kapat

26.03.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
A. SAVAŞ AKAT(aakat@sabah.com.tr )


Takım oyunu

Galatasaray'ın Avrupa'daki başarılı performansı Türkiye'yi çok etkiledi. Medyanın verdiği yer ve önem yavaş yavaş Cumhurbaşkanlığı seçiminin bile önüne geçti. Gazetelerde birinci sayfaya sarı kırmızı renkler hakim olmaya başladı.

Aslında bu konuda yazmak istemiyordum. Birçok nedenim var. Birincisi, objektif olamamaktan korkuyorum. Galatasaray Lisesi mezunuyum. 1962'den beri klüp üyesiyim. 30 yılı doldurduğumdan Divan'a girdim. Yönetimin çoğunluğu dostum. Bir bölümü sınıf arkadaşım.

Bu koşullarda duygusallığa kendini kaptırmamak çok zor. Üstelik futboldan iyi anladığımı da düşünmüyorum. Sadece arada sırada maça giderim. Büyük bölümünü televizyondan seyrederim.

Bu yıl Avrupa kupalarındaki maçları Ali Sami Yen'de izlemeye karar verdim. İlk maçta Herta-Berlin ile zar zor 1-1 berabere kaldık. İkinci maçta Chelsea'ye 5-0 yenildik. Acaba uğursuzluk bende mi diye düşündüm.

Nitekim, ben gitmeyince Galatasaray kendi sahasında çok iyi oynayıp üst üste zor Avrupalı rakiplerini yendi. Biraz cesaret geldi ve Dortmund maçına gittim. Gene berabere kaldık. Tahmin edeceğiniz gibi. Perşembe gecesi Mallorca maçını evde seyrettim. Galatasaray zorlanmadan kazandı.

Sırrı nerede?
Çok sayıda insan kendi kendine ve etrafına aynı soruyu soruyor. Galatasaray'ın başarısı nereden kaynaklanıyor? Nasıl oluyor da bir takım kendi ülkesindeki futbol düzeyinin çok üstünde bir performans gösteriyor?

Fevkalade ilginç ve zor bir soru olduğunu düşünüyorum. Amerika'da olsa, hemen üniversiteler bu konuda araştırma yapmaya başlardı. Örneğin İşletmecilik eğitiminde Galatasaray bir vaka olarak incelenirdi.

Yönetim bilimlerinde uzmanlaşmış akademisyenler olayı ele alırdı. Neyi, kimin, ne zaman ve nasıl doğru yaptığına bakılırdı. Bu tekil vakadan genellemelere gitmeye, işalemi için dersler çıkartmaya çalışırlardı.

Üstelik, olayda başka gariplikler de var. Takımın yöneticisi Türk. Oyuncular da öyle. Yani başarıyı yabancı futbol adamlarına atfetme olanağı da mevcut değil. Öyle olsa işimiz kolaylaşırdı.

Ortada bir sürü hipotez dolaşıyor. Derwall'in kurduğu altyapı sayesinde diyenler var. Hagi gibi olağanüstü bir oyuncuya sahip olmayı gösterenler var. Klüpte lise mezunlarının hakimiyetine bağlıyanlar var.

Hepsinin çok önemli olduğuna eminim. Bir dizi etkenin, Galatasaray'ın Türkiye'de ender rastlanan bir bileşimi tutturmasına yol açtığı kesin. Beni nihai nedenlerden çok o bileşim ilgilendiriyor.

Yaratıcılık ve disiplin
İpuçlarını TESEV ve Türk Henkel yönetim kurulu başkanı, kadim dostum Can Paker verdi. Bir sohbet sırasında, 21'inci yüzyılda yönetimde başarının "bireysel yaratıcılıkla takım oyunu arasındaki dengenin iyi kurulmasına" bağlı olacağını söyledi.

Takım oyunu disiplin ister. Disiplin ise daima bireysel yaratıcılığı köreltir. Bireysel yaratıcılık ise daima takım oyununu bozar. Ama ikisi de başarı için mutlaka gereklidir. Faaliyetin türü ne olursa olsun, her yönetimin önündeki temel açmaz budur.

Bence Galatasaray'ın sırrı bu dengeyi tutturmuş olmasında yatıyor. Tek tek futbolcuları daha yetenekli başka takımlar var. Çok daha disiplinli oynayanlar da var. Ama bireysel yaratıcılıkta takım oyununu böylesine biraraya getiren yok.

İşaleminden siyasetçisine, herkesin Galatasaray'ın performansını dikkatle analiz etmesinin çok yararlı olacağını düşünüyorum. Tüm camiayı kutluyor ve sevgili takımına bu akşam oynanacak Fenerbahçe maçında başarılar diliyorum.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır