kapat

24.06.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
'Eyvah Türkler surları deldi'
Yunanistan'da yayınlanan üç ilginç tarih kitabı İstanbul'un fethini Bizanslılar'ın açısından ele alıyor

Yunanistan'da son zamanlarda İstanbul'un fethine (1453) ilişkin bir ilgi belirdi. Ancak bu kitapların ortak özelliği "karşı taraf" açısından yazılması. Yani şu soruya cevap arıyorlar: Bizans düşerken Bizansılar'ın durumu neydi?

Ne yapıyor, ne düşünüyor, ne hissediyorlardı?

İşte, "Ealo i Polis" (Şehir düştü), "La Caduta Di Constantinopoli" (İstanbul'un Fethi, 1976'da İtalya'da basıldı ama yeni çevrildi), ve "İstoriki tu Vizandiu" (Bizans'ın Tarihçileri) kitaplarından ilginç bölümler:

SİYASİ KAVGA
Fatih Sultan Mehmet, Bizans surlarını zorladığı anlarda bile koyu Ortodoks Kilisesi'nin, "Osmanlı sarığını, Katolik külahına tercih ederiz" sözleri İstanbul'un fethinin kilit sözcükleridir. Hıristiyan kilisenin 1054 yılında Katolikler ve Ortodoks'lar olarak ikiye ayrılmasıyla başlayan din kavgası günümüzde de kendisini gösteriyor. Örneğin Yunan Ortodoks Kilisesi'nin şu anda hala katolik dünyasını suçlayan açıklamaları var. Hatta bu çerçevede Yunan hükümeti'nin kimlik kartlarındaki din hanesinin iptal etme kararıyla "Ortodoksları yok etmek isteyen Batı (katolik) dünyasının ekmeğine yağ sürüldüğü" öne sürülüyor .

Bizans'ın son imparatoru Konstantin Paleologos, iktidara geldiği 1449 yılında Bizans İmparatorluğu'nun hemen hepsi Osmanlılar tarafından alınmış geriye sadece göz kamaştırıcı başkent Konstantinopolis (İstanbul) kalmıştı.

Bizans'ın son günlerinde, "başbakan" konumundaki Lukas Notaras ile Bizans döneminde İmparatorla aynı yetkilere sahip olan Patrik Genadios'un koyu Ortodoks olmaları, İstanbul'u Osmanlılar'ın kuşatmasından kurtarmak için Batı'dan yani -Katolikler'den- yardım isteyen son İmparator Konstantin Paleologos'a karşı tavır almışlardı.

Bizans İmparatorluğu'nun çökmesinin en büyük nedenlerinden biri dindi. Halk kendini dine vermişti. Manastırlara kapanıyor, kiliseleri doldurup bol bol dua ediyorlardı. Halk, askerlik yapmamak için din adamı olmayı tercih ediyor; ve şehrin savunması birkaç bin Bizans askerinin yanısıra Cenevizliler'e, Venedikliler'e bırakılmıştı. Halk saray içindeki çekişmeleri, entrikaları, bir çok saray mensubu ve generalin pusuya düşürülüp öldürüldüğünü, Kilise'nin İmparator üzerindeki nüfuzunu ve din adamlarının çekişmesini anında yayılan dedikodularla öğrendiği için bir zamanların dünyayı titreten Konstantinopolis'in "Er ya da geç Tanrı'nın gazabına uğrayıp elden gideceğini" hissediyordu.

KENTİN DÜŞÜŞÜ
Grigoris Frantzis fethi 'Vakainame'sinde şöyle anlatıyor: "Osmanlılar şehrin 30 kilometre uzunluğundaki surlarını 400 gemi ve 400 bin askerle sarmışlardı. Oysa şehrin büyüklüğüne rağmen Bizans'ın 4 bin 773 askeri ve Papalık'ın son anda gönderdiği 200 cengaveri vardı.

Korkunç ve göğüs göğüse yapılan kanlı çarpışmalar yaklaşık 2 saat sürdü. Hırıstiyanlar bir ara bu çarpışmayı kazanıyor gibi oldular. Surlara tırmanmak için merdivenleri getiren Osmanlı gemileri, Rum ateşinin alevleri arasında bir ara ricata başladı. Surlar içinden dışarı fıratılan taş gülleler ve kızgın yağ, yüzlerce düşman askerini öldürüyordu. Merdivenleri surlara dayamaya başaran Osmanlı askerleri ise Bizanslılar'ın kılıçları ve mızraklarıyla aşağıya atılıyordu.

Dinlenmek için geri çekilmek isteyen Osmanlı askerleri bu kez çavuşları tarafından zorlanarak yine çarpışma sahnesine itiliyordu. İmparator Konstantin ise atının üzerinde surlardaki çarpışmalarda yer alıyor ve bağırıyordu:

'Kardeşlerim! Aslanlarım! Tanrı adına yerlerinizi koruyun. Düşman orduları bitkin düşüyor... Ricat edenler var. Tanrı bizden yanadır...'

"... sonra Osmanlılar surlara çıkmaya ve artık bizimkileri dağıtmaya başladılar. Osmanlılar surlara kendi bayraklarını dikince, Bizans ordusunun morali tamamen bozuldu. Bu Osmanlılara daha fazla cesaret verdi. İmparator hala savaşıyor ve kılıcından, kolundan, bacaklarından dere gibi kan akıyordu.

'YAĞMA BAŞLADI'
Şehir, 29 Mayıs 1453 Salı günü ve öğlen vakti 2.30'da düştü. Osmanlılar önlerine ne çıkarsa kapıyor; karşı koyanları öldürüyor, koymayanları esir alıyor ve girdikleri her yeri yağmalıyordu. Yollar cesetlerden ve akan kandan görülmüyordu. Manzara korkunçtu. Sultan şehre girdiği zaman derhal İmparatorun bulunmasını istedi. Tek öğrenmek istediği şey İmparator'un sağ olup olmadığıydı. Neticede İmparator'un savaş alanında öldüğünü öğrendi ancak cesedi bulunamadı."

DİN KAVGASI
İmparator, Bizans şehrini Osmanlı kuşatmasından kurtarmak için Katolik dünyasından (Papalık-İtalya) yardım istenmesine şiddetle karşı çıkıyordu. Notaras ile Genadios, İstanbul'un Osmanlılar'ın eline düşeceğinden emindi.

Ama Osmanlı yönetimi altında kalacak bir Bizans'ta en azından Ortodoksluğun yaşayacağına inanıyorlardı. Oysa Katolikler'den yardım istense, İstanbul belki Osmanlılar'ın eline düşmeyecek; ancak Katolikler Ortodoks'luğun kökünü kurutacaklardı.

Bizans bu nedenle son gününe kadar, "enosisciler" yani Kilise'nin birlemesinden yana olanlarla; "anti-enosisciler" yani Ortodoksluğun korunabilmesi için Kiliseler'in birleşmesine karşı çıkanlar arasında çalkalanıyordu.

Yine de İmparator Konstantin Paleologos "son anda" Katolikler'in (Papalığın) yardımını istemiş ve İstanbul Osmanlılar'ın eline geçmeden Ayasofya'daki son ayinin Ortodoks ve Katolikler'in birlikte yapmasına izin vermişti. Ancak Katolikler için bu yeterli değildi. Papalık Bizans'a sadece 200 savaşçı göndermişti.

PATRİK RAHATLIYOR
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethetmesine rağmen Patrikhane'yi serbest bıraktı. Bunu nedeni Osmanlı'nın Batı dünyasından öğrenecek çok şeyi olmasıydı.

Hukuk, yönetim ve hatta sanat gibi Bizans'ın öncülük ettiği alanlar Fatih Sultan Mehmet'i yakından ilgilediriyordu.

İstanbul'un Katolikler yerine Osmanlı'nın eline geçmesini tercih edenlerin başında gelen son Patrik Genadios, Sultan Mehmet'e bu konularda yardımcı olmuş ve Patrik, bunun karşılığında şehirde kalan Ortodoks ahalinin din özgürlüğünü elde etmişti. İstanbul'un fethinden sonra gayrı müslümlere at binme yasağı konmasına karşın örneğin Patrik ata binmesine izin veriliyordu.

Macar top ustası Urbano para için saf değiştirdi...

Rum sözcüğü, Romalı sözcüğünün Türkçe halidir. Fetihten önce İstanbul'da yaşayanlara 'Romalı' adı verilirdi. İstanbul, Batı Roma İmparatorluğu'nun çökmesinden ve Doğu Roma İmparatorluğu'nun doğmasından sonra "Yeni Roma" (Nea Romi) adıyla anıldı.

'BÜYÜK ŞEHİR'
Büyük İskender'in baş komutanlarından biri olan Bizans'ın ilk kez konuşlandığı şehre "Bizantium" adı verildi. Bu şehir daha sonra Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti yapan İmparator Konstantin'in adını alarak "Konstantinopolis" olarak anılmaya başladı. Fetih günlerinde Konstantiniye olarak anılan İstanbul'un bugünkü adı ise Romalılar'ın (Rumların) "büyük şehir" anlamında Helence söyledikleri "İs Tin Poli"nin Türkçeleşmiş halidir...

İstanbul'un fethinde top büyük rol oynamıştır. Osmanlı ordusu Bizans'ı çepeçevre saran bin yıllık, 3 sıralı kalın surların etrafına konuşlanmış ve elindeki "çağdaş" toplarla surları dövmeye başlamıştı.

Dönemin Bizans tarihçisi Grigoris Frantzis, olayı yaşamış ve Osmanlılar'a esir düşüp, kefaletle serbest bırakıldıktan sonra "anılarını" yazmıştı. Francis'e göre: Sultan Mehmet'in 70 adet topu bulunduruyordu. Ancak en büyük rolü, Macar asıllı Urbano'nun icat ettiği büyük top oynamıştı. Bizans'ın cephaneliğinde baş usta olarak çalışan Urbano, maaşından memnun olmadığı için Osmanlılar'a başvurmuş ve Sultan Mehmet tarafından derhal "işe" alınmıştı. "Büyük top", 800 metre öteyi dövebiliyordu.

STELYO BERBERAKİS


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır