SABAH-İSTANBUL, "hastane rezaleti"ni büyüteç altına almayı bugün de sürdürüyor. Arkadaşımız Ramazan Yazgan'ın bütün bir gece ve ertesi sabah SSK Okmeydanı Hastanesi'nde saptadığı tüyler ürpetici izlenimlerin ilk bölümünü kamuoyu gündemine getirdik. Ama çarpılıklar o kadarla bitmiyor.
Muayene fişi almak için bir gece önce gelen, buz gibi koridorlarda oturma gruplarına uzanıp uyuklayarak ve titreşerek bekleşen insanların çilesi, fiş aldıktan sonra da sürüyor. Kendilerine aylar sonrası için gün verildiğini görüp beyinlerinden vurulmuşa dönüyorlar. İçlerinde durumu son derece kritik ve acil olan hastalar var. 56 yaşındaki SSK emeklisi Mehmet Gözgü bunlardan sadece biri. Şiddetli mide sancıları çeken Mehmet Gözgü'ye mide ve dalak röntgeni için 21 Haziran 2000 tarihine, yani yaklaşık 3 ay sonraya gün verildi. Şaşkına dönen Mehmet Bey "Ağrılarım şu anda bile dayanılmaz boyutlarda. Merak ediyorum; röntgenimi ben öldükten sonra mı çekecekler?" diye dert yanıyor.
Tekerlekli sandalye ile, alçıdaki kırık kolla SSK Okmeydanı Hastanesi'ne aylardır gelip giden, alçısından bir türlü kurtulamayan, derdine deva bulunamayan hastaların haddi hesabı yok.
Poliklinik koridorlarındaki mahşeri kalabalıklar asla azalmıyor. Acil serviste bile, "merhamet" denen duygudan eser kalmadığı gözleniyor. Kaza geçirmiş, kanlar içinde getirilmiş hastaların kirli sedyelerde, koltuk üstlerinde saatlerce inleyerek beklediklerine her zaman tanık olmak mümkün. Sımsıkı sarılmış bir çile ve azap yumağı çözülmek bilmiyor. Bakımsızlık, ilgisizlik, kötü muamele, "hastaların kaderi" olmaktan bir türlü çıkartılamıyor.