kapat

08.03.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
MURAT BİRSEL(mbirsel@sabah.com.tr )


"Af" deyince Bakan'ın cevabı: Evet, umutlu, sakin bir sabır sonrası

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk af yasasının bayramla birlikte çıkacağından ümitliydi, bunu seslendirmişti ama koalisyon malum konuda tıkandı.

Adalet Bakanlığı'nda durum "İki tarafı keskin bıçak" gibi...

Bakan "Bu affı çıkartmaya mecburuz" diyor ama yüksek sesle kampanya yapamıyor. Çünkü bu ümidi yüksek sesle ateşlese ve af çıkmasa, cezaevlerinde durum daha gerginleşecek.

Konuşmadığında da affın gerekçeleri kamuoyuna tam yansımıyor.

Zaten sokaktaki insana sorduğunuzda "Hapishanelerin hali belli, memlekette bir tane iyi haber yok. Her gün bir başka cinayet, kime neye af, çeksinler cezalarını" diyor.

***

Adalet Bakanı konuştuğunda, "Af şart" diyor.

O da anlattığında, ona da hak veriyorsunuz.

Bakanlığın gerekçeleri belli:

* Koğuş sistemine son veren cezaevi reformunu başka türlü yapamıyoruz.

* Bu sistemle cezaevlerinin içine hakim olamıyoruz, oraları terör yuvası olarak faaliyet veriyor. Suçluyu hapse attığımızda çok daha büyük bir suçlu yetiştirmek için potansiyel üretmiş oluyoruz.

* Cezaevlerinde yer yok, Hizbullahçıları koyacak yer bulamıyoruz.

* "Af" lafı ağızdan çıktı ama gerçekleşmedi, "Diken üzerinde oturuyoruz."

* Mayıs ayından itibaren nakiller yapılacak, cezaevleri barut fıçısı gibi, bari kısmi afla buradaki tansiyonu biraz azaltalım.

***

Şimdi ortak duygular istiyor ki, suçlular cezalarını çeksin ama buraları -terör okulu değil- ıslahevi ve topluma kazandırma yeri olsun.

İstiyor ki, devlet cezaevlerinin içine de sahip çıksın!

Lakin durum ortada, teşhis belli!

Tedavi?

Duruma çözüm bulacak sorumlu müesseseye bakalım...

Gözler Adalet Bakanlığı'na kayıyor, Bakanlık kendi bulduğu çözümün birinci maddesine "Af" koymuş.

Tıkandı, çıkmıyor!

Hadi "Af" çözüm değil.

Peki çözüm ne?

Son dakika notu: Bu yazıyı yazdığım sırada Adalet Bakanı'nı telefonla aradım, amacım "Çözüm nedir" diye kendisine sormak.

Sayın Hikmet Sami Türk'le konuştum, aldığım mesaj şöyle: "Bugün, af unutuldu, af çıkmayacak demek doğru olmaz."

Bakan, affın çıkacağı konusunda gerçekten ümitli.

Koalisyon içinde -eninde sonunda- affı tek kişi meselesi olmaktan çıkartıp, ülke sorunu olarak ele alarak, bir çözüm üretileceğine inanıyor.

"Biraz sabır gerekiyor, gelecek" dedi ve bu konuda yaptığı temasların da (Büyük olasılıkla Başbakan Ecevit'in tutumu) olumlu yönde olduğunu söyledi.

"Ne zaman gündeme gelecek" sorusunun cevabı, gündemin Ankara'da nereye kilitlendiğini de gösteriyor.

Bakanın satır arasında verdiği mesajdan anlaşılan...

Af konusunun ele alınış tarihi: Cumhurbaşkanlığı meselesinin Türkiye gündeminden düştüğü gün.

Sekreterimi neden işten çıkarttım
İnternet üzerinde dolaşan bu mesaj bana Oğuzhan Öner tarafından "Yoğun iş temposuna parantez açmak herkesin hakkı" mesajıyla iletildi, aynı duygularla yayınlıyorum...

Bir adam, arkadaşına, sekreterini neden işten çıkardığını anlatıyormuş...

"İki hafta önce 45'inci yaşgünümdü. O sabah kendimi iyi hissetmiyordum. Kahvaltı masasına oturduğumda karımın doğum günümü kutlayacağını ve hediye vereceğini sanıyordum.

Bırak kutlamayı, 'Günaydın' bile demedi. 'Karım unuttu ama çocuklar herhalde hatırlar' diye düşündüm. Çocuklar da tek kelime etmedi.

İşe giderken moralim çok bozuktu. Ofisime geldiğimde, Janet, 'Günaydın patron, doğum gününüz kutlu olsun' dedi ve kendimi daha iyi hissettim. Biri hatırlamıştı! Öğlene kadar çalıştım.

Yemek zamanı Janet kapıya vurdu ve 'Dışarıda hava çok güzel, bugün doğum gününüz, haydi yemeğe çıkalım. Sadece siz ve ben' dedi.

Ben de 'Gün boyunca duyduğum en güzel şey bu, haydi gidelim' dedim.

Şehir dışında özel bir lokantaya gittik. İki martini içtik ve yemekten zevk aldık. Janet 'Hava çok güzel, işe gitmesek olur mu' diye sordu.

'Sanırım olur, çok da iyi olur' dedim.

'Benim evime gidelim, size bir martini daha ikram edeyim' dedi. Evine gittik. Karşılıklı bir martini daha içtik ve birer sigara yaktık.

Janet 'Patron, izninizle yatak odasına geçip üzerime rahat bir şeyler giyeyim' dedi, ona memnuniyetle izin verdim. Yatak odasına gitti...

Odadan çıktığında kocaman bir pasta taşıyordu, ardından karım ve çocuklarım geliyordu.

Hepsi 'İyi ki doğdun' şarkısını söylüyorlardı... Ve ben orada sadece çoraplarımla oturuyordum!

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır