kapat

19.12.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
microbanner
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
TEVFİK YENER(tyener@sabah.com.tr )


Ve unutulan güzellik

Panter gibiydi ayol!.. Uçtu heriflerin üstüne, ağızlarını burunlarını dağıttı. Yumrukları, tekmeleri pervane gibiydi... Öldürecek diye korktum, çığlık attım. Sözde kabadayılar kan revan içinde, düşe kalka zor kaçtılar. Varol hakikaten pantermiş..."

Menekşe gözlü genç kız böyle anlatıyordu olayı.

"Panter" dediği esmer, kayış gibi delikanlı Beşiktaş'ın unutulmaz kalecisi Varol Ürkmez idi.

Menekşe gözlü güzel ise Fatma Girik. O sıralar nişanlıydılar. Yanılmıyorsam 1966-67.

Dört yarma Fatma'ya laf atmışlardı:

-Fıstıkların kraliçesi, bırak o yanındaki kerizi de erkeğin hakikisine gel!. demişlerdi.

Fatoş, gerçekten fıstıkların kraliçesiydi, ama yanındaki keriz değildi. Doksandan topu çıkarır gibi uçtu ve... Cihangir'deki meydan savaşı bir dakika sürdü. 60 saniyede dört nakavt.

Fatma Girik şaşmıştı. Bir kişi nasıl oluyor da dört iri kıyım serseriyi perişan ediyordu?

Soru basit: Varol, profesyonel futbolcuydu. Onlar çok güçlü olurlar. Doğuştan kuvvetli olmasa, zaten sporcu olamaz. Naturasına her gün idman eklenince normalin üstüne çıkar gücü.. 90 dakika koşacak nefese sahiptir. Hele kaleciler; 7 metrelik kalede direkten direğe uçan, tekmelere korkusuzca atlayan, füze gibi topları avuçlarında eriten kaleciler... Bir de onlar uzun ve irilerden seçilir.

Sonuçta; bir kaleci Rambo gibidir, başa çıkılmaz.

14 Aralık 1999'da Kara Salı diye spor tarihine geçecek saldırıya uğrayan Fenerbahçe Kaptanı kaleci Rüştü'de çelik gibi sinir varmış meğerse. Kafası atıp da saldırganlara bir dalsaydı... Vay önünde durana. Babamın bir sözü vardı: Arlı arından utanır, arsız da benden korkuyor sanar.

Taraftar deyince

Çiçeksever Şevki

Hey gibi Şevki abi.. Örnek insan, eşsiz taraftar. 1950'li yıllarda Galatasaray'ın parmakla sayılırdı taraftarı... Şevki abi tek başına dikilirdi tribünün önüne.. İnönü Stadı'nın deniz tarafı kapalısına sıkışmış 300-500 GS Liseli genç çekinerek "Re, re, re, ra, ra, ra... Gassay, Gassay cimbom bom!.." seslenirdi. Bağırırdı yazmadım dikkat. Fenerbahçe, Beşiktaş taraftarı ise, duhuliye-açık-kapalı-numaralıyı ful kapatırdı.

Galatasaraylı Çiçeksever Şevki abiyi herkes severdi, sayardı. Fenerbahçe tribünü önüne gelir, mahşeri kalabalık kanaryalara Galatasaray bayrağı sallardı.

Ve binlerce Fenerbahçe taraftarı Cimbom'un sembolü Şevki abiyi yuhalamaz, alkışlardık.

Çünkü onun adı Çiçeksever idi. Dünyada hippilik ve "Dövüşme sev" sloganlarının yayılmasında 20 yıl önceydi ve Şevki abi "Kardeşlik, sevgi, barış" derdi.

Şevki abi, 1950 model mavi Opel otosuyla ekmek parasını çıkaran taksiciydi. Otomobilinin içi çiçeklerle ve Galatasaray sembolleriyle süslüydü. Fatih'te itfaiyenin oralarda oturan mütevazi bir İstanbul çocuğuydu.

Yaşlandı, hastalandı. İhtiyar Opel'ini Fatih Askerlik Şubesi kaldırımına terketmişti. Öyle çürüdü gitti otomobil.. Cimbom bayrakları, sarı kırmızı çiçekler, şampiyon takım resimleri, futbolcuların gazetelerden kesilmiş fotoları ile... Çiçeksever Şevki ve Opel otosu birlikte öldüler.

Ah, aklım ermiyordu o sıralar.. Keşke alıp saklasaydım Çiçekseverin Opel'ini.. Galatasaray anıtıydı otomobil. Daha doğrusu sportmenliğin abidesi...

Ağzından tek kötü söz çıkmayan, aslı kızmayan, daima gülümseyen Çiçeksever Şevki abi... Nur içinde yat. Yine gözlerimi doldurdun.

Eskişehirspor ve

Amigo Orhan

"Es, es, es... Ki, ki, ki... Es-ki, Es-ki, es!.." dinamit gibi patladı bu slogan. 10.000 kişilik müthiş bir koro seslendiriyordu bu melodiyi...

Onlar; Eskişehirspor'un taraftarlarıydı.

Ve bir orkestra şefleri vardı: Amigo Orhan.

"Amigo" sözü ilk defa Orhan ile tanındı. 10.000 Eskişehir taraftarı New York Senfoni Orkestrası kadar falsosuzdu. Çünkü Amigo Orhan harika bir maestroydu. Türkiye'de ilk ve tek.

Orhan bir beyfendiydi. Amigo sözcüğü de gerçek anlamında kullanılıyordu: Dost, arkadaş.. Yâni: Dost Orhan'dı... Eskişehir taraftarı da Dostlar!..

1968 yılının Şubat ayında Eskişehir'den 10.000 taraftar yola çıktı. Tren ve otobüsle İstanbul'a aktılar. Şöyle sloganlar atıyorlardı:

-Siyah Kırmızı, Anadolu Yıldızı.

-İstanbul'da Paşabahçe, sıra sende Fenerbahçe.

İnönü Stadını dolduran 10.000 taraftar Fenerbahçe'yi yeneceklerine inanmıştı. Ya Fener, ya Eskişehir. Kazanan şampiyonluğa gidecekti. İki takımın taraftarı yeri göğü inlettiler. İki efsane teknik direktör Fener'de Molnar, Eskişehir'de Abdullah Gegiç.

Sonuçta Fenerbahçe 3-0 kazandı.

10.000 taraftar tek olay çıkarmadan Eskişehir'e döndü. Fenerbahçeliler ile aynı şehir hattı vapurlarıyla Anadolu yakasına geçtiler. Güle oynaya, kardeşçe... Bilmem anlatabiliyor muyum?

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır