İlk 45 dakika ne F.Bahçe var, ne A.Gücü, ne de hakem. İkinci yarı F.Bahçe'nin tesadüf bir golü ama yapılışı güzel. Oyun hareketleniyor. Multescu bakıyor ki, başka çare yok; önce Cafer'i oyuna alıyor, sonra toplara uzun uzun vuran Yılmaz'ı çıkarıp Kennedy'i de sokunca A.Gücü hareketleniyor.
Türkiye'de maçlara bu kaliteye göre iyi seyirci geliyor ve iyi de para veriyor. İki takımda da organizasyon yok. Öylesine oynuyorlar. Rasgele. Bazı kimseler, tribünlerden zeminin bozuk olduğunu söylüyor. Ankara'da kış şartlarında böyle bir zeminden iyisi Şam'da kayısı.
A.Gücü, Mkhalele'yi yanlış yerde oynatıyor. Öyle çabuk bir futbolcuyu uygun kullanmak gerekir. Çünkü attığı ters çalımlarla ve driplinglerle rakibi oyundan çabuk düşürüyor. İkinci yarının ortalarından itibaren A.Gücü etkili oynamaya başlıyor. Cafer'in sakatlıktan çıktığı belli. Tam randımanlı değil. Ama yine de rakibini rahatsız ediyor.
F.Bahçe'de yine Abdullah çok çalışıyor; bir de Metin... Moldovan kaliteli bir kumaş. Ama ona istediği toplar atılmıyor. F.Bahçe'nin seneye ondan iyisini bulamazsa kesin olarak elden çıkarmaması gerekir.
A.Gücü tuhaf takım. F.Bahçe'nin şekli belli. Ve onlar hâlâ çekiniyor. Alın F.Bahçe'nin üzerinden formaları, 3 Büyükler'in haricinde bir takıma giydirin düşmemek için mücadele eder.
Hakem Bitirim sadece düdük çalıyor. Eski, klasik hakem tipi. Hiçbir oyun yorumu yok. Futbolcuların yaptığı çok uyanıkça faulleri es geçiyor. Çünkü futbolu bilmiyor. Haliyle de oyunun temposu düşüyor. Cesaret zaten yok. 70.dakikada A.Gücü serbest vuruş atıyor; Fener barajı 8 metre. 8-10 ikazdan sonra bile barajı yarım metre kımıldatamıyor. 1 dakika sonra F.Bahçe frikiği, A.Gücü barajı 10 metrede. Yani düdüğü gücü yetene.
F.Bahçe'nin Avrupa Kupaları'na girmesi de tehlikede. Takımların yönetimleriyle sahadaki görüntüleri aynı. İyi idare edilmeyen takımlar puan cetvelinde hakettikleri yeri bulamıyorlar. İşte size iki örnek. Biri F.Bahçe, diğeri A.Gücü.