olamayacaktı.

Ama oldu. Çünkü bu satırların yazarı önce o masalı gündüz düşlerinde gördü, sonra o hayalin romanını karşısındaki duvara çelik çivilerle raptettiği bir tuvale yağlıboya resmetti.

Böylece masalını, istese de silemeyeceği kök boyalarla çizdiği bir romanda zaptetti. Kimse kuşatamaz ve kimse teslim alamazdı artık...

1991 Şubat'ının ortalarıydı.

Haberler'de Bağdat'a Cruise, Telaviv'e Scud bombaları düşüyordu. Henüz gün ağarmamıştı. Esenboğa yolunda tek tük atıştıran karın altında ilerleyen arabanın farlarından süzülen titrek ışık huzmelerine baktı.

Önünde ve arkasında kimsecikler yoktu. Upuzun bir sessizlik ve simsiyah bir ıssızlıktan başka... Sessiz ve ıssız bir yolculuğun yegâne yolcusuydu.

Uzaklaşıyordu.

Alkışlardan, dost selâmlarından, düşman kelâmlarından, telâşlardan, ümitler ve ümitsizliklerden uzaklaşıyordu. Geride, kırılmış vefaların, vurulmuş aşkların hüznü vardı. Zoraki bir sürgünün, mecburi istikametine ve belirsiz akıbetine yol alıyordu.

Sevgili Can Dündar'ın içten bir dost sohbetinde yakalayıp 'Siyaset Meydanı'yla ilgili yazılmış en sıcak satırlarda aktardığı gibi, o günlerde de:

"Cezalar ödüllerle birlikte gelmişti..."

Faili ve sebebi hâlâ meçhul cezalarla vurulmuştu aşklar...

Bir gün yaşadığı uzak diyarlarda eski bir dost, Cengiz Çandar geldi ziyaretine. Dönünce ne yapacağını sordu. 'O'nu yapacağını söyledi. Tuvaldeki o masalın resmini yani. Ama resmi sakladı, göstermedi. Önceki gece, o resmin içinde Cengiz Çandar da öteki binlerce masal kahramanı gibi rolü gereği kılıcını şaklatırken, bir an için o ziyaret ânını düşündü.

Ve Çandar'ın bir önceki masalın ardından yazısına attığı başlığı:

'...Buzlar siyaset meydanında kırılacak...'
Kırıldı mı? (Bağışlayın bu satırlar için. Kişisel bir maceranın hikâyesine ortak olun diye yazmadım. Yaşanan, pek bilinen bir Türkiye klasiğidir, boş verin, bunu geçelim...) Öyleyse, bunları niye anlattım?

Bu gece Çırağan Sarayı'nda, bir masal iddiasını hayatın içinde ete kemiğe büründüren fikriyat şövalyeleri buluşacak da...

Hep soruyorlardı.

"Siyaset Meydanı fikri ne zaman doğdu?" Ya da "Ne zaman düşündün, nasıl?"

İlk kez söylüyorum işte... O gecenin son, o sabahın ilk saatlerinde...

1991 Şubat'ının ortalarında.

Kar, Esenboğa yolunu ayaza keserken, ıssızlığın ortasında... Şehrin sessiz vedasına inat, hayli gürültülü bir dönüş merasiminin hayalini kurarken... Hayal kurmak da yasak değildi ya? Ama biraz fazla gürültülü mü oldu ne?

"Bir saniye efendim, bir saniye, size de geleceğim..." (İtirazlar, tamam, sıra bende, beni dinleyin...)

Issızlık Esenboğa yolunda kalsın... Ben bu gürültüye âşığım.

Ve aşkları da vururlar, biliyorum.

Vurdular da önceleri... Olsun.

Gecenin yegâne yolcusu olarak geride terk edilen (terk edilmeye zorlanan) aşkların yerine, farların titrek ışıkları atinin yeni sevdalarına huzmelerini düşürüyorsa...

Neden korkalım ki yolculuklardan.

Sahi, menzili 'dönüşsüz' sanılan yolculuklara bilet kesenler nerdedir şimdi?

Ben bu gece Çırağan'dayım.

Masal kahramanlarımızla buluşma zamanındayım. Bu masalın kahramanları da o kadar çok ki...

Artık aşkları da vuramayacaklar biliyorum.

Aşkı alan Üsküdar'ı geçti çünkü...

Şimdi, hep birlikte karşı kıyıdayız...

Başardık!

***

Bu satırları "Siyaset Meydanı"nın birinci yılı sonunda, Çırağan'da yapılan görkemli kutlama gecesi öncesinde yazmıştım..

O gece Türkiye'nin tüm siyasi eliti, sanat ve iş dünyasının önde gelen hemen tüm isimleri oradaydı. Tam 1200 kişi... Ve Siyaset Meydanı'nın ilk yılındaki programlara katılan, işçisi, köylüsü, öğretmeni, öğrencisiyle yüzlerce kişi de o gece ilk kez Çırağan Sarayı'nın kapısından içeri girmişti... Bizim çağrılımız olarak...

Daha birinci yılını dolduran bir program için şaşırtıcı bir kutlamaydı...

***

Zaman ne çabuk geçti.. Önceki akşam yedinci yılın son programını gerçekleştirdik.. Gözyaşlarıyla, kahkahalarla, düşünce fırtınalarıyla geçen bir "Siyaset Meydanı Mevsimi"ne veda ettik..

Deprem bölgesi insanlarının sessiz isyanları, ikinci hayatlar, Cemal Kutay'la eski asra veda, Sinek Üçlüsü'yle yeni asra merhaba, İbrahim Tatlıses'i tanımak; Batman'ın kâbuslarından kurtulduğu, hayata döndüğü o gece; Ledra Palas'ta Barış'a bir adım daha; İstanbul'un Rumları, Ermenileriyle, Musevileriyle yani kaybolan renkleriyle barışmak; Cumhurbaşkanını ülkenin gençleriyle buluşturmak; Selin için başlatılan kampanyanın start aldığı o dramatik gece...

Ve hepsi yedinci yılda...

Ne uzun masalmış...

Ve ne uzun bir masal olacak daha!..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır