İğneyi kendimize...

UKRAYNA'nın, tekneleriyle karasularına girip kalkan avlayan Türk balıkçılarına karşı bu kadar sert tepki göstermesini elbette ki onaylamıyoruz. Biraz daha ölçülü olabilirlerdi. Olayda hayatını kaybeden balıkçımıza başsağlığı diliyor, diğerlerine geçmiş olsun diyoruz. Ama, "Tepemizi attırmasınlar, 500 tekneyle Ukrayna'ya çıkarma yaparız. Kafamız atarsa bir tane Ukrayna gemisini Boğaz'dan geçirmeyiz" diyen İstanbul Balık Müstahsilleri Derneği sözcüsünü de fazla haklı bulamıyoruz. Bu olayda iğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batırmalıyız. Herşeyden önce çarşıya çıkıp balıkçı tezgahlarında satılan kalkan balıklarına bakmalıyız. İçlerinde henüz olgunlaşmamış, etlenmemiş "bebek kalkan"lar göreceğiz. Bunların avlanması, denizde yapılan bir katliam. Çok değil, 15-20 yıl önce en lezzetli ve iri kalkanların yakalanabildiği Marmara'da bugün hem deniz kirliliği, hem yanlış avlanma yöntemleri yüzünden kalkan meslinin kurutulduğunu bilmeyen yok. Karadeniz'de bizim sularımız da aynı durumda.

SON olayı irdeleyelim: Bir değil, tam 60 balıkçı teknemiz Sarıyer'den kalkıp Odesa önlerine gidiyor, Ukrayna karasularında kalkan için ağ çeviriyor. Ukrayna hücumbotlarından önce uyarı yapılıyor; bizimkiler kaçmaya kalkışıyor, ateş açılıyor; üzücü olay meydana geliyor.

ELBETTE Kİ ateş açılmamalıydı. Ukrayna bu olayı diplomatik yollardan gündeme getirmeli ve Türkiye'yi ikaz etmeliydi. Ukrayna bu yönden haksız ve insafsız davrandı. Fakat diğer yönden bizim balıkçılarımız haksız ve yanlış davrandı. Kalkan neslini kendi denizlerimizde trolle dip tarayarak, bebek balıkları avlayarak kurutmuşuz; şimdi 60 motorluk filo ile gidip elalemin sularındaki kalkanın köküne kibrit suyu ekeceğiz. Bu hangi kanuna, hangi vicdana sığar?

"500 tekneyle Ukrayna'ya çıkarma yapmak"tan bahseden balıkçı derneği yetkilileri gerçekçi olmak, öncelikle üyelerini, "kendi denizlerimizdeki doğal hayatı koruyup rasyonel şekilde kullanmak" konusunda eğitmek zorundalar.