kapat

01.04.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
NEBİL ÖZGENTÜRK(nebilo@sabah.com.tr )


Gaziantep...

Bu karmakarışık gündemin ortasında ıskaladığımız onca şey var ki... Örneğin, Gaziantep'te birkaç zamandır yaşanan mucize gibi

Morgda açılınca kafatası, doktor beyler beyin gördüler.. İndirince tenkafesine neşteri, doktor beyler yürek gördüler.. Yürekte ne gördüler dersiniz.. Yürekte dünya gördüler.. Memleket gördüler.. Bir de dost gördüler.. Ama bu işte doktor beyler doğrusu geç kaldılar, çok geç kaldılar...!"

Evet..

Orhan Veli'nin bir kaza sonucu ölümünün ardından kağıda dökülmüş bir Halim Şefik şiiri bu..

Adı "Otopsi"..

Bu şiiri Sunay Akın nakletti bana.. Hatta, şiirin yazılma öyküsünü de anlattı tatlı tatlı.. Halim Şefik'le Orhan Veli'nin çok yakın iki arkadaş ve sırdaş olduğunu.. Orhan Veli'nin, Ankara'da bir belediye çukuruna düşüp ölmesi üzerine-soruşturma amacıyla- yapılan otopsinin ardından kızgınlıkla ve öfkeyle yazıldığını.. Halim Şefik'in bu şiiri önce eşine okuttuğunu ama onun beğenmemesi üzerine "tamam, demek ki çok güzel ve anlamlı bir şiir bu" dediğini vs.

***

Hafta başında Sunay'la Gaziantep'ydik...

Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan'ın desteğiyle, Özel Güney Fırat Okulları'nın düzenlediği kültür etkinliklerine katıldık...

Rıfat Ilgaz'ı anma haftasıydı.. Aydın Ilgaz, Akgün Akova, ben ve Sunay, aynı salonda konuşmacıydık.. Sunay, konuşmasına bu şiiri okuyarak başladı..

Şiiri duyunca çok etkilendim, salondan da büyük bir alkış koptu zaten..

Sadece Orhan Veli'yi değil, herşeyi, hepimizi anlatıyor dedim kendi kendime..

İşte bu yüzden antolojilerde pek yer almayan "Otopsi"yi yazının başına aldım..

***

Ve iyi ki Gaziantep'e gitmişim bir kez daha...

Bilmiyorum, Gaziantep'te yakaladığımız sıcacık insan ilişkilerini mi anlatsam...

Zamane çocuklarının pek rağbet etmediği-yıldız savaşları ve atariden fırsat bulamadıkları için- Gaziantep çarşısındaki topaç ve sapan bolluğu nu mu yoksa.. O güzelim kömür ateşinde "sabırla" demlenen ya da köpüklenen çay ve kahveden mi söz etsem ya da.. Ünlü mü ünlü "Baklava çetesi"ne gösterilen ilgiden mi, güzelim Antep yemeklerinden mi...

Belki de üniversitelere tez konusu olacak kadar dikkat çeken "Antepli"nin yan sanayiideki inanılmaz başarısından bahsetmek gerek kimbilir... (Fırat Koleji'nden Hüseyin Öğretmen, bu konuda şaka bile yaptı; "Bizim Antepliler o kadar maharetli ki, şimdilik bir tek insan kopyalanmıyor!"dedi)

Rıfat Ilgaz Haftası nedeniyle hem sohbet toplantılarına hem imza günü ve gösterilere olan yoğun ilgiyi de unutmamak gerek.. Ya da daha önce yapılan bu tür etkinliklerin aynı oranda büyük ilgi görmesinden..

Tabii ki üç dönemdir başkanlık yapan Celal Doğan ve ekibinin Gaziantep'te yarattığı mucize de ayrı bir yazı konusu..

Cep sinemalarından, kültür merkezlerine, sanayi bölgesinden, parklara, geniş yollara, toplu konutlara kadar..

Bir de sinema ve tiyatro günlerine heyecanlı bir biçimde hazırlanan fıkır fıkır bir Gaziantep'ten bahis açmak lazım... (Tabii Celal Doğan'ın bir şikayetini saklı tutarak.. Öyle ki; Başkan geçen yıllarda ciddi bir bütçe ayırmış ve bir "Belediye Tiyatrosu" kurma girişiminde bulunmuş..

Ama "ara ki bulasın sanatçıyı.. İstanbul'a, Ankara'ya haber saldık, tiyatrocu dostlarımıza davet yaptık, gelin istediğinizi alın, tiyatro kurun, her türlü imkan hazır, dedik; Gaziantep, beyefendilere uzak(!) geldi galiba, başaramadık tiyatroyu," diyor..)

Celal Doğan'ın Gaziantepspor'u bir "Anadolu kaplanı" haline getirmesi de yine bir başka inceleme konusu.. Futbolu "ustalar" kadar takip edemeyen biri olarak Gaziantepspor'un "nereye gittiğini" anlatmam zor ama birkaç satırla "nasıl geldiğini" özetleyebilirim.. Akşam yemeğinde sohbet ettiğim Antepli dostların yalancısıyım!

10 yıl öncesine kadar bakkala dahi borcu olan, sıradan köhne bir binada hizmet veren bir klüpmüş.(hatta pavyonların bulunduğu sokakta olması gırgır konusu dahi yapılmış).. Başarının hayal olduğu bir dönem..

Klüp kayyuma kalmış, bakkal ekmek, kasap et vermiyor.. Takım deplasmanlara çıkınca oteller rezarvasyon yapmıyor..

Ve Celal Doğan işi devralıyor, "bir kenti yönetir" gibi klübü yönetmeye başlıyor.

Önce krediler alınıyor, ciddi transferler yapılıyor ve alt yapı çalışmaları başlıyor.. Yıllar içinde, sonuç alınıyor tabii..

Şimdi, borçsuz harçsız, hatta kasasında milyon dolarlar olan, yolu Avrupa'dan geçen bir Gaziantepspor var ortada...

***

Evet, dediğim gibi bu anlattıklarımın her biri ayrı bir yazı konusu..

Gaziantep bir çırpıda da özetlenmez..

Çünkü..

Çarşı pazar gezimiz sırasında şaşkınlığımızı gören Gaziantepli arkadaşların dediği gibi, Gaziantep şakaya gelmez!

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır