Cezaevindeki mafya babaları arasında tehdit ve hakaret içeren mektuplarla başlayan çatışma sonunda sokağa taştı.
Üç gün önce Karagümrük Çetesi diye bilinen örgütlenmenin lideri Nuri Ergin'in adamları sokakta gösteri yaptılar.
Önceki gün Alaattin Çakıcı'nın silâhlı adamları Karagümrükspor Lokali'ne gidip orada oturanları duvar dibine dizerek kurşun yağmuruna tuttular.
İçişleri Bakanı Tantan dün cezaevi savcıları ile sanık avukatlarını suçlayan, siyasetçileri ve baroları uyaran bir açıklama yaptı.
Tantan'a göre cezaevi savcısı, iki mafya babası arasında çatışma tahriki yapan yazışmaya izin vermemeliydi. Bu mektupları medyaya taşıyan avukatlar da suç işlemişlerdi.
Ama bunlar, bataklığı görmeyip sivrisineklerle uğraşmanın beyhudeliğidir.
Tehlike aysberg boyutları aldı. Mafya babalarının yakalanıp hapse kapatılması, sorunu çözmüyor. Çünkü asıl sorun, devlet parasıyla beslenen yolsuzlukların yarattığı ve git gide büyüyen kanunsuz kazançlardır.
İtalyan savcı Piercamillo Davigo'nun dediği gibi yolsuzluklar, "mahkemede çözülemeyecek ilişkiler ve yasadışı bir piyasa yaratıyor".. O piyasanın kurallarını da kendi yasaları ile mafya çalıştırıp kontrol ediyor.
İçişleri Bakanı Tantan "Bütün kurumların küçük siyasi menfaatleri bir kenara bırakması lâzım" dedi. Teşhis yanlışı şurada ki, terkedilecek menfaat küçük değil. O nedenle büyük bir mücadele gerekiyor.
Eski MİT'çi Eymür, İnternet sitesinde açtığı sayfada yeni bir iddia ortaya attı. Çakıcı'ya kırmızı pasaport vermekle suçlanan MİT'çi arkadaşı Yavuz Ataç'ın kendisine şunu söylediğini yazıyor:
"Bende Çakıcı'nın maaşa bağladığı 15 kadar milletvekilinin, bakanın listesi mevcut. Sıkıştırılırsam bunları açıklarım!"
Bu iddia, başka ülkelerin cezaevlerine düşen mafya babalarının niye Türkiye'ye gönderilmek için çırpındığını, Türkiye'yi niçin "cennet vatan" yaptığını açıklıyor.
Daha önemlisi..
Devlet yağmasına "dur" denmedikçe, babalar hapse atılsa da mafyanın bitmeyeceğini kanıtlıyor.
İkisi de hayırlı..
Futbol dünyası iki sürpriz yaşadı.
Tarihinin en perişan günlerinde Fenerbahçe, "yenilmez armada" Galatasaray'ı yendi..
Beşiktaş'ta da büyük sermayenin, "devlet"le özdeşleşmiş kişilerin ve "Baba" Seba'nın desteğini alan Hasan Arat'a karşı Serdar Bilgili kongreyi kazanarak başkan oldu.
Galatasaray, hak edilmiş büyüklüğünü hastalık yaratacak ölçüde abartmaya başlamış, "top yuvarlaktır" sözünü unutmuştu.
Yenilgi umuyoruz, takımı da, Fatih Terim'i de sağlığa kavuşturacaktır.
Beşiktaş'taki olaya gelince..
Kongre, partilere dahi ilham verecek bir demokratik basiret göstermiştir. Manevi dayatmaya rağmen haysiyetini savunmuş, gerçek anlamda bir değişimi seçmiştir.
Şimdi mesele, Serdar Bilgili ve arkadaşlarının bu onura lâyık olacak başarıyı göstermeleridir.
Birinci olayda kader, ikinci olayda demokratik irade belirleyici olmuştur.
İkisi de hayırlı sonuçlar getirecektir.
