kapat

07.04.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Park Cafe ve Marina Balıkçısı
Birisi Akmerkez'de uluslararası tatlar, diğeri Kuruçeşme'de balık şöleni sunuyor

Mydonose Çadırı'ndaki Spirit Of The Dance gösterisini yazarken, otopark parasından ve kuyruğundan şikayet etmiştim. Meğerse benim gibi birçok vatandaş da aynı şikayetten dert yanıyormuş. Yazının ardından gelen faks ve e-mail'ler gösterdi ki, Mydonose Çadırı'nın girişindeki otopark parası ve kuyruk sorun yaratıyor.

CNR da bu konuda ısrar edince sorun bir türlü çözülemiyor. CNR'cılar "Size geldiklerini nereden bilelim, bize geldiler kardeşim" diyorlarmış. Mydonose'cular ise "Otopark parası almayalım, kuyruk olmasın" diye ısrar ediyorlarmış.

Herkes şikayet ediyor ama sorun da devam ediyor. Aslında ediyordu... Çünkü yakında çözülecek. Nasıl mı? Mydonose'un girişi ayrı olacak. Kim mi yapacak? Bakırköy Belediye Başkanı Sayın Ahmet Bahadırlı. Çünkü, Mydonose'daki bir gösteriyi izlemeye giderken, tanımamışlar ve ondan da otopark parası istemişler, kuyrukta bekletmişler. Sayın Bahadırlı da sorunu, ayrı bir giriş yaparak çözmekte karar kılmış.

Şimdi o ayrı giriş yapılırsa, Mydonose'a gelenlerden hem otopark parası alınmayacak, hem kuyruk olmayacak, hem de o yol toz-toprak içinde değil bence cennet gibi, yemyeşil olacak..

Bu işin takipçisiyiz. Gelişmeleri izleyip sizlere bildireceğiz.

EVET gelelim, şimdi İstanbul'un en büyük, en işlek alışveriş merkezi olan Akmerkez'e. Akmerkez, dev bir shoping olmasına karşın, içinde bir çok restoran da barındıran bir mekan. Fast-food servislerin yanında, oturup adam gibi yemek yiyeceğiniz yerler de var Akmerkez'de. Mesela Park Cafe...

Akmerkez'in en üst katında, fast-food'çulardan uzak, "Sinema 4"ün yanında, çok ayrı bir mekan Park Cafe. Hem lezzetiyle, hem servisiyle, hem de müşterileriyle bu özelliğini tam 5 yıldır koruyor.

İŞLERİNİ İYİ YAPIYORLAR
Park Cafe Akmerkez'in açılış tarihi olan 1995 yılından bu yana Food Cort katında hizmet veriyor. Eksen Şirketler Grubu'na ait bir Opera kuruluşu. Sahibi Erol Kaynar ve Varol Kaynar. Erol Kaynar'ı Beşiktaşlılar çok iyi tanır. Şimdi Serdar Bilgili'nin yönetim kurulunda ve basından sorumlu. Dünyanın en iyi insanlarından biridir. Süleyman Seba ile arası biraz açık şu sıralar. Yeminli olmasına, bir daha asla girmem demesine rağmen Serdar Bilgili'yi kıramayan Erol Kaynar, şimdi gece-gündüz Beşiktaş'ın geleceği için emek sarfediyor.

Erol Kaynar'ın girdiği yoğun tempo, Akmerkez'deki güzel restoran Park Cafe'yi hiç etkilemiyor, çünkü yöneticiler Erdal Sebat ve Deniz Yazıcıoğlu, işlerini dört dörtlük yapıyorlar. Ne zaman gitsem, güleryüzle karşılaşıyorum. Ve Akmerkez'e her gidişimde, mutlaka Park Cafe'de yemek yiyorum. Lezzetini ve yemeklerini çok beğeniyorum. Ortamını ayrıca seviyorum.

AHŞAP AĞIRLIKLI DEKOR
Öğlen 11.30'da servise başlayan Park Cafe, akşam 24.00'e kadar açık. Akmerkez 22.00'de kapanıyor ama sinemaların devam etmesi bu kararı almaya zorlamış yöneticileri. Haftasonları ise 01.00'e kadar açık.

Dekor olarak ahşap ağırlıklı bir tarzı var. İçerisi çiçeklerle ve yeşil ağaçlarla dekore edilmiş, mekanın yer zemini ise mermer, granit. Amerikan ve Express olmak üzere iki adet bar mevcut. Salon üç bölümden oluşuyor. 100 kişilik oturma düzenine sahip olan Park Cafe'nin ağırlamakta olduğu müşterileri genelde işadamları, borsacılar, gazeteciler, reklamcılar, sanatçılar ve sporcular. Mesela ne zaman Park Cafe'ye gitsem Mustafa Denizli'yi görüyorum. Adres vermiş gibi olmak istemem ama o da S Cafe'de habersiz fotoğraflanmaktan sıkılmış, çareyi Park Cafe'ye geçerek bulmuş.

NE ARARSANIZ VAR
Mutfak olarak Türk mutfağı ve uluslararası bir mönüye sahip Park Cafe. Yani ne ararsanız var. Müzik olarak DVD ve CD Player kullanılıyor. Gün boyunca slow ve hareketli müzik dinlemek mümkün. Personel olarak, mutfak dahil 25 kişi hizmet veriyor. Yaş ortalaması 25 olan genç ve dinamik bir kadroya sahip.

Park Cafe ile ilgili bilgileri verdikten sonra, şimdi isterseniz mönüye bir göz atalım.

Çorba kazanında o gün ne pişmişse günün çorbası adı altında sunulurken, ayrıca Fransız usulü soğan çorbası da var. Soğuk iştah açıcılarda dana carpaccio, somon füme, caprese, peynir tabağı, karidesli avokado ve mevsimine göre Ege otları. Ben, karidesli avokado istedim. Avokadoya bayılıyorum. Tabak o kadar süslü geldi ki, avokadoları bulmakta zorluk çektim. Garsonu çağırıp, biraz daha avokado istedim.

Sıcak iştah açıcılarda Hellim ızgara (Favorim), yaprak sarma, Çin usulü soyalı piliç ve karides provencale'yı deneyebilirsiniz.

11 DEĞİŞİK SALATA
Park Cafe'de çok zengin bir mönü var. Omlet, pastalar (Spagetti) çeşit çeşit. Hangisini seçeceğinize bir türlü karar veremiyorsunuz. Salatalarda tam 11 seçenek var.

Ana yemeklerde ise ızgara köfte, çöp şiş, püreli rosto, piliç schnitzel, piliç külbastı, Viyana schnitzel, steak de cafe, steak Diane, Monaco steak, Mexican steak, Madagascar steak, sebzeli dana sarma gibi çeşitler var.

Ben Viyana Schnitzel'e bayıldım. Akmerkez'in en üst katındaki Park Cafe'de mönü seçeneği çok. Servis iyi ama biraz daha iyi olabilir. Gelen müşteriler kaliteli (Bu çok önemli benim için). Fiyat politikası iyi (Pahalı değil). Dekor, ortam herşey güzel.

Sinema ya da alışverişe gittiğiniz zaman uğramanızı tavsiye ederim. İlla yemek için değil, express barına uğrayarak bir kadeh bir şey de içebilir, rahat ortamda dinlenebilirsiniz.

Ayrıca yine Erol Kaynar'a ait olan Opera Pastaneleri'nin birbirinden güzel böğürtlenli tart, pasta çeşitleri, tramisu ve cheese cake'ini deneyebilirsiniz.

Tel: (0212) 282 10 58-59

HEP aklımda, hep gideceğim ama aradan herhalde iki yıl falan geçmiştir, sonunda geçtiğimiz hafta içinde gitme fırsatı buldum Kuruçeşme'deki Marina Balıkçısı'na. Gittikten sonra da "Ah bu kafam ah" demeye başladım. "Ben daha önce neden gelmedim?" dedim kendi kendime. İşte tam bana göre bir balık restoranı. Boğaz'ın üstünde, eski bir iskele. Denizle iç içe. Modern değil, salaş, fazla bir dekor yok. Yani tam bir balıkçı. Hem de çok merkezi, Kuruçeşme'de. Diğer balıkçılar alınmasın ama artık balıkçımı buldum. Balığı taze, servisi aynen devam ettiği sürece gideceğim yer, Marina Balıkçısı'dır.

Marina, 1994 yılının Kasım ayında faaliyete geçmiş. Beş ortaklı bir anonim şirket olan Marina'nın şirket sorumlusu Ahmet Güneş. Daha önce tanışmışız ama ben hatırlayamadım. Yaşlandığımı biliyorum. 38 yaşına geldim bile. 40'a iki sene kaldı. Vah Kenan vah...

Neyse Ahmet Güneş, bize çok güzel bir masa ayarlamış. Ayağımı uzatsam, Boğaz'ın serin sularına sokacağım neredeyse. Boğaz'da balık keyfi de böyle olur kardeşim. Bazen gidiyorsunuz, duvara bakarak balık yiyorsunuz. Ne o, ondan sonra da "Boğaz'da balık yedim" diye kendinizi kandırıyorsunuz.

Marina'nın 120 kişilik kapasitesi var. Yani öyle büyük bir yer değil. 12.00 ile 01.00 saatleri arasında hizmet veriyor. Restoran tamamiyle deniz mahsülleri kapsamlı. Balıklar hergün balıkhaneden alınıyormuş.

OTOPARK SORUNU YOK
Otopark sorunu da yok Marina'da. Cadde üzerine geldiğiniz zaman hemen arabanızı alıyorlar. Göremezseniz telaşlanmayın hemen geliyor parkçı arkadaşlar. Kendilerine ait bir otoparkları var. Binanın dış yüzeyi pembe renkte olup, iç dekorasyon ahşap ağırlıklı. Çok sevdim Marina'yı.

Patlıcan közde (özel sosuyla) ve her zaman yumuşak olan karides tereyağlı, kalamar tava-ızgara ve müşterinin her tür arzusuna göre pişirilmiş balık specialiteleri var. Şu sıralar rejimde olduğum için, fazla meze yemeden direkt balığa geçtik yine. Ama közde patlıcandan iki-üç porsiyon aldık. Tabii taze enginar da varmış.

Daha sonra ilk defa şefin tavsiyesi üzerine buğulamada karar kıldık. Levrek buğulama yaptılar. Çok güzeldi ama sunuş yanlıştı bence. Ne olursa olsun buğulama da olsa büyük ve düz tabakta gelmeli. Çukur köşeli meze tabağında geldi buğulamamız. Çorba mı, buğulama mı anlamadık. Bence düz tabakta gelmeli ve balığın görüntüsü ortada olmalı. Ne yediğimizi, ne kadar yediğimizi görmeliyiz. Güzelim mekanın bu eleştirimi dikkate alacağını umuyorum. En azından ben buğulamamı düz ve büyük tabakta istiyorum.

Marina'ya gelip de şokola sufle yemeden giden misafir sayısı çok azmış. Dedim ya, rejimdeyiz diye yemedik tabii.

Serviste 17 personel hizmet veriyor. Servisten sorumlu kişi Hakan Varlılar. Marina'nın şefi ise İsmail Eroğlu. Mutfak kadrosu, şefi Mengenli Halil Usta idaresinde 6 kişi. Yenilen balığın cinsine göre fiyatlar 15.000.000 ile 25.000.000 TL arasında değişiyor.

Tel: (0212) 287 26 53

ŞİKAYET KÖŞESİ
26.03.2000 Pazar günü havayı güzel görünce saat 16.30'da eşimle bir arkadaşımızın tavsiyesine uyarak "Çengelköy-İskele Restaurant"a gittik. Dışarısı doluydu ve içeride cam kenarında boş bir masa olup olmadığını öğrenmek için restoranın kapısına yöneldik. Ancak girmek mümkün olmadı. Zira kapıda gövdesini siper eden bir garson çok yoğun olduklarını ve servise bir saat ara verdiklerini söyledi. Bir saat sonrası için rezervasyon talebimizi de "Mümkün olmayabilir" ifadesiyle reddetti.

Bu tuhaf ve çirkin davranış üzerine günümüzü berbat etmemek için restorandan uzaklaştık ama birkaç metre sonrasında ayaklarımız gitmiyordu, garsonun bu tavrını hazmedememiştik (ki bu arada çevredeki diğer restoranların garsonlarının bize "Buyurun efendim" davetleri bizi daha kararlı hale getirmişti). Nitekim birkaç dakika sonra yetkilisiyle görüşmek üzere restorana geri döndük. Kapıda bir başka garson vardı ve "Buyurun efendim, hoş geldiniz, buyurun" ifadesiyle bize itibar gösterince şaşırdık.

"Servisiniz açık mı?" sorumuza bu kez o şaşırarak "Gayet tabii, bizim servisimiz kapanmaz" deyince kendisinden bir yetkiliyi çağırmasını rica ettik. Bu arada birkaç adımla içeri girdiğimizde yine şaşırdık. Masaların çoğu boştu.

Takım elbiseli, kravatlı genç yetkili hemen yanımıza geldi. Kendisine maruz kaldığımız muameleyi ve rahatsızlığımızı belirttiğimizde bize yanlış anladığımızı, personellerinin böyle davranmayacağını, biraz önce gerçekten çok dolu olduklarını ve servise kısa bir süre ara verdiklerini, masaların yeni boşaldığını ifade etti. Personelini korumaya yönelik cevabı bizi tatmin etmemişti. Dışarıda olduğumuz 5 dakikalık süre içinde kimsenin restorandan çıkmadığını söyleyince biraz bocaladı ve bu kez taktik değiştirerek bizi içeri davet etti. Eşimle bakıştık ve "Buraya kadar geldik, belki bu olanlardan sonra kendilerini affettirmek için iyi bir servis verirler" düşüncesiyle yemeğe kalmaya karar verdik. Cam kenarındaki boş masayı işaret ettiğimizde genç yetkilinin "Kusura bakmayın o masa 6 kişilik, sizi iç tarafta başka masaya alalım" sözü keyfimizi kaçıran son cümle oldu. Oysa hatalarını bağışlatmak için onlara bir fırsat sunmuştuk. Kendilerine birkaç cümlede yaklaşımlarının doğru olmadığını belirterek oradan ayrıldık. Doğrusu, müşteri odaklı olmayan bu işletme politikasıyla, problemli müşteri kategorisine giren bizim beklentilerimiz arasındaki büyük farklar olduğunu düşünerek kalmadığımıza sevindik ve başka bir restorana gittik.

Kadir - Pelin GÖNÜLDAŞ

Kenan Erçetingöz yazıyor


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır