kapat

05.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
microbanner
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


Sarhoşa mektup yazılır mı?

Şair "Şu kerhane-i alemde herkesin bir davası var.." diye başlamış dörtlüğüne.. Ben de kafiyesine uydurmak için "İslamköylü Süleyman Ağa'nın da bir koltuk davası var.." diye devam ediyorum.. Okuması da size kalıyor..

Ahmet Vardar, Türk basın tarihinin son otuz yılına imzasını atanlardan biri olabilir.. Zulular'ın başkanı Babalulu'nun yakın arkadaşı da olabilir.. Giriştiği her fikir tartışmasından galip de çıkabilir..

Fakat bunlar O'nun, Sedat Sertoğlu'yla başa çıkabileceği anlamına gelmez..

Her insanın bir ek yeri vardır.. Orasına bastınız mı dağılır.. Mesela Baba'nın ek yeri koltuğudur.. Karşılıklı konuştuğu insanların gözlerini dikip koltuğuna bakmasından bile kıllanır..

ooo

Tansu Hanım siyasete girdiği günlerde kendine pekçok akıldane peydahlamıştı.. Bir kısmı siyasetten, bir kısmı basından.. Geri kalanı da başıbozuk takımından..

Kendisine "parti içinde nasıl yükseleceğine" dair türlü türlü akıllar verildi.. Verilmesi de icap ediyordu.. Çünkü nihai kararı Baba verecekti.. Eğer Tansu Hanım'ın yolunu kesmeyi o günlerde kafasına taksaydı, bu iş zaten buralara gelmezdi..

Koltuğuma bakanı yakarım..

Baba'nın huyunu iyi bilenler Tansu Hanım'ı karşılarına alıp şu nasihatı verdiler:

- "Baba ile konuşmaya gittiğinde ne söylersen söyle.. İstersen memleketi parsel parsel bölüp yapsatçılara pazarlayacağım, diye konuş.. Katiyen aldırmaz.. Amma velakin sakın ola ki koltuğuna bakma!"

Baktın mı yandın.. Ha kadınlar hamamının kubbesine çıkıp, tersine dikili fanuslardan çıplak kadınları seyretmişsin.. Ha Baba'nın koltuğuna bakmışsın.. Birincisi nasıl namahrem ise ikincisi de siyaseten o kadar namahremdir..

Tansu Hanım bir konuyu anlamak istemediği zaman gözünün akını büyütüp boş boş bakar ya! O'nun bakışından dersini anlamadığını bilmişler.. Akıl verenler "Bu kadın ne de olsa Amerikan kültürü almış, belli ki bizim dilimizi söktüremiyor.." diye düşünmeleri ile aynı şeyleri İngilizce tekrarlamışlar.. Lafın mabadına da tembihat cümlesini yapıştırmışlar..

- "God forgives Baba don't.."

Yani meali "Allah affeder Baba etmez.." oluyor..

Tansu Hanım o zaman anlamış ve gözünü katiyen Baba'nın koltuğuna dikmemiş.. O tarihlerde Hüsamettin Cindoruk Tansu Hanım'a rakipti.. Üstelik Baba'nın da yakın silah arkadaşıydı..

Ona rağmen Baba, genel başkanlık icazetini ona değil Tansu Hanım'a verdi.. Eski dostlara vefasızlığından mı? Haşa! Bakışlarından huylandığı için..

ooo

Hüsamettin Bey'in gözleri hipermetroptur, yani yakını görmez.. O sebepten gözlük camları robocop dediğimiz çevik kuvvet polisinin kalkanı gibi kalındır..

Bir yere baktığı zaman gözü camın arkasından pörtlemiş gibi çıkar.. Diyelim ki Baba'nın koltuğuna bakmadı da şöyle gözü kaydı.. O camlar sayesinde gözleri koltuğa dikilmiş projektör gibi durduğundan Baba'nın sinirlerinin oynaması normaldir..

O Baba ki 12 Eylül döneminde kimsenin gıkı çıkmazken, devrin askeri amirine "Başbakanlıkta bulunan koltuk benim şahsi malımdır.. Ektekiler de satın aldığım yerden faturasıdır.. Koltuğumun özüme iadesi.." diye mektup yazmış adam..

Hüsamettin Bey ile Tansu Hanım'ın bakışlarını ayıramaz mı?

Ayırdı nitekim, ayırması ile Tansu Hanım'a el vermesi, eski arkadaşlarını kazıklanmış gibi bırakması bir oldu.. Ne zaman ki Tansu Hanım kendisine aykırı gitmeye başladı o zaman aklı başına geldi ama artık geç kalınmıştı..

Baba'nın partisi çoktan özerleştirilmişti..

Bu fasulya 7.5 liraya..

Yine lafı dağıtıyorduk.. Baba'nın ek yeri nasıl ki koltuğu ise Ahmet Vardar'ın ek yeri de bizim Sedat Sertoğlu'dur.. Neden derseniz Ahmet Vardar, Türkçe'den başka yabancı dil konuşmaz..

İngilizcesi iyidir ama "Yes, no, fuck" sözcüklerinden başkasını kullanmaz.. Fransızca olarak Marsilya şivesiyle "Vii.." dediği rivayet edilir.. Almanca "yah" da diyebiliyor ama Avrupa Birliği konusundaki tavrı yüzünden onlara küs.. Mecbur kalmadıkça Almanca evet, demez..

Son olarak Zulu dilinden "Fasulye" demeyi öğrenmiş.. O da Zulu Başkanı Babalulu ile yemek yerken.. Babalulu durup dururken "Fasulye" diye seslenince Ahmet Ağabey, bildiğimiz fasulye geliyor zannedip "Benimki pilavüstü olsun.." demiş.. Sonra anlaşılmış ki Fasulye başkanın karısının adı..

Bir de kızları varmış.. Ahmet Vardar onun da adının "Ayşekadın fasulye" olduğunu iddia ediyor ama Sedat doğrulamıyor..

ooo

Her ne ise! Ahmet Ağabey röportaj amaçlı seyahatlerinde Sedat Sertoğlu'nu dilbaz olarak yanında taşımak zorunda kalır..

Tabii harcamaları da müşterek yaptıkları için hiç canları sıkılmaz.. Çünkü bütün gezi boyunca boş zamanlarını "kim kimi kazıkladı?" hesabı yaparak geçirirler..

Bu tür iş seyahatlerinin ticari rantını genellikle Sedat toplar.. Hiçbir şey yapmasa, hesabı paylaşırlarken kur farkından avantaj sağlar.. Bir de yemek yediklerinde sorun çıkar..

Sedat genellikle yemek yedikleri restoranın listesine bakıp en ucuz yemekleri Ahmet Ağabey için seçer, kendisine de en pahalı olanlarını söyler.. Bir ucuz ile bir pahalıyı toplayıp, ortadan bölün.. Sonuç orta karar çıkar..

Ahmet Ağabey bu durumdan önceleri huylanmıyordu.. Ne zaman ki Sedat Sertoğlu'nun 50 dolara yediği ıstakozun, aynı lokantada kendisine 150 dolardan satıldığını öğrendi, o zaman fikrini bozmaya başladı..

O günden beri müşterek seyahatlerde ne harcıyorlarsa kuruşuna kadar bir deftere yazıyor, Türkiye'ye döndüğünde "bilirkişiye" gösteriyor..

Bilirkişi her seferinde Sedat'ı sekizde sekiz kusurlu buluyor.. Ahmet Vardar buna rağmen Sedat'tan vazgeçmiyor..

Ay buluta girmiyor, buna aklım ermiyor..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır