kapat

17.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN DÜNDAR(cdundar@sabah.com.tr )


Paranoya

Gece, Ankara uçağında karşılaştık. 8 yaşındaki oğlunun elini sımsıkı tutmuştu. "Akşam mutfakta yemek pişiriyordum. Birden oğlumu alıp İstanbul'dan uzaklaşmak istedim. İlk uçağa yer ayırttım ve dışarı fırladım" dedi.

Aslında arabayla geleceklermiş. Ancak şoförleri deprem korkusundan alkolik olduğundan güvenememişler. Rahatlayana kadar Ankara'da kalacaklarmış.

***

Dersaadet, nefesini tutmuş akıbet saydığı bir kıyameti bekliyor...

Şehri veba gibi sarıyor endişe...

Paranoya kol geziyor.

Televizyoncu dostum, 17 Ağustos'u aylar öncesinden bilip çalıştığı büroya duyuran "kahin spiker"in şimdi yıldızların hareketlerini izleyip "25-26 Kasım"a mim koyduğunu haber veriyor.

Bir başkası düzeltiyor:

"NASA, Clinton'ın gezisinin tehlikeli olup olmadığını araştırmış. 22 Kasım tarihini vermiş."

Melek yüzlü bir genç kız, korku dolu gözlerle bir bilim-kurgu masalı anlatıyor:

"İstanbul'a gelen şehirlerarası bir otobüse ak sakallı bir adam binmiş. Yanındaki yolcuya Salı'dan itibaren büyük bir facia olacağını söylemiş. 'İstanbul'da durmayın' demiş. Sonra ormanlık bir yerde ineceğini söylemiş, otobüsün kapısı açılınca da aniden ortadan kaybolmuş".

***

Nereden sokağa salındığı bilinmeyen gerçeküstü dehşet öyküleri, fısıltılar halinde kendin yoksul varoşlarından uçuşarak, çok katlı finans tapınaklarına kadar tırmanıyor.

Yayılan efsanelerden çok, bunların ciddiye alınması ürpertiyor insanı...

İstanbul, nefesini tutmuş "Boğaz'ın sularının çekilmesini" bekliyor.

Orhan Pamuk'un "Kara Kitap"ta tasvir ettiği, felaket sonrası İstanbul kabusu canlanıyor akıllarda...

"Bir zamanlar, Boğaz'ın ipek sularını gümüş gibi ışıldatan mehtabı seyrettiğimiz balkonlardan, gömülemedikleri için alelacele yakılan ölülerden çıkan mavimsi dumanın aydınlığını seyredeceğiz artık..." diyor roman...

"Boğaz"ım düğümleniyor.

***

"Göl suları yükselmiş... Avcılar'da evleri boşaltıyorlarmış" diye feryat ediyor telefonda kaygıyla titreyen bir ses...

"Nihat'lar karavan almışlar, geceleri orada yatıyorlarmış. Onlara mı gitsek" diye sızlanıyor bir başkası...

Üsküdar'da yaşlı bir kadın, "enkazda rezil olmamak" için her sabah temiz çamaşırlar giyiyor.

Balkonundan, Boğaz'ın ipek sularına yansıyan mehtap görünen bir İstanbullu, "Sanal olarak zaten nicedir sallanıp duruyoruz" diyor ve isyan ediyor:

"Oldu olacak söylentilerinden öyle yıldım ki, 'bir an önce olsun da kurtulalım' diye dua ediyorum."

Eskilerin deyimiyle "Şüyuu vukuudan beter" bir olaya dönüşüyor deprem; söylentisi, sallantısından çok hırpalıyor.

62 ülke liderine ev sahipliği yapan İstanbul, yüzyılın son zirvesinin tantanasına aldırmaksızın, 3'üncü bin yılı, zelzelenin psikolojik tahribatıyla karşılıyor.

***

"Unutmak için" aşk şurubu tavsiye ediyor Orhan Pamuk;

"Canım, güzelim, kederlim..." diyor "... felaketler zamanı geldi çattı, gel bana, vakit tamam, yaklaşan korkunç felaketi unutmak için perdeleri çekili yarı karanlık bir odanın sessizliğinde bütün gücümüzle birbirimize sarılarak ölümü beklemenin zamanı geldi artık".

Cinnetin eşiğinde, akıbet saydığı kıyameti bekliyor Dersaadet...

Dillendirilen paranoyaya bakınca, ruhlarındaki enkazı kaldırmanın epey vakit alacağı anlaşılıyor.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır