kapat

17.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


"Ulus-devlet" modeli ufak ufak aşılırken...

Başkan Clinton'un gerek Cumhurbaşkanlığı köşkünde, gerek Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı konuşmaları dinlerken, daha küçücük yaşta annemden işittiğim azarlar geldi aklıma.

Annem, kendimce yeni bir oyun bulmaya kalktığım, örneğin ikinci kat merdiveninin tepesinden, ata biner gibi tırabzana binip aşağı doğru kaymaya başladığım zaman, hemen bağırmaya başlardı:

- İn bakayım aşağı, yeni icat çıkarma..

Mutfak balkonunda, portakal sandıkları, hamam takunyaları ve babaannemin seccadesinden küçük bir ev kurmaya girişince de, yine annemin basbas bağıran sesi duyulurdu:

- Gir bakayım içeri, nerde görülmüş bu yaptığın?

İcat çıkarmak, yani yeni bir buluş yapmak; yahut hiç görülmedik yeni bir şey denemek, en azından azar işitmeyi gerektiren bir kabahat, hatta bazen dayak yemeyi hak ettiren bir suçtu...

Geleneksel kültürümüz sadece bilineni tekrar etmeyi pekiştiriyordu. Hiç görülmedik şeyler de yapmayacaktın, yeni icatlar da çıkarmayacaktın...

Ve kendi kendini tekrar edip durmanın sakıncalarını sezer gibi olduğun zaman da, içini çekip hayıflanmalı bir mırıltıyla yetinecektin:

- Böyle gelmiş, böyle gider.

Durmadan değişen Kozmos ve ondan uzantılı bir yansıma olarak Arz yuvarlağındaki insan yaşamlarının da durmadan değişen koşulları...

II. Mahmut, 1821 Mora başkaldırısının Fransız İhtilali'nden esintili bir hareketlenme olduğunu kavrayamamıştı. Celali başkaldırılarına karşı uygulanan yöntemi tekrar etmekle yetinmişti:

- Ur odunu kafasına sustur..

Bir anda çağdaş dünya dikilmişti Osmanlı baskıcılığının karşısına. Ve çağdaş dünya, insan hakları kriterlerini ön plana çıkardığı için, Türk ve İslam düşmanı sayılmıştı.

Şayet II. Mahmut, Fransız İhtilali'nin etkilerini algılayıp Balkanlar'da hafiften bir federasyona doğru kaysaydı; belki de Türkiye bugün yeryüzünün çok gelişmiş federatif devletlerinden biri olurdu.

II. Mahmut'un algılama yetersizliği, Mora başkaldırısında istenilen sonucu alamadığı için, Yeniçeri ordusunun kılıçtan geçirilmesine ve Tanzimat dönemiyle yüzeysel bir çağdaşlaşmaya adım atılmasına neden oldu...

Yine Fransız İhtilali'nin bir ürünü olan "ulus-devlet" modeli, 200 yıllık bir uygulama sonunda, 6 milyar nüfuslu Dünya'da 5 milyar insanı yoksulluktan kurtaramadı.

Oysa artık değişen teknolojilerle birlikte artan üretimi rahatça emebilecek zenginleşmiş insan kitlelerine gerek vardı.

Türkiye bu büyük değişimin de dışında kalmayı yeğleyecekmiş gibi görünüyordu. Toplumun iç dinamikleri çalışmıyordu. Ama dış dinamikler çalışıyordu. Ve Türkiye değişmek, yahut değiştirilmek zorundaydı.

Başkan Clinton, kibarca bunu bir kez daha vurguluyordu. Ilıman İslam profilli, demokratik, laik, saydam ve Avrupa Birliği'nin boyutları içinde İslam'ı da sarmalayacak bir globalleşmenin bayraktarlığını yapan bir Türkiye...

Bunun için gerekli her yardımı yapmaya Washington hazırdı.. Enflasyonu durdurmaya da hazırdı, -altı çizilmese dahi- eroinle silah kaçakçılığını durdurmaya da..

Yeter ki Türkiye, "iç düşman-dış düşman" psikozlarından kurtulup, çevresiyle anlaşma rüzgarlarının, hukukun üstünlüğüyle insan haklarına dayalı yeklenlerini fora edebilsindi...

Hiç kuşkunuz olmasın Dünya da, Türkiye de iyiye doğru gidiyor.

Ah bir de şu deprem belasıyla kaygıları aşılabilse... Yapı ve arazi spekülasyonlarıyla çarçabuk köşeyi dönme kurnazlıklarının bedeli, çoluk çocuk hepimizin hayatına toptan mal olmasa...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır