HİZBULLAH militanları tek tek yakalanıyor, cephanelikleri ele geçiriliyor. Ama örgütün "dış" ve "iç bağlantıları" konusunda hâlâ kafalar karışık.

Hürriyet Gazetesi, 3 Mart'ta verdiği haberde başta Hüseyin Velioğlu, birçok örgüt militanının İran ajanı olduğunu iddia etti. Kum kentinde siyasi, askeri, bombalama ve cinayet eğitimleri alan militanlar İran adına ajanlık yapıyordu. Pirinçlik'teki Amerikan üssünün bombalanması, Güneydoğu'nun istihbarat haritasının çıkarılması, Amerikan ve İsrailli işadamlarının öldürülmesi gibi isteklerde bulunan İran, SAVAMA kimliği taşıyan ve casusluk yapan Hizbullahçıları taşeron olarak kullanıyordu.

Ancak Cumhuriyet Gazetesi 6 Mart tarihli haberinde ilginç bir gelişme aktardı. Haber, Mardin'de birbirine 300 metre uzaklıkta üç hücre evinin, karakolun hemen yakınında 6 yıl faaliyet göstermesinin emniyetçe farkedilmemesine dikkat çekiyordu. Uzun süre Olağanüstü Hal kapsamında bulunan Mardin'de Hizbullah'ın bilgi işlem merkeziyle, cephaneliklerinin yer aldığı bu üç hücre evinin farkedilememesi tartışmanın belki de en önemli sorusuydu. Diğer unsur da Velioğlu başta Hizbullahçılar'ın bu evlere polis, asker ve korucu giysileriyle girip çıktıklarıydı.

Şu sorular kafaların iyice karışmasına neden oldu:

* Türkiye'de yabancı bir ülkenin desteğiyle yıllarca farkedilmeden örgütlenmek, silahlanmak, cinayet işlemek mümkün mü?

* İran, Hizbullah'ı bizim istihbarat birimlerimizin gözleri önünde nasıl destekledi?

* Milli İstihbarat Teşkilatı(MİT) 17 yıldır faaliyet gösteren bir terör örgütünü nasıl gözden kaçırdı?

Alper URUŞ