Dünya ve Türkiye şartları, köklü bir değişim geçirerek yepyeni bir gelecek kurmamızı emrediyor.
Diyarbakır DGM, kapatılan RP'nin yasaklı lideri Erbakan'ı 1994'de Bingöl'de yaptığı konuşma nedeniyle mahkum etti.
Karar, Türkiye'nin iç politikasını etkilediği gibi AB yolundaki demokratikleşme çabalarımız üstünde yeni polemiklere de zemin yaratacak.
Mesela..
Yaklaşan Fazilet Kongresi'nde "yenilikçi kanat" adına aday olan Abdullah Gül'ün kaderini etkileyecek..
Türkiye'nin demokratikleşme niyetlerine kuşku ile bakan dış çevrelere yeni bir bahane verecek..
Erbakan'ın mahkumiyetine sebep olan 312'yi değiştirmek için Fazilet'i Cumhurbaşkanlığı pazarlığına tekrar iteleyecek.
Ama sonuç alma şansı görülmüyor.
Çünkü Diyarbakır DGM'nin kararı, laikliği ve ülke bütünlüğünü savunmakta 312'nci maddenin taşıdığı önemi, somut bir olaydan yola çıkarak vurguluyor.
Bunlar suç değil mi?
Erbakan o konuşmasında şöyle demiş:
"Çocuklar okula besmele ile başlardı. Bunu 'Türküm, doğruyum, çalışkanım' diye değiştirdiler. Okullarda 'Türküm, doğruyum, çalışkanım' diye söyletirseniz başkaları da 'Kürtüm, daha doğruyum, daha çalışkanım' deme hakkını kendinde görür."
Erbakan aynı konuşmada şunu da demişti:
"Artık bu ülkede 12 parti yok, 2 parti var: Hak ve Batıl.. Refah Partisi dışındakiler batıldır. Bunlar gavur uşağı.."
Mahkeme Erbakan'ı 312'nci maddeden yani "Halkı sınıf, ırk, din, mezhep ve bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik" suçundan mahkum etti.
Erbakan ve avukatları "Demokratik hukuk devletinde bu sözler suç sayılamaz" diyemiyor. Dedikleri "suça kanıt gösterilen kasetler montajdır.."
Yani demokratik rejimin kendini ve halkı korumak için bu tür bölücü tahrikleri önleme hakkına sahip bulunduğunu biliyorlar, suçlamayı özde değil teknik açıdan geçersiz kılmanın yollarını arıyorlar.
Mahkeme ceza indirimi hakkından Erbakan'ı yararlandırmamıştır. Çünkü onun iyiniyet taşıdığına inanmamıştır.
Herhalde kimse bu konuda bir takdir yanlışı yapıldığını iddia edemez!
Ama asıl mesele, adıyla bütünleşen siyasi hareket için bu olay yeni bir başlangıca vesile olacak mı?
Refahyol icraatının sebep olduğu 28 Şubat'ın sonuçları, son genel seçimde halkın bu partiyi mağdur değil, başarısız ve suçlu gördüğünü ortaya koydu.
Fazilet içinde bu gerçeği algılayanlar, değişim talepleriyle seslerini yükseltmeye başladı. Abdullah Gül'ün adaylığını açıklaması ve bu kesimin iş dünyasını örgütleyen MÜSİAD'ın "dine dayalı ticaret"e karşı çıkması, Erbakan'ın mahkemeden önce kendi dünyası içinde mahkum edildiğini gösteren işaretlerdi. Şimdi şu merak edilebilir: Mahkeme kararı Erbakan'ı parti kamuoyunda mağdur kimliğine sokacağı için bu duygusal ortam, değişimin hızını keser mi?
Ama şu tartışma dışıdır:
Erbakan'ın hüküm giymesi demokrasinin zaafı değil hukuk devletinin gücüdür.