Duraklamalar...

Tatil'e şimdiden girenler var.

Evet...

Bugün başlayıp da ayın 20'sine kadar yok'lar.

Demek ki Türkiye'nin 1 dakika bile kaybetmeye tahammülü olmadığını söyleyerek, sadece birbirimizi kandırmışız meğer.

10 gün tatil az geldi, 7 gün de kafadan ekledik.

Kepenkleri kapatmaya hazır mısınız?

Çark, şimdiden durmuştur.

Kimi arasanız, yerinde yok...

Belli... hiç bir uçakta yer yok.

*

Dün bir dostum dedi ki:

- Yahu, bu öğrenciler, uzak tarih'i biliyorlar da, yakın tarih'i hiç bilmiyorlar.

Düşündüm, hak verdim.

Yakın tarih'i tam öğrenecekleri sırada yaz geliyor ve okullar kapanıyor. Yani, müfredat'a, vakit yetmiyor. Çünkü arada tatil çok.

Ne tuhaf.

Eti, Sümer, Akad ve Babil'i öğrenen çocuklar, Kurtuluş Savaşı'na bir türlü erişemiyor... Erişse de yarım yamalak.

Zaten 1 ay sonra havalar ısınır, dersler gevşer... bir de 19 Mayıs provaları başlarsa ders falan hakgetire.

*

Tatil güzel şey ama, geri kalmak çok kötü şey.

Büyük bir ekonomik savaş vermeye mecbur bir toplum, sık sık ve bu kadar uzun tatiller yaparsa elbet bir çok dalda geri kalır.

- Piyasa tatil...

- Sanayi tatil...

- Bürokrasi tatil...

- Belediye, Adliye, Mülkiye... hepsi tatil...

Unutmayın ki, her tatil, bizi geriye itmektedir... her tatil, bizi aşağı çekmektedir.

Ne yapsak?

Acaba bu duraklamaların miktarını ve süresini de mi IMF'ye bıraksak?

Çünkü biz ölçüyü kaçırıyoruz.

*

Biliyor musunuz?

Tatil yapmayan tek sektör biziz.

Biz... Yani Medya.

Televizyonlar, sürekli yayında... Gazeteler her sabah çıkıyor...

Kar, kış, fırtına, deprem, Bayram, Ramazan, Cumartesi, Pazar, yılbaşı, aybaşı... bizim için hiç farketmiyor. Hastalanmaya bile hakkımız yok... Bu devran, 24 saat dönüyor.

Bir şikâyet olarak söylemiyorum.

Ama tatil'e bu kadar meraklı toplumda, Türk medyasının performansı, keşke örnek alınsa...

*

Hayati önem taşıyan bir dizi dosyalar ve projeler, taa 20 Mart'a kadar askıya alınacaktır.

Bugün git, yarın gel'in yerini bugün git, Bayramdan sonra gel alacaktır.

Bayram ertesi geldiniz diyelim.

Hayır, yetmez:

- Şu Cumhurbaşkanı seçimini hele bir atlatalım da sonra bakarız.

Ne alâkası var?

Ama işte yıllardır biz böyleyiz... 90 dakikalık her maçın, sadece 20 dakikasını adam gibi oynuyoruz.