kapat

20.01.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.

Köpekler konusunda düşünme talimleri

EVET, işte uzun zamandır üzerinde yazmayı düşündüğüm, ama yazamadığım bir konu. İstanbul'un köpek ve hayvan sorunu...

Bu konuda öyle bir hava yaratıldı ki, sanki takım tutuyoruz. İlla ya da köpeksever olacaksınız, ya da insansever... Ya Hıncal Uluç'u tutacaksınız, ya da Bekir Coşkun'u...

Peki, doğaya dönüklüğünü tümüyle yitirmemiş, tümüyle mekanize, otomatize ve "asaptize" (mikroplardan arınmış) olmayan, doğal dengeleri daha iyi gözeten, içinde bitki örtüsü, ağaç ve yeşilliğe olduğu kadar evcil hayvanlara da yer veren bir yaşam özlemek günah mı?

Doğrusu kimi zaman Bekir Coşkun'u biraz hayalci bir romantik olarak görmüyor değilim. Bizim hayvanseverlerin ise zaman zaman, toplum gerçeklerinin yanından geçen biraz Batı özentili bir tavırları olduğu gerçek.

Ama ne yapayım ki ben de temelde bir hayvanseverim. Bir kedi ve köpek tutkunuyum. Oturduğumuz apartıman katlarında besleyemesem de, bu hayvanlara karşı büyük bir sevgim var. Ve kedi-köpek besleyen sayısız dostum...

Batı'daki köpek sevgisi
İstanbul'da sokak köpekleri sorunu var, doğru. Batı ülkelerinde böyle bir sorun yok, o da doğru. Ama rica ederim, Batı ülkelerinde olan herşey bizde var da, olmayan hiç bir şey yok mu?

Üstelik, bu konuda, Batı ülkelerinde inanılmaz bir evcil hayvan sevgisi var. Köpek beslemeyen aile nerdeyse yok gibi. Hele bir bahçeli ev uygarlığı olan Amerika'da... Hangimiz çocukluğunda Amerikan kökenli Lassie vb. film ve dizilerden etkilenmedi, ilk hayvan sevgisi o filmlerden almadı?

Batı, kediyi-köpeği evlerinin değişmez konuğu olarak ve sokaklarda bırakmayarak çözümlemiş. Biz ise onları evimize sokmuyoruz. Türkiye'de kedi-köpek sevgisi yeni başlıyor. Bu evcil hayvanları çocuklarımızla birlikte yaşamamıza sokmak ve onların getirdiği doğallıktan sadakate çeşitli şeyleri yavrularımızın eğitiminde kullanmak, yeni yeni adet oluyor.

Ve tam bu sırada, toplumda yaygınlaşan korkunç bir köpek düşmanlığı... Çağdışı birkaç kuduz olayı bahane edilerek, bir "köpeklere ölüm" kampanyası... Yanlızca kimseye ait olmadıkları halde tüm bir mahallenin köpeği olan, mahalleyi hırsıza-uğursuza karşı koruyan, kılıksız birini görünce havlayıp kovalayan semt köpekleri yok olmakla kalmadı. (Bizim 4. Levent'te böyle köpekler vardı, hepsi yok edildi)

Sıra ev köpeklerinde...
Şimdi kampanya ev köpeklerine geldi dayandı. Apartman yönetimleri köpek istemiyor, o minik fino köpekleri bile komşuların ve yöneticilerin hışmına uğruyor. Kedilere bile kötü gözle bakılıyor. Hele Van ve Ankara gibi cins kediler yetiştirmiş bir ülke için ne acı!..

Türkler evlerinde pek kedi-köpek beslemezlerdi. Ortalıkta dolaşan kedi/köpekler, bizim toplumun kendine özgü bir uygulamasıydı.

Evet, kuduz korkunç bir olay. Evet, sokak köpekleri çoğalmışlardı ve belli bir tehlike yaratıyorlardı. Ama tüm bunlar, şu anda toplumu saran özellikle köpek düşmanlığı için mazaret olamaz. Vur deyince öldüren yöneticiler, İstanbul'da köpek bırakmayıncaya dek sürecek mi, bu av? Ve artık zevlerimizde o güzel hayvanların bize ve çocuklarımıza getirdiği eşsiz ruh huzurundan uzak mı yaşayacağız?

Çılgın ve öfkeli kampanyaların gürültüsünden uzak, bu soruları sakun biçimde sormamız ve çözümler aramamız gerekir diye düşünüyorum...


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır