kapat

05.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
microbanner
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Ve gidip düşmana sığındı
Çerkez Ethem düne kadar çarpıştığı Yunan Ordusu'na niçin katıldı? Ne oldu da Gazi, onun sonunu hazırlayan emri vermek zorunda kaldı:

GAZİ Paşa, Çerkez Ethem'in, hayatına kastettiğini çok iyi biliyor ama o günün koşullarında durumu idare etmeye çalışıyordu. Aslında, Çerkez Ethem'i bir bela haline dönüştürmeyi arzulamıyordu. Belki de, onun Milli Mücadele'ye katkılarını dikkate alıyordu. İşte bu kritik günlerde, hangi olaylar meydana geliyor, kim kimi istemiyor? Kılıç Ali'nin anılarından izleyelim:

"Gazi, Ethem meselesini yerinde çözmek istiyordu. Eskişehir'e gitmeye karar verdi. Amacı, İsmet Paşa ile Ethem ve kardeşlerini biraraya getirmekti.

3 Aralık 1920 akşamı, trenle Eskişehir'e hareket etmeye hazırlanırken, Ethem, hastalığını bahane ederek, gelmek istemedi. Gazi ise, Ethem'in bu seyahate iştirakini mutlaka arzuluyordu. Biraz da zorlayarak yatağından kaldırdık, ikna edip, istasyona getirdik.

ETHEM TRENDEN KAÇTI
Trende Gazi'nin Müfreze Komutanlarından Topal Osman da vardı. Rahmetli Paşa'ya çok bağlı idi. Seyahatte Ethem, birtakım şımarıklıklar sergiledi. Topal Osman her an bir olay çıkarmak üzereydi. Ethem'in her hareketini, Gazi'ye saygısızlık olarak değerlendirdi. Recep Zühtü ile beni bir kenara çekip, 'Ethem'i bu gece yok edeceğim' dedi. Topal Osman, çok pervasızdı. Kendisini uyardık. Kesinlikle böyle bir harekete kalkışmamasını, Gazi'nin bundan asla hoşlanmayacağını ihtar ettik. Rahmetli, sözümüzü dinledi.

Ertesi sabah Eskişehir'e ulaştık. Oradan Bilecik'e gidecektik. Paşa uyuyordu. Heyettekiler kahvaltı için otele gittiler. Ethem'le Hacı Şükrü Bey ise, Kuvay-ı Seyyare Karargahı'na, Ethem'in kardeşlerinin yanına yöneldiler.

Bir süre sonra haber geldi. Trenin hareket etmek üzereydi. Hemen döndük. Çerkez Ethem ile Hacı Şükrü meydanda yoktu. Gazi Paşa, 'Madem Ethem Bey yok, Bilecik'e gitmemiz gerekmez. Bu gece, burada kalalım' emrini verdi.

Gazi Paşa, Ethem'in trene niçin dönmediğini biliyordu. Fakat, hiç renk vermedi, soğukkanlılığını korudu. Paşa'nın yaptığı programa göre, önce Eskişehir'deki Batı Cephesi Karargahı'na gidilecek, orada İsmet Paşa ve arkadaşlarına hitaben bir konuşma yapılacaktı.

BAŞINA BUYRUKTU
Gazi Paşa, Batı Cephesi Karargahı'na gitti. Daha önce belirlenen program gereği ben de, Ethem'in Karargahı'na geçtim. Gece yarısına kadar orada kaldım, günüm Ethem'le sohbet ederek geçti.

Ethem, yine bir hastalık bahane edip, Batı Cephesi Karargahı'ndaki toplantıya gitmemişti. Benimle görüşürken çok asabi idi. Karargahında olağanüstü bir hal vardı. Cephane yüklü mekkareler (katırlar) sürekli hareket ettiriliyor, bu arada bazı kişiler, kenara çekilerek gizli gizli talimatlar veriliyordu.

Ethem'in yanından ayrıldım. Sabah kalktığımda otel sahibesi Madam Dadyo, bana bırakılan bir mesajı getirdi. Mesaj kartında aynen şunlar yazılıydı:

GERGİN BİR KARARGAH
'Kuvayı Seyyare'ye yapılan haksızlıkları yerinde incelemek için Ethem Bey'le birlikte Kütahya'ya gidiyorum. Arkadaşlara arz-ı veda ederim. -Hacı Şükrü' Çerkez Ethem'le Hacı Şükrü Bey, böylece kafileden ayrıldıklarını açık açık ifade ediyorlardı.

Batı Cephesi Karargahı'ndaki toplantıda Ethem'in kardeşi Reşit, havayı iyice bozdu. Miralay İsmet Bey'e saldırgan şekilde konuşuyor, sürekli olarak kardeşi Ethem'in asaletinden ve kahramanlığından söz ediyordu. Daha ileri gidip, Ethem'in, hiç kimsenin emri altına girmeyeceğini ileri sürüyor, bu konuşma Mustafa Kemal Paşa'nın canını çok sıkıyordu.

Kemal Paşa, bu gergin atmosferde Ethem'in kardeşi Reşit'e şunları söyledi: 'Diyelim ki, İsmet Bey'i çektik. Yerine kim gelecek?'

Paşa'nın bu sorusuna Reşit hemen şu karşılığı verdi: 'İşte mesela Kazım Bey, o da olmazsa, nihayet ben' Gazi gerginliği gidermek için uğraşıyordu. Ama imkansızdı. İsmet Bey'e gerekenin yapılması için bütün yetkilerini kullanması emrini verdi. Bu emrin Ethem'e bildirilmesi için kardeşi Reşit memur edildi.

Gazi yine de büyüklük daha yaptı. Celal Bayar, Eyüp Sabri, Vehbi ve Reşit Bey'ler ile benden oluşan bir heyet kurdu. Ethem ve kardeşi Tevfik'i ikna etmeye çalışacaktık.

24 Aralık 1920'de beş arkadaş yola çıkıp Kütahya'ya gittik. Ethem ve kardeşini çok asabidi. Artık İsmet Paşa'ya karşı olan kinlerini açığa vurmuşlardı. Ona hakaret etmekten çekinmiyorlardı.

SONU ACIKLI OLDU
İkna olmuyorlardı. Kendilerine hak verir gibi görünüp, ayrıldık. Ethem, Eskişehir'den gelebilecek saldırıya karşı önlem almıştı. Tabii, İsmet Paşa da, karşı önlemleri almaktan geri kalmamıştı.

Sonunda harekete geçildi. Ethem ve yandaşları, mağlup olarak kaçtılar ve o zamana kadar vuruştukları Yunan Ordusu'na katıldılar.

Ethem, önce Atina'ya gitti. Oradan Almanya'ya geçmiş. Bir ara, Mısır'da olduğunu duyduk.

Sonra Ürdün'e geçmiş. 150'liklerle birlikte vatandaşlıktan çıkarıldı. 1938'de ilan edilen af üzerine kardeşleri Türkiye'ye döndü ama, kendisi dönmedi. 1948'de de Ürdün'ün başkenti Amman'da vefat ettiğini öğrendik."

'Beni tutup Çankaya kayalıklarına bağladınız'
KILIÇ Ali'nin anılarındanki "insan" Mustafa Kemal'i görelim: "Ata, yataktan kalkınca ilk iş olarak sabah kahvesini ve sigarasını içerdi. Sonra traş olurdu. Onun özelliklerinden biri, kendi kendine traş olamamasıydı. Berberi, Gazi'yi özenle traş ederdi. Ata sonra masajını yaptırır, banyosunu alır, giyinip mesai odasına geçerdi. Orada günün programını yapardı. Ankara'da gideceği yerler sınırlıydı. Genellikle Marmara Köşkü'ne gider, bazen öğle yemeğini de orada yerdi. Çiftlikle meşgul olur, yakın arkadaşlarının evlerine uğrayıp dinlenirdi.

HALKLA KAYNAŞIRDI
Atatürk, Yalova'da genellikle Millet Köşkü ve Baltacı Çiftliği'ne giderdi. Florya'da bulunduğu zaman, banyodan istifade ederdi. İstanbul'da motorla boğaz gezintisi yapan Gazi Paşa, Anadolu kıyısını takip ederek, Ada'ya gitmekten hoşlanırdı. En büyük zevki ise halkın arasına girmek, onlarla kaynaşmak ve eğlencelerine katılmaktı.

İstanbul'da bir akşam vakti Park Otel'e gitmiştik. Geç saatlere kadar eğlenildi. Halkın, samimi sevgi gösterisi arasında otelden ayrılıp, Dolmabahçe'ye dönmüştük. Ertesi sabah, Atatürk uykudan kalktı, bir önceki akşamın değerlendirilmesi yapıldı. Yanındaki arkadaşları, çok içki içildiğinden söz edince, Mustafa Kemal Paşa kızdı. Paşa, şunları söylüyordu:

DEDİKODU BİTMEZ Kİ!
'-Evet efendim! Cumhurbaşkanı diye, beni tutup, Çankaya'nın kayalıklarına bağladınız. Kendiniz ise, envai türlü (her çeşit) eğlenir ve gezersiniz. Bana gelince, 'çok içildi' diye tenkide başlarsınız. Belki de içilmiştir, belki de bunu birtakım kötü niyetli adamlar, dedikodu konusu yapabilirler. Ama ne diyecekler, nasıl propaganda yapacaklar?

Dün akşam, Atatürk içti, dans etti, yanındaki kadını öptü, bunları diyecekler değil mi?

Muhatabı da buna, evet içti, dans etti, öptü. Bunları, biz de gördük. Bu adam, daha başka ne yapıyor? Yaptığı başka neler vardır?

Onları da söyle, deyince; kötü ruhlu insanların söyleyeceği başka ne olabilir? Onun için herşeyi, günahı da, sevabı da açık yapmak, milletin gözü önünde birtakım dedikoduları önler.'

Atatürk, gerçekten de herşeyi milletin gözü önünde yapardı. O'nun eğlence hayatı, her insanın yaşayabileceği kadar mütevazı idi.

HULUSİ TURGUT


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır