kapat

19.12.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
microbanner
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Asker esprilerine Kılıç Paşa çok güldü
'Askeriyede elektrik düğmelerinin altında lüzumsuzsa söndür yazar. Lüzumlu diye ışığı yakacam derken askerliğini yakabilirsin.'

'Bana 104 maddelik bir şey imzalattılar. Mesela, çatıya çıkmayacam, çıkarsam düşmeyecem, düşersem ölmeyecem diye bir madde vardı.'

Muhteşem bir geceydi. David Copperfield'dan sonra, Mydonose Çadırı'nda bu kez Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz ve Beyaz vardı. Üçü bir yerde... Ve ben, daha önce hiçbirini seyretmemiştim. Şansa bakın ki, üçünü birden izleme olanağı buldum. Geceye bayıldım. Hem Yılmaz, Cem ve Beyaz'ın esprilerine, hem de tamamı depremzedelere giden 250 milyar liraya sevindim. Ne bu çocuklar, ne de Mydonose'cular üç gece sürecek gösteriden hiçbir ücret almadılar.

KURTARMA EKİBİ
Gelirinin tümü "Hayat Mahalleleri' projesinde kullanılacak olan gösteriye üç sanatçı da kurtarma ekibi kıyafetleriyle çıktı. Askerliğini Yeşilyurt Hava Harp Okulu'nda yapıp terhis olan Yılmaz Erdoğan, sürekli askere yeni gidecek olan Cem Yılmaz ve Beyaz'a takıldı. Tabii en ön sırada oturan ve geçtiğimiz Ağustos ayında emekli olan Hava Kuvvetleri Komutanı İlhan Kılıç'ı gören Erdoğan çok şaşırdı ve askerlik esprilerinde biraz gerildi. Ama emekli paşanın esprilerine çok gülmesi üzerine açıldı ve ardarda askerlikle ilgili inanılmaz espriler yaptı.

İsterseniz önce Yılmaz Erdoğan'ın askerlik esprilerini kendi ağzından dinleyelim: Askeriyede tüm elektrik düğmelerinin altında 'lüzumsuzsa söndür' yazar. Bu güzel bir nottur da, yeterli değildir. Yani, günün öyle saatleri vardır ki, bir odaya girer bakarsın, 'lüzumlu desem değil, lüzumsuz desem değil, ne askerliğimi yakacam' durumu var yani. Işığı yakacam derken askerliğini yakabilirsin yani. Komutanlar lüzumsuz bulursa yandın.

Bana askerlikte usta birliğine geçerken 104 maddelik bir şey imzalattılar. Bu doğru, espri değil. Başka bir maddede de 'her ne sebeple olursa olsun çatıya çıkmayacam. Çıkarsam düşmeyecem, düşersem ölmeyecem.' yazıyordu. Böyle bir madde olduğuna göre, demek ki askerler anten için çıkıyor çatıya. Sonra da "Ayy, ayyy" derken düşüyor. Ve düştükten sonra da ölüyor. Bunu bir kişi yapsa, niye yazsınlar. Demek ki, çok kişi çatıya çıkıp, düşüp ölüyor. O yüzden böyle bir madde koymuşlar.

Başka bir madde ise, "Yanan sobayı ellemeyecem..." Düşünebiliyor musunuz, ben Yılmaz Erdoğan olarak böyle bir maddeye imza attım. Aslında ben yanan sobayı tutar mıyım? Tutmam. Ama imzaladım. İstersen imzalama. Demek ki, askeriyede, yanan sobayı tutan ve bırakamayan bölükler var. Yılmaz Erdoğan bu esprileri yaparken sürekli emekli paşanın gözlerine bakıyor ve kızıp kızmadığını anlamaya çalışıyordu. Ama eski Hava Kuvvetleri Komutanı İlhan Kılıç, bu esprilere kahkahalarla gülüyordu. Oyun sonunda kuliste Yılmaz Erdoğan'ı ziyaret eden Paşa "Neden yarım kestin? Daha fazla anlatsaydın. Askerlik anıları bitmez oğlum" demiş.

Aslında gösteriye ilk Cem Yılmaz çıktı. O da askerlikle ilgili 'esas duruş' gösterdi. Ama Cem'in esas duruşu biraz farklıydı! Belinden aşağısı biraz önde, eller yumruk yapılmış vaziyette, öne doğru uzatılmış durumdaydı. Cem Yılmaz 'esas duruş öyle olmaz, böyle olur' diyerek Yılmaz Erdoğan'a takıldı.

İNANDILAR...
Yılmaz Erdoğan, Beyaz ve Cem Yılmaz'ın gösterisi çok keyifli geçti. Bir ara David Copperfield'le de dalga geçen ekip, sahneye 13 kişi çağırdı. Yılmaz Erdoğan anonsunda şöyle diyordu... "Bu numarayı anlatanlar taş olurlar. (Atilla Taş'a gönderme). Üstlerine bir örtü örttüler, meşaleler yaktılar 'şimdi sizi kaybedeceğiz' dediler. Dumanlar arasında kulise gittiler. O sırada 15 dakika ara anonsu verildi. İnsanlar örtünün altından çıkıp yerlerine geçtiler. Ama arka sıralardan 'Eee, kaybolmamışlar ki' diye sesler yükseldi. Yani bazı insanlarımız hala nerede?

Üçünün de çok iyi olduğu gecenin esprileri arasında şunlar vardı:

* Beyaz, Gülgün Feyman için 'kaşı bir gün başının arkasına kaçacak bir daha geri gelmeyecek' dedi.

* Yılmaz Erdoğan da Gülgün Feyman için, 'onun belden aşağısı yok' dedi. Sonra da 'gören var mı?' diye sordu. Daha sonra ise 'ben kokteyllerde gördüm, görmemekle bir şey kaybetmediniz. Hepsi zaten o ekranda gördüğünüz kadar' dedi.

* Cem Yılmaz, 'okulda bize güvercinin sindirim sistemini öğrettiler ama fay hattını öğretmediler' dedi.

* Cem Yılmaz, Ahmet Mete Işıkara'yı ilk bir ay çok ciddi dinlediğimizi ama seksi erkek seçilince 'hadi lan oradan, seksi..' diye dalga geçtiğimizi söyledi.

* Cem Yılmaz, 'şimdi öğretmenler çadırda eğitim vermenin zor olduğunu söylüyorlar. Benim okuduğum okul betondu. Hocalar dahil' dedi.

VE FİNAL...
Gecenin sonunda üçü tekrar sahneye çıktı ve çok anlamlı birer konuşma yaptılar.

Cem Yılmaz: Tanrı 17 Ağustos'u hepimize ortak bir doğumgünü armağan etti. Artık hepimiz üç tarafı denizlerle, her tarafı fay hatlarıyla çevrili, altı çürük, üstü prefabrik, siyaseti dandik, sanatı televolelik, bu cennet, bu cehennem vatanda sıfır yaşında beraberiz ve yapacak çok iş var.

Beyaz: Depremde sadece ölen yakınlarımızı değil, ölmesi gereken yanlarımızı da gömelim.

Yılmaz Erdoğan: Güzel Türkçemiz'deki büyük harfle başlayan özel isimleri değiştirmeliyiz. Hangi cümlenin neresine denk gelirse gelsin büyük harfle başlamalı. Mesela; Demokrasi, Barış, İnsan, Sanat, Onur, Umut.. Hatta İstifa bile...

Üçü birden: Doğum gününüz kutlu olsun...

KENAN ERÇETİNGÖZ


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır