İsdemir "1 dolara" satılıyor, alan yok!..
POAŞ'in yarısı 1.5 milyar dolara gitti... Demek ki alan var...
Kardeşim niye daha çok vermiyorsun diyemezsiniz...
Para senin değil adamın parası...
İşletmelere çok yüksek değer biçersen, kimse almaz, eski tas eski hamam olur...
Aslında itiraz edenlerin hepsi özelleştirme düşmanı...
Yarı-sosyalist, devletçi beyinler...
Devletin malına sahip çıkma dümeniyle, "özgürleşmeye" karşı çıkıyorlar...
Neymiş, daha çok edermiş...
Bilmiyorlar ki...
Bir malın piyasasını alıcı belirler...
Satıcı değil...
Sen, evim 100 bin dolar dersin ama kimse vermiyorsa 100 bin dolar etmez demektir...
Yırtınsan fazlaya satamazsın!..
Bu özelleştirme fiyatlarına itiraz edenlere küçük bir tavsiyem var...
Madem daha çok edecek, neden kendileri girmiyor ihalelere?..
Bastırsınlar parayı, alsınlar!..
Hem kendileri kazanmış olur hem de devlet...
El parasıyla gerdeğe girilmez...
Sokun kafanıza artık...
Özelleştirme yapılacak...
Ve malların fiyatını da piyasa belirleyecek...
Kadınlar günüdür, illa bir şeyler yazmak gerekir diye yazmıyorum.
İçimden bir şeyler taşıyor.
Sinir taşıyor...
Öfke taşıyor...
Erkek egemen topluma öfkeleniyorum.
Kadının mutfağa, bebek büyütmeye, yün örmek, kanaviçe işlemek, kırlent işlemek gibi aptal aptal işlere mahkum edilmesine...
Ya "çarşı-ev", ya da "işyeri-çarşı-ev" güzergâhına hapsedilmesine...
Çeyiz düzmek numarasıyla, pencerede kendisini esir edecek bir erkek mahluk beklemesine...
Dedikodu yuvaları binlerce erkek erkeğe kahvehanesine...
Kadının heryerde ecir gibi çalıştırılmasına...
Kadına yasak ortamların erkekleri soymuklaştırmasına...
Kabalığın, yozluğun ve zihinsizliğin "erkeklik" sanılmasına...
Kadınlara en küçük bir hak tanımayan...
Dikkate bile almayan partilerin Türkiye'yi yönetmeye soyunmasına...
Ve kadınlar hakkında en küçük fikri olmayan erkeklerin, "siyaset, ekonomi ve sosyoloji" hakkında atıp tutmasına...
Öfkeleniyorum...
Kadınların da...
Bu çağdışı esarete evet demesine...
Erkektir, döver de sever de, diye zulmü ve işkenceyi kabul etmesine...
Kendi ezilmişliklerinin ve cehaletlerinin acısını evlâtlarından çıkarmalarına...
Genç kızlara boyun eğmenin, genç erkeklere de horoz gibi ibibiklenmenin aşılanmasına...
Bütün bir ömrün ıspanak ve kuru fasülye pişirerek geçebileceğinin zannedilmesine...
150 yıl önce bu dünyadan bir "Marie Curie" geçmişken, bugün hâlâ "mantı yapmanın" maharet sayılmasına...
Sinirleniyorum...
Sinirleniyorsun da ne yapıyorsun, diyeceksiniz...
Elimden bir şey gelmiyor, ona da sinirleniyorum...
Bu erkek egemen toplum, biz erkeklerin de yaşamlarını, sağır, kör, renksiz ve kurumuş yapıyor, ona da sinirleniyorum...
Bir Kadınlar Günü'nü daha böylece sinirlenerek idrak etmiş oluyorum...
Bir şey yapabiliyorum.
Sinirimi ve öfkemi size de geçiriyorum, siz de bu gerçeklere sinirlenesiniz diye...