kapat

05.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
microbanner
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Darmadağınık bir yazı

2000 yılına 56 gün kala, havalar da iyi giderken İstanbul'da, içimdeki gizli bir anlamsızlık bulutu, gönül göğümü bazen öylesine kaplayıveriyor ki..

Oktay Kurtböke'nin de, Kozmos matematiği içine acıklı vodviller yerleştirmeye çalışarak geçip giden garip bir insanlık hengamesinden, ayrılıvermesinin mi etkisi kimbilir?

Yıllar var gördüğüm yoktu Kurtböke'yi..

12 Mart ahmaklığının kalem kağıt düşmanlığına dönüşmüş karanlık çerçevesinden gülüyordu hâlâ daha anılar albümünde...

Benden de en az 10 yıl daha küçüktü...

Tek tek kopup giden yapraklara bakarak, kendinin de onlara katılıp gideceğinin aynasından bakmak gönül göğüne... Ve kararıp ağırlaşan bir anlamsızlık bulutu...

Can Yücel, derken Fakir Baykurt, derken Mahmut T. Öngören, derken Oktay Kurtböke...

Üfff...

Benim 12 yıllık otomobilin bozuk karbüratörü, insanın güncel şavkına da bulaşan bir tıknefeslik yaratıyordu her sabah...

Yenisi de yoktu iç piyasada...

Çeşitli alanlardaki aygıt ve araçların şayet yaşları 5 yılı geçmişse, onların da yedek parçalarını bulundurmak zorunda değil buradaki servisleri...

Bizim moruklamış araba, yedek parça yokluğu yüzünden nerdeyse ıskartaya çıkacaktı..

Bir yandan globalleşme süreci üstüne sayfalar dolusu yazılar yaz, bir yandan da bulunamayan karbüratörü düşün...

Bir yandan vatan millet üstüne nutuklar söylerken, bir yandan da iki yıl sonraki emekliliğini düşünen darbe dönemi militerleri gibi..

İyi ki müzik, yahut güvence düzeni türünden elektronik araba donanımı teknolojisinde uluslararası ödüller almış bir dostum var, Şükrü Okçu diye...

Sonunda "ne yap yap bir çaresini bul şunun" ricasıyla Okçu'ya bıraktım arabayı...

12 gün sonra telefon etti bana, "araba hazır" diye...

Gittim arabayı almaya...

Allah Allah... Musa, Davut, İsa, Hz. Muhammed...

Bizim Okçu, tüm tanıdığı teknik atölyeleri seferber etmiş. Karbüratör dışardan getirilmiş; boya yenilenmiş, iç döşemeler, lastik paspaslar tümden değiştirilmiş. Ön tabloda ses yapan kırıklar tümden onarılmış..

O sırada Okçu'nun da arkadaşı olan bizim Okan Bayülgen'le karşılaştık. O da arabayı yeni aldım sanınca keyfim gıcır oldu.

Şimdi arabada giderken, çok yeni ve aşırı gözalıcı bir arabaya binmiş gibi, bir utanç kaplıyor içimi... Başımı pencereden çıkarıp, nerdeyse bağırmak istiyorum gözleri bizim arabaya takıldığını sandıklarıma:

- Yeni değil, 12 yıllık; yeni değil, 12 yıllık...

Günler geçip gidiyor işte...

Yazı da iyice dağılıp ömürlerimize benzedi...

"...Ölüm herkesin başında, uyudun uyanamadın olacak, kimbilir nerde nasıl kaç yaşında..."

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır