kapat

05.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
microbanner
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )


ANAP'ı affetmek

Siyaset yazılarında duygusallıktan uzak durmak gerekir. Ama bugün duygusal bir siyaset yazısı yazacağım.

ANAP'la ilgili hayal kırıklığımı, kırgınlığımı ve küskünlüğümü anlatacağım.

Fare dağa küsmüş, dağın haberi olmamış diyeceksiniz, biliyorum.

Ama yine de farelerin de duygularını ortaya koyma özgürlüğü olmalı, değil mi...

***

Üzerinden yıllar geçti. Artık biraz içimi dökeyim.

Ben 28 Şubatı izleyen o sancılı günler ve aylar boyunca, hep ANAP'tan bir çıkış bekledim.

ANAP, 80'li yılların başında, ben henüz siyasi despotizmin içimdeki kalıntılarıyla cebelleşirken, statükoya karşı o muhteşem meydan okuyuşuyla; fütursuz, komplekssiz, takıntısız ve sade mi sade tavrıyla kalbimi kazanan partiydi. Evet, yönetim çoktandır değişimci gücünü kaybetmişti. Ama 83 mucizesini yaratan o koca partiden geriye hiçbir şey kalmamış mıydı? Adını sanını bildiğimiz, tanıdığımız, değer verdiğimiz bunca isim arasından birkaç cesur ses mutlaka çıkacaktı. Ve bu ses mutlaka destek bulacak; parti yeniden kuruluş felsefesine sahip çıkacaktı.

Ahh!

O günlerde böyle bir çıkışa, böyle bir demokrat sese bilemezsiniz nasıl da ihtiyacımız vardı...

Ama bu ses bir türlü gelmedi. Umudum gittikçe tükendi. O koca parti, ardında benim gibi nice kırgın kalp bırakarak küçücük bir hesabın peşine takılıp gitti.

Partilere, insanlara kızıldığı gibi kızılmaz, küsülmez biliyorum. Ama yine de küstüm.

Şimdi ise affetmeye çalışıyorum.

İnsanlar gibi partilerin de yaşananlardan dersler çıkarabileceğini ve nadim olabileceğini, insanlar gibi partilerin de affedilme hakkı olduğunu kabul etmeye uğraşıyorum. Ve bu affedici ruh haliyle, uzun bir aradan sonra yeniden ANAP'ı dinliyorum.

Kulağıma umut verici sesler geliyor.

Mesut Yılmaz'ın bundan yirmi gün kadar önce grup toplantısında yaptığı konuşmayla iyice dikiliyor kulaklarım. Biliyorum, Yılmaz boşuna böyle konuşmaz. O iyi koku alır. Belli ki rüzgar hem ülkede hem de partisinde yön değiştiriyor.

Derken, Yozgat Milletvekili Lütfullah Kayalar'ın son grup toplantısında yaptığı konuşmanın metni ulaşıyor elime.

Lütfullah Kayalar amansızca eleştiriyor partisini. Bir zamanlar Türkiye'nin tranformasyonunu başlatan partinin son on yılda nasıl kendi kendine ihanet ettiğini ve bu ihanetin bedelini seçim meydanlarında nasıl ödediğini anlatıyor.

"1980'lerin hızlı değişim rüzgarları sonraki on yıl içersinde kesilmiş ve Türkiye yeniden yoğun bir statükoculuğa boğulmuştur. Yeniden siyasi alana müdahaleler olmuş ve demokrasinin yapısal fonksiyonları gelişmek yerine zayıflamıştır. Siyasetin inandırıcılığı bütün Cumhuriyet tarihinin en düşük seviyesine inmiştir" diyor.

Partinin temel problemini "halkın yanından kalkıp devletin yanına geçmek" olarak koyan Kayalar, Türkiye'nin nasıl sıkıştığını, acil bir dönüşüm projesinin nasıl büyük bir ihtiyaç olarak dayattığını anlattıktan sonra şöyle özetliyor mevcut durumu:

"Bugün zor olan değişmek değil, bu şekilde statükoyu devam ettirmektir."

***

Affa hazır gönüller, bazen başlangıç için minik bir jest bekler.

Kayalar'ın konuşması, işte o minik jestin sıcaklığını yayıyor içime.

Yeni bir hayal kırıklığının korkusu için için sürerken...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır