kapat

26.03.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Devir artık arsa, borsa ve fon devri
Düşen faizler, döviz kurunun yavaşlaması, borsanın dalgalanması yılbaşından itibaren mali yatırımcıları sıkıntıya soktu. İşte sizi bu sıkıntıdan kurtarmayı amaçlayan yazı dizisi.

Kolay değil, 15 yıldan beri süregiden bir düzen bozuldu. Nedeni de gayet basit. Türkiye 1984 yılında başladığı iç borçlanmaya dayalı ekonomi politikasını terketme kararı aldı ve bu politikasını yılbaşından beri uygulamaya koydu. Bu nedenle Türkiye Hazinesi yıllardan beri sürdürdüğü dünyanın en yüksek faizini ödemiyor. Bu nedenle bono devri bitti. Bonoya yatırım yapan tasarruf sahipleri boşta. Yılın ilk üç ayında iç borçlanmadan çözülen 3 milyar dolar kendine yeni adres arıyor.

YATIRIMCININ ARAYIŞI
Bu tasarruf sahipleri bazen borsaya yöneldi. Burada fiyatlar çok kısa zamanda hızla yükselince kar amaçlı satışlarla para en kısa vadeli yatırım aracı olan repoya döndü. Hatta mevduatın vadesi bile kısaldı. Çünkü tasarruf sahipleri yeni ekonomi politikalarına uyum sağlamak ve göre kararlarını revize etmek istiyorlar. Ancak henüz ekonomi politikasının işaret ettiği uzun vadeye yönelmiş değiller.

Paranın faizle birlikte yöneldiği en büyük ikinci alan döviz. Henüz buradan büyük bir kaçış yok. Yılbaşında 39 milyar dolar olan döviz hesapları 2 ayda 2 milyar dolar artmış gibi gözüküyor. Ancak bu artış aldatıcı. Çünkü bu sürede dolar yükseldiği için dolar cinsinden ifade edilen stok da artmış oluyor. Yılbaşında 1.94 mark olan dolar 2 mark civarına çıktı. Doların bu çıkışı döviz tevdiat hesapları arasında kısmen yer değişmesine yol açtı.

İzlenen ekonomi politikasına ve bu politikaya inanılmasına rağmen paranın halen dövizde kalması da seçeneksizliğin bir sonucu.

Ancak yeni dönemde kurlara enflasyonu düşürme görevi verilmiş. Merkez Bankası'nın rezervi kurları kontrol edecek derecede iyi. Bu durumda kurların enflasyonun altında kalması doğal bir sonuç.

SEÇENEK VAR
Tasarruf sahipleri seçeneksiz gibi görülse de, yeni dönemin özellikleri dikkate alınırsa aslında seçeneksiz değil. Yatırımcı önce kendi alışkanlıklarını değiştirmek ve beklentilerini düşürmek durumunda. Artık eskisi gibi yüzde 20-30'lar düzeyinde reel faizler yok. Bundan sonra da olmayacak. Çünkü devlet ekonomi politikasını borçlanma çarkı üzerine kurmaktan vazgeçti. Para piyasalarından bundan sonra net borçlanacak, hatta net borç ödeyecek. Bu yıl devlet para piyasalarına dört birim borç öderken üç birim yeni borçlanmaya gidecek. Bir birim net borç ödemiş olacak. İç borç stoku dikkate alındığında bunun rakamsal karşılığı 12 milyar dolar. Yani bonodan bu yıl çözülecek 12 milyar dolar kendine yeri bir adres aramak durumunda kalacak.

Bu adreslerin başında izlenen ekonomi politikalarının ve ekonominin canlanmaya doğru gitmesinin bir sonucu olarak borsa var. Fiyatların belli bir yüksekliği gelmiş olmasına karşılık üç ayı aşkın yatırımların vergi muafiyeti olmasından, canlanan ekonomiye öncülük edecek sektörlerin ve şirketlerin varlığı gibi faktörler borsanın önünü açıyor.

Kişisel yatırımcıların borsaya tek başlarına yatırımları zor. Bunun daha kolay yolu yatırımın fonları. Gerçi henüz yeterli yatırım fonu arzı yok. Ancak her talebin eninde sonunda kendi arzını yarattığı da bir gerçek. Hem vergi hem de hangi hisse senedine yatırımın yapılacağı gibi kişisel tasarruf sahipleri açısından çozömü zor konuları yatırım fonları üstleniyor. Buna karşılık yatırım fonu yatırımcıları hisse senetlerine oranla daha düşük getiriye razı olmak durumunda kalıyor.

Yatırım araçlarının 16 yıllık reel getirileri için lütfen tıklayınız

Bu tablo geride kaldı
Devlet iç borçlanma ihalelerinin başladığı ve dünyanın en yüksek reel faizlerinin ödendiği bir dönem geride kaldı. Yukarıdaki tabloda enflasyondan arındırılmış yüzde 30'lar düzeyindeki faizler görülüyor. Ancak o dönemdeki yüzde 100'lü enflasyon rakamları da dikkate alınmalı. Yani tasarruf sahipleri enflasyonun yüzde 30'u kadar bir getiri elde etti. Yeni dönemde hedef enflasyon yüzde 25, beklenen reel faiz ise yüzde 7-8 düzeyinde. Bu anlamda değişen bir şey yok. Ancak kâr marjlarının daraldığı bir gerçek.

Neden arsa?
* Gayrimenkul piyasası 1997'den bu yana global krizle yükselen faizin baskısı altında. Faizlerin yüzde 100'lerin üzerinden yüzde 30-40'lara düşmesi gayrimenkul talebi üzerindeki baskıyı kaldırıyor.

* Faizlerin düştüğü her ortamda gayrimenkul piyasası canlanıyor. Buna 25 yıldan bu yana devam eden yüksek enflasyonun düşürülmesi de ekleniyor. Enlasyonun düştüğü her ülkede gayrimenkul canlanıyor.

* Enflasyonun ve ona bağlı olarak faizlerin düşmesi, vadenin uzaması, devletin de mali piyasalardan çekilmesiyle banka ve finansal kuruluşlar, uzun vadeli ve düşük faizli konut ve gayrimenkul kredilerini başlatıyor. Nitekim bu krediler Türkiye'de de uygulanmaya başlandı. Piyasayı asıl canlandırıcı etki buradan gelecek.

* Konut finasmanına yönelik olarak yabancı sermayenin Türkiye'ye ilgisinin artması, bastırılmış taleple birleşiyor.

* Hem mevsimsel şartların hem de mali yatırım araçlarının performans kaybının birleşmesi, ilkbaharla birlikte gayrimenkul piyasasının canlanacağına işaret ediyor.

Neden borsa?
* Çünkü faizler düştü. Piyasa olarak en büyük rakibinden kurtuldu. İzlenen ekonomi politikası dövizde beklentiye hiç şans tanımıyor. Bu durum borsayı üç ana yatırım aracı arasında ön plana çıkıyor.

* Faizin düşmesi, döviz kurlarının enflasyonun altında seyretmesi, şirketlerin maliyetlerini düşürüyor. Kârlarını artırıyor.

* Enflasyonun düşmesi, faizlerin inmesi ve devletin mali kaynakları daha az kulanmaya başlaması, üretimin önünü açıyor. Hem sanayi üretimi ve talep artışı, hem de ithalattaki artış ekonomideki iki yıllık durgunluğun aşıldığının işareti. İnşaat sektörünün devreye girmesiyle canlanmanın Nisan ayından başlayarak hızlanması bekleniyor. Hisse senetlerine yatırım canlanmaya yatırım anlamına geliyor.

* Buna karşılık borsada fiyatların ortalama olarak pek de ucuz olmadığı söylenebilir. Fiyat kazanç oranı halen 30 civarında. Ancak ekonominin canlanmasıyla şirketlerin karlılıklarının artması ve en önemli yatırım kriteri olan fiyat kazanç oranının iyileşmesi bekleniyor. Bu da sanayi şirketlerini, esas faaliyet kârları iyi olan şirketlerini ön plana çıkartıyor. Yani borsaya yatırımda seçici olma şartı var.

* Dünyada görülen teknoloji şirketlerine talep patlaması eninde sonunda Türkiye'de de yaşanacak. Bunun örnekleri ortaya çıkmaya başladı. Telekom'un özelleştirmesi, Turkcell'in halka arzı ve bazı borsa şirketlerinin teknolojik yatırımı, elektronik ticaret atılımları bu talebin adresi olmaya aday.

* Turkcell ve Telekom gibi devlerin yanında Tüpraş'ın, Petkim'in ve Erdemir'in halka arzları da, piyasada dolaşımda bir milyar doları aşkın hissesi olan şirket sayısını artırıyor. İş Bankası ve Yapı Kredi ile bu şirket sayısı 6'ya çıkıyor. Bu durum piyasayı derinleştirici etki yaratırken, yabancı yatırımcının gelmesini de teşvik ediyor.

* Sosyal güvenlik reformu çerçevesinde özel emeklilik düzenlenmesi son aşamada. Bu durum, emeklilik fonlarını hisse senedine yöneltecek çok ciddi bir gelişme.

Neden fon?
*Türkiye'deki yapısal dönüşüm sonucu tasarruf sahipleri borsaya gelecekse, bunun en az riskli aracı, en kolay yolu yatırım fonları. Hangi hisse diye araştırma derdi yok, üstelik raştırmaya vergi derdi yok.

* En önemlisi de alım satım zamanlaması. Borsa düşerken bile profesyenelce yönetilen yatırım fonlarının alım satım zamanlamasıyla zarardan kurtulması ve kâr etmesi mümkün.

Paraya yön veren profesyonellere göre tasarruf sahiplerinin öncelikle alışkanlıklarını değiştirmesi gerekiyor. "Paramı ne yapayım" sorusunun demode olacağını belirten uzmanlara göre adres yatırım fonları

Ergun Özen Garanti Bankası Genel Müdür Yardımcısı
Profesyonel yönetimle tanışın

Dövİz bence artık bir alternatif değil. Paranın getiri kazanmak için TL enstrümanlarda kalması gerekiyor. Ben öncelikle yatırım fonlarını özellikle de A tipi fonları, sonra değişken faizli tahvilleri, sabit faizli tahvilleri ve TL mevduatı öneriyorum.

Borsanın gelecekte daha da yükseleceğini düşünüyorum. Ancak tasarruf sahibinin borsaya kendi başına değil, profesyonelce yönetilen yatırım fonları aracılığı ile girmesi daha yerinde bir davranış olacak.

Değişken faizli tahviller enflasyonun düştüğü bir ortamda, özellikle yılın ikinci yarısı ve 2001'de çok önem kazanacak. Faizi üç ayda bir değişen bu tahvillerin, yüzde 5-6 aralığında sabit reel getirisi var. Dolayısıyla enflasyonun düştüğü ortamda, bu tahvillerden alınacak reel getiri artacak. Örneğin enflasyon yüzde 25'ken de yüzde 5-6 reel getiri verecek, yüzde 10'a düştüğünde de... Risksiz ve sabit getiri isteyenler içise sabit getirili bono veya mevduat önerilebilir. Ancak genel olarak bakıldığında yatırımcının işi zorlaşıyor. Piyasadaki iniş çıkışlardan da faydalanarak para kazanmak isteyenlerin, yatırım fonları ile tanışmalarında fayda var.

Hakan Ateş Denizbank Genel Müdürü
Fonlarda atış trendindeyiz

BaŞka ülkelerdeki enflasyonla mücadele programları sonrasında piyasalara bakıldığında, şu anda yaşadığımız "Paramızı ne yapalım" sorununun ortaya çıktığını görüyoruz. Marjların daralması sonucunda yatırımcının hemen alışamadığı bir durum beliriyor. Faizde yüzde 30-40'lık reel getirinin olduğu bir dönem yaşadık. Paranın çok büyük kısmı buna gidiyordu. Şu anda yatırımcının enstrümanları doğru yorumla gibi bir sorunu var. Artık paranın adresini bulmak eskisi gibi kolay olmayacak.

Yatırım araçlarına gelince; dövizde ne olacağı belli. Döviz mevduat faizleri de bir süre sonra gerileyecek.

Şu anda hazine bonosu faizleri yüzde 35-40'larda. 2001 yılının başından itibaren kur artışı hızının yüzde 1'in altına ineceğini varsayarsak, hala dolar bazında yüzde 18-22 civarında getiri var. Programın başarılı olması halinde, faizin yüzde 25'lere ineceğini düşünüyorum. Ayrıca değişken faizli tahviller de iyi getiri sağlıyor.

Borsa ise küçük yatırımcının rahat izleyebileceği bir alan değil.

Dünya baktığımızda fonların toplam tutarı, mevduattan daha yüksek.

Biz de bu trendin başlangıcındayız diye düşünüyorum. ABD'de bir ev kadını oturduğu yerden parasını takip edebiliyor, yatırımını yapabiliyor. Bunlar da fonlar aracılığı ile gerçekleştiriliyor. Banka veya aracı kurumlar analizler yapıyor, yabancı yatırımcı ile çalışıyorlarsa, onların da nabzını tutuyor, tüm bilgileri konsolide edip profesyonelce fonları yönetiyor. Bu tür erişimi olmayan bireyler için örneğin hisse senedi yatırım çok zor.

Yatırıcının portföyündeki isteğini miktarı yatırım fonuna kaydırmasını tavsiye edebilirim. Ancak fon risk getirisine göre iyi seçilmeli.

Alışkanlıklarınızı değiştirin
Mazhar Tezan Egebank Genel Müdür Yardımcısı

Belİrsİz ve yüksek reel faiz ortamından, istikrarlı yüzde 5-7 reel getiri sağlayan bir ortama girdik. Yatırımcının "temkinli davranayım" deyip dövizde durarak, fırsatları kaçırmaması gerekiyor. Artık "mevduat mı yapayım, hisse senedi mi alayım, yoksa param repoda mı kalsın" sorularının da modası geçiyor. Tasarrufların profesyonel yöneticilere emanet edildiği döneme geçiyoruz. Şimdilik yatırım fonları bu işi görüyor. İlerde şu anda sayıları sınırlı olan portföy yönetim şirketleri de gündeme gelecek. Belirlenen bir performans kriteri üzerinden belli bir komisyon ödenen para yönetiminin ağırlığı artacak. Şu anda vadesi 2-3 ay olan yatırımcının TL mevduat, repo, daha uzun vadeli yatırımcının hisse senedi veya fonlara kayması gerekiyor. Ancak şirketler, finansman bonoları da çıkaracak. İlerde bono veya mevduattan daha yüksek getiri sağlayacak, iyi not alan şirketlerin finansman bonolarına da yatırım yapılmasını öneriyorum.

ABDURRAHMAN YILDIRIM


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır