kapat

15.12.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
microbanner
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Avrupa uğruna düello
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) aday olması sanıldığının aksine "herkesi" sevindirmedi. Örneğin İslamcı kesim ikiye bölünmüş durumda. Yeni Şafak ve Zaman gibi gazeteler Avrupa yolunda yürümeye hazırlar. Buna karşılık Milli Gazete ve Akit, Türkiye'nin adaylığından çok rahatsız.

Ancak AB'ye karşı olanlar sadece İslamcılar arasından çıkmıyor. Hukuk Profesörü Bakır Çağlar'ın "Jön Türk" olarak tanımladığı, Anayasa Profesörü, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal da Avrupa ile bütünleşme sürecine karşı. 12 Aralık Pazar günü Soysal, Hürriyet gazetesindeki köşesinde "Beş Paralık Adaylık" başlıklı bir yazı yayınladı. Bu yazıya da Milliyet'ten Hasan Cemal, 14 Aralık Salı günü "Beş Paralık Akıl" başlığıyla zehir zemberek bir cevap verdi. İşte çarpışan fikirler:

Soysal: Büyük kazık yedik
BEŞ PARALIK ADAYLIK
(...) Sözün kısası, yüz bin liraya ancak simit alınan bir çağda bile, Helsinki'de verilen adaylık kararı, bu biçimiyle, etse etse yine ancak beş para eder. Çünkü, Türkiye'nin dış ilişkilerine atılmış bir büyük kazıktan ibarettir.

Kimse yurtturmaya kalkmasın; dördüncü maddedeki "başlıca anlaşmazlıkların çözümüne ilişkin durum AB Konseyi'nce en geç 2004 yılı sonunda tekrar gözden geçirilecektir" sözlerinin anlamı açıktır. Virgül oyunları bir yana, paragrafın bütünü okunduğunda anlaşılıyor ki, Türkiye o tarihe kadar Ege sorunlarının çözümü için Uluslararası Adalet Divanı yolunu seçmemişse, tam üyelik görüşmelerine başlamayı unutmalı ve tam üyelik rüyasından uyanmalıdır. "Aramızdaki tek sorun, kıta sahanlığıdır" diyen bir Yunanistan'la Lahey'e gidilince ne olacağını ise herkes biliyor: Karasuları hakkının 12 mil olduğu aynı hükümle birlikte karar bağlanacak ve o çizgiden sonra başlayan kıta sahanlığının Türkiye'nin payına iki tutam yosun kalacaktır.

(...) O Kurul ki, üstünde bir Demirel ve dış dümeninde bir Cem bulunsa da, başında bir Ecevit, masanın çevresinde milliyetçiliği kimselere bırakmayan bir MHP'li topluluk, "yol haritası" mektubuna karşı çıkmış bir ANAP kanadı, Avrupa ve Kıbrıs konularındaki çizgisi farklı sanılan bir Şükrü S. Gürel oturmaktadır; onlar bu zillete (hor görme, alçalma) nasıl katlanmışlardır?

Cemal: Siz artık ekşidiniz
BEŞ PARALIK AKIL
(...) 10 Aralık 1999'daki Avrupa Birliği zirvesinde atılan tarihi adım yalnız Türkiye değil, Avrupa ve Yunanistan için de çok anlamlı bir gelişme. Barış ve demokrasi, kalkınma ve refah açılarından hakikaten sevinilecek bir dönüm noktası...

Böyle düşünmeyenler de var. Onlara göre Türkiye kendi kendini kapana sıkıştırdı. Öyle ki: AB'nin 14 üyesi sanki Türkiye'yi ellerinden kollarından tutacaklar, 15. üye Yunanistan da bir güzel dövecek!

Kafa bu!

Hâlâ 1960'larda, 1970'lerde yaşıyorlar. Yani onlar ortak bir pazar sloganının beyinleri tutsak aldığı yılların alışkanlığından bir türlü kurtulabilmiş değiller.

(...) Berlin Duvarı çoktan yıkıldı. Soğuk savaş bitti. Ama onlar, kafalarının içindeki duvarları yıkmaya bir türlü yanaşmıyorlar. Belki de bütün bir ömrün vakfedildiği davaların kaybedilmesinden kaynaklanan düş kırıklıklarının bunda rolü var. Bu yüzden hırçınlaşıyorlar.

Ekşiyorlar. Marjinalleşip etkileri azaldıkça uslupları değişiyor, irtifa kaybediyor. Yazık!

Kokoreç ve dönere Yunanistan örneği
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne aday olarak kabul edilmesinin ardından insan hakları ihlalinden enflasyona kadar pek çok sorun çözülmek üzere yeniden gündeme geldi. Bu sorunlar arasında en ilgi çekeni ise kokoreç ve dönerin yasaklanıp yasaklanmayacağı oldu.

AB Komisyonu, 1996'da çıkan "deli dana" krizi sonrasında geçici olarak sakatat türü ürünlerin ithal ve ihracını yasaklamıştı. Ancak geçen Ağustos ayında kısıtlamalar kaldırıldı. Böylece kokoreç ve işkembe de AB vizesi almış oldu. Ancak kokoreçten vazgeçmememiz için sağlık bakımından Avrupa standardını yakalamamız şart. Bundan böyle ya sağlıklı kokoreç ve döner yiyeceğiz ya da bu iki tadın damağımızda hoş bir anısı kalacak. Türkiye'nin şu günlerde yaşadığı kokoreç krizini birkaç yıl önce komşumuz Yunanistan yaşamış, "Deli dana" hastalığının ardından AB üyelerince sakatat ürünlerinin satışı yasaklanmıştı. Yunanistan, kokoreç ve döner için sokakta da satılsa AB Sağlık Standartları'na uyacağı garantisini verdi. Gıda Tüketicileri Derneği ile Tarım Bakanlığı'ndan oluşan kurulun denetimi sayesinde damak tadından vazgeçmedi.

!Alper URUŞ


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır