kapat

15.12.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
microbanner
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN DÜNDAR(cdundar@sabah.com.tr )


Tanıdık bir senaryo

Fakir oğlan, zengin kıza ilk görüşte vurulmuştu. Kendi mahallesinin kızlarına hiç mi hiç benzemiyordu. O ne tahsil terbiye, o nasıl maharet... hele o güzellik... görür görmez bağlanmıştı.

Ama kız açısından durum tersiydi. O, bizim oğlanı görünce, burun bükmüş, kendi muhitine girmeye çalışan bu kara kuru, garip adamdan hiç haz etmemişti.

Bir defa anlamadığı bir dilden konuşuyordu. Kaba sabaydı. Fakir, cılız ve cahildi. Bıyıklıydı. Ağzı kokuyordu. Belinde silahla geziyordu. Kabadayı kılıklıydı. Üstelik de pek kalabalık ve yoksul bir mahalleden geliyordu.

"Kusura bakma" dedi kız, "Biz ayrı dünyaların insanlarıyız".

***

Yılmadı oğlan...

Bir gün ayna karşısına geçti, ata mirası bıyığını kesti. Şalvarını çıkarıp kızın beğeneceği kıyafetler giydi. Kafasına şapka, boynuna kravat taktı. Kız gibi konuşabilmek için kurslara gitti. Ve yeniden çıktı huzura...

Güldü kız...

Kendi mahallesindekilere gösterdi oğlanı... Burun kıvırdılar. "Bundan olsa olsa bekçi olur" dediler. Üstünü başını giydirip, cebine biraz para sıkıştırıp kızın kapısında bir bekçilik ayarladılar. Zavallı oğlan, hayranlığından, yıllarca hevesle bekledi kızın kapısını... Kız emredince hiç tanımadığı mahallelere kavgaya gidiyor, cebindeki üç kuruş parayı ailesine harcayacağına çakıya, mermiye yatırıyordu. Bir gün, nöbet beklediği kapının kendisine de açılacağını umuyordu, oysa o kapıdan içeri izin belgesiz girmesine bile göz yumulmuyordu.

Zamanla kız, oğlanın sadakatini bir vaatle ödüllendirdi: "Biraz kendine çeki düzen ver, şu kavgayı dövüşü kes, alıcam seni içeri" dedi.

Oysa oğlanı kavgaya da silaha da alıştıran oydu. Huy bu, kolay çıkar mı; tam "Uslandı artık tamam" denilirken, mahallede bir hadise çıkıyor, bizimki mecburen müdahale ediyor, bir kavga, bir dövüş, iş karakolda bitiyordu.

Ve kız "Sen busun işte... Düzelmeyeceksin" deyip ilişkiyi askıya alıyordu. "Bekçi"ye ihtiyaç kalmamış, ama oğlan henüz durumu çakmamıştı.

Baktı olmayacak, rest çekmeyi denedi. Cebindeki parayı, belindeki çakıyı çıkarıp attı ortalığa, "Al hepsi senin olsun" diye kükredi, "Üç kuruş para veriyorsun diye beni satın alabileceğini mi sandın..?"

Bir ara yoksul komşu mahallelerdeki çekik gözlü dilberlerin peşine düştü. Ancak onlardan yar olmayacağını çabuk anladı. Bekçilik işini de kaybettiği için hepten çaresiz kalmıştı.

Sonunda mahalleliyi toplayıp, "Bakın arkadaşlar" dedi "Aramızda itişip kakışmaya devam edersek bu mahalleden kurtulamayacağız. Gelin şu meselelerimizi hır gürsüz, karakolsuz çözmenin yolunu bulalım".

Mahalleli buna dünden razıydı. Anlaştılar. Oğlan yine dikildi kızın karşısına... Ama kız artık eşeği sağlam kazığa bağlamaktan yanaydı. Şart koşmaya başladı:

"Bak! Artık öyle 'Mahallenin huzuru bozuluyor' filan deyip silah çekmek, milleti eve tıkmak, onu susturup bunu konuşturmak, çoluk çocuğa eziyet etmek yok. Herkese adam gibi muamele edeceksin, tamam mı?"

"- Tamam".

"- Yine yaparsan, bizimkiler gelip sana ceza yazacaklar ona göre..."

"- Ona da tamam"

"- Şu bütçeni ayarlamayı da öğreneceksin. Gözüm cebinde olacak".

"- Peki".

"- Komşularınla dövüşmeyeceksin. Bir sorun olursa bana söyleyeceksin".

"- Oldu".

"- Öyle kokoreç filan da yemeyeceksin artık. Benim gibi giyinecek, yediğimden yiyeceksin".

"- Ne yapalım, öyle olsun".

***

Anlaştılar. Nikah için gün alındı. "Kız evi"nden iç güveysi oğlana "Buyursun gelsin" diye haber salındı. Ama işi garantiledi ya oğlan, "Öyle şartlı şurtlu nikaha gelemem" deyiverdi.

Kız evinde bir telaş... İşin ucunda rezil olmak da var. Hemen bir aracıyı oğlanın mahallesine gönderdiler. Gelen bir de ne görsün: Mahalle cilalanmış, çakı bıçak atılmış, itiş kakış kalmamış. Ahalinin de yüzü gülüyor; ne de olsa daha az dayak yiyecekler bundan böyle...

Oğlanın odasına girmiş aracı... Koltukta arkası dönük biri oturuyor. Yüzünü dönmeden konuşmaya başlamış koltuktaki:

"Hani..." demiş, "o yıllar yılı ezip horladığınız fakir ama gururlu bir genç vardı ya..."

... ve dönmüş yüzünü aracıdan yana... "O benim işte..."

Yepyeni kostümler içinde, ışıl ışıl gülümsüyormuş.

Hemen "damat adayı"nı düğüne götürmüşler. Nikah fotoğrafında, mutlu bir aile tablosu çizmişler. Fotoğraflar basılınca da, oğlanın bir eliyle gelinin elini tutarken, öbür eliyle cebinden çıkardığı kokoreci ısırdığını görmüşler.

Yeni evliler balayı için Avrupa uçağına binerlerken film bitmiş, böylece herkes muradına ermiş.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır