kapat

23.03.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
MURAT BİRSEL(mbirsel@sabah.com.tr )


Anıtlar Yüksek Kurulu'nu arz ederim

En büyük işadamlarımızın hemen hepsinde görebileceğiniz bir halden ("Bir haller oldu"daki hal) bahsetmek istiyorum.

Dünya çapında zengin olan işadamları, o aşamaya gelince, ülkelerine güzellikler bırakmak istiyorlar.

Müzeler olsun, sanat merkezleri olsun, anıtlar olsun...

Beyinde böyle bir merkez var: Belli bir kültür seviyesi, çok para ve 50'nin üzerinde bir yaş yan yana geldiğinde devreye giriyor.

Dev eserler düşünüyor, hayallerini size anlatmaya başlıyorlar...

Anlattıkça güzelleşiyor, siz işin güzelliği karşısında hayranlığınızı gizleyemiyorsunuz.

Sonra, bir an geliyor, karşınızdaki işadamı kafasını bir sağa bir sola atmaya başlıyor. Bu esnada sürekli "Of" çekiyor.

Bu durumla ilk kez karşılaştığınızda çok şaşırıyor ve ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Zannedersiniz ki adam anlattığı güzellikleri hayal ederken "vecd"e girdi, kafayı sallayıp duruyor.

Bu hal bir süre böyle gidiyor, sonunda büyük bir "Oh" çekiyorlar ve "Anıtlar Yüksek Kurulu" lafı dudaklardan dökülüyor:

- Proje Anıtlar Yüksek Kurulu'nda takıldı kaldı.

Şimdi artık alıştım, karşımdaki işadamları hayallerini anlatıp, titremeye başladıkları anda "Anıtlar Yüksek Kurulu" diyorum...

"Sen de mi kansersin kardeş" ifadesiyle elimi tutuyorlar!

"Bu anlattığınız çok enteresan, bu durumu yazalım" diyorsunuz...

"Sakın! Yazarsan 'Bak bir de anlatmış' derler, kafayı takarlar, asla onay vermezler, söylediklerimin hiçbiri hayata geçmez" diye çekince koyuyorlar.

Yazmıyorsunuz.

Bir tarafta Anıtlar Yüksek Kurulu, öbür tarafta kul!

Kul üstü bir kurum bulayım, bir de onlara sorayım dedim...

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin üst düzey yöneticilerine sordum:

"Sizin Anıtlar Yüksek Kurulu'nda bekleyen projeniz var mı?"

"Anıtlar Yüksek Kurulu" lafı ağızdan çıkar çıkmaz hepsi bir dikleşti, eller ceket düğmelerine gitti...

Gören "Sayın Cumhurbaşkanı telefonda" anonsundan sonra Çankaya'ya çağrılmayı bekleyen başbakan adayları topluluğu zanneder.

Derin bir nefes alıp "Var" dediler ve bir kısmını saydılar:

Süleymaniye Projesi, Perşembe Pazarı Kültür Projesi, Topkapı Şehiriçi Parkı Projesi, Galata Kulesi İçi Restorasyon Projesi, Beyazıt Meydanı Düzenleme Çalışması, Taksim Meydanı Düzenleme Çalışması, Sadabat Projesi...

***

Anıtlar Yüksek Kurulu mutlaka olması gereken bir kurum (ihtiyaç olmasaydı kurulmazdı) da galiba Anayasa Mahkemesi'nden bile güçlü.

Özelleştirmede her şeyi hazırlıyorsunuz, Anayasa Mahkemesi'nden dönüyor. Yabancı yatırımcı Türkiye'ye yatıracağı parayı gidip ülkesinde "Ülser ilacı" yapımına yatırıyor, sonra bize satıyor.

Hadi onun çaresi var: Anayasa değişikliği.

Anıtlar Yüksek Kurulu'na çareyi -korkudan- kimse dile getiremiyor.

En büyük sorun, projelerin burada çok uzun süre onay beklemesi...

Bekleyenlerin ortak aklının ürettiği ama yüksek söyle(ye)mediği çözümü buradan yazayım...

Anıtlar Yüksek Kurulu görevini elbette yapsın ama "onay" değil "ret" versin!

Anıtlar Yüksek Kurulu, önüne gelen bir projeye, bir ay içinde ret cevabı vermezse, "Onayladı" anlamına gelsin.

***

"Sessizlik Kuralı" diye bilinen bu kural NATO tarafından kullanılıyor.

Her proje için her ülkenin onayı gereken NATO'da, ilk başta, "Kabul edenler bildirsin" diye işe başlamışlar. Bütün projeler gecikmiş. Her seferinde birilerinin onayı geç gelmiş!

Sonunda "İtirazı olan hemen bildirsin, yoksa projeyi yürürlüğe koyacağız" sistemine geçmişler, işler tıkır tıkır gitmeye başlamış.

İtirazı olan?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır