kapat

07.03.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )


Özelleştirmenin şanssızlığı

Özelleştirmenin kadersizliğine bakın siz... Kamuoyunun ilgi odağı olan son büyük özelleştirme Türkbank ihalesiydi. Bu ihale etrafında dönen dolaplar bir hükümeti yıkılma noktasına getirmekle kalmadı, özelleştirme fikrinin kendisini de zedeledi.

Şimdi, bir başka önemli ihale üzerinde yine şüphe bulutları dolaşıyor, yine mide bulandıran iddialar var ortalıkta... Kamuoyu, ortaya atılan sorulara doyurucu cevaplar bekliyor ama henüz bu cevapları bulamıyor...

Aslına bakarsanız, ne POAŞ ne de Türkbank ihaleleriyle ilgili iddialar fazla ilgilendirmiyor beni.

Tabii, üzerine gidilmeyen her yolsuzluk iddiasının genel ahlaki çöküşe yolaçtığını, hukuk devletini zedelediğini bilmiyor değilim. Ama yine de özelleştirmelerde ortaya atılan yolsuzluk iddialarının en büyük zararı özelleştirme fikrine verdiğini düşünüyorum.

POAŞ ihalesi üzerindeki şüphe bulutlarının dağılmasını, ilgililerin kamuoyunun kafasını kurcalayan sorulara doyurucu cevaplar vermesini de asıl bu bakımdan önemsiyorum.

Hepimiz biliyoruz...

Türkiye gibi Hazine'den geçinenlerin çoğunlukta olduğu bir ülkede bu noktaya gelmek kolay olmadı.

Özelleştirmeye karşı muhafelet, yıllarca "devletin mülksüzleştirilmesi" fikrine temelinden bir karşı çıkış olarak yani ideolojik bir muhalefet olarak yürütüldü. "Hayır" cephesinin ideolojik direnişinin kırılması onyıllar aldı. Ne zaman ki, yaşanan kan kaybından dolayı, ekonominin nabzı durma noktasına geldi, ancak o zaman özelleştirme aleyhtarları, özelleştirmeyi "prensipte" kabul etmeye ve muhalefetlerini birtakım şartlara bağlı olarak ortaya koymaya başladılar. "Kârlı olanları satmayalım da zararda olanları satalım" ya da "borç ödemek için satmayalım" noktasında yeni bir savunma hattı kurdular.

Oysa aslolan satılacak işletmenin kârda ya da zararda olması; ele geçen parayla borç mu ödeneceği yoksa yeni yatırım mı yapılacağı değildi. Aslolan devletin ekonominin en büyük patronu olmaktan çıkarılması ve asli görevlerine dönmesiydi... Özelleştirmeler yapılmadan devletin bir rant dağıtma mekanizması olmaktan çıkması ve yolsuzluk bataklığının kurutulması mümkün değildi.

Dolayısıyla kurulan yeni savunma hattı da çabuk çöktü.

Ama bir nokta vardı ki, bu nokta hem özelleştirme operasyonlarının zayıf karnı, hem de hayatın gerçekleri karşısında sinen özelleştirme düşmanlarının en büyük umuduydu: Özelleştirmelere mutlaka fesat karışacağı ve bu devletin asla doğru dürüst özelleştirme yapamayacağı fikri...

Ne yazık ki, şimdiye kadarki özelleştirme uygulamaları, özelleştirme karşıtlarının bu noktadaki beklentilerini haklı çıkardı. Onlara istediklerinden de fazla "malzeme" verdi. Özelleştirme aleyhtarı cepheye yeniden güç ve cesaret kazandırdı.

Ama temelde haklı kılmadı.

Çünkü şu soruyu halen cevaplayamadı: Eğer devlet bu işletmelerin satışını doğru düzgün yapamıyorsa, işletmesini nasıl yapacak?

Özelleştirmelerin, devlet rantından pay kapma mücadelesinin en kızıştığı anlar olacağı doğrudur. Batan dükkanın tasfiyesidir bu bir bakıma. "Son furyadan ne koparsam kâr" anıdır.

Ama unutmayın ki, bu yolsuzluklar satışta bir kere olur. Eğer satmazsanız, o işletmeler ilelebet yolsuzluk üreten bataklıklar olarak kalır.

***

Geçen gün yazdığım "Namussuz bir cinayet" başlıklı yazım üzerine, çok sayıda okur yolladıkları e-mail mesajında aynı noktayı vurgulamışlar: "Neden asıl suçlu olan doktordan hiç söz etmiyorsunuz"

Yazımda doktordan söz etmemenin nedeni, doktorun suçunun tartışmasız oluşuydu. Herkesin hemfikir olduğu bir noktada, malumun ilanından başka söylenecek ne olabilirdi ki? Ben konuyu tartışmalı sulara sürüklemek istedim.

Ama bu arada bir şey fark ettim: "Neden doktoru suçlamadın" diyenlerin bazıları, karısını kesen adamı biraz hedef dışı bırakmak istiyorlar gibi geldi bana. Tekrarlıyorum: Doktoru lanetlemek kolay... Siz kocanın namus anlayışına ne diyorsunuz?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır