El muzaffer, el daim..
Uzun sayýlabilecek meslek hayatýmda bugüne kadar bir tek Ahmet Vardar ile baþa çýkamadým.. Mesleki veya kiþisel, girdiðim bütün rekabetleri kaybettim.. Eþin dostun önünde yaptýðýmýz tartýþmalarýn bir tekinden bile galip çýkamadým..

Spotta belirttiðim gibi, Ahmet Vardar son olarak gittiði Güney Afrika'dan yaptýðý röportaj ile kariyerime bir darbe daha vurdu..

Nasýl mý vurdu?

Bu Güney Afrika denilen memlekete ben iki kere gittim.. Her seferinde bir hafta kaldým.. Ülkenin belli baþlý þehirlerinden baþlayýp, taaa kýtanýn en güneyindeki Ümit Burnu'na kadar uzandým..

Döndüðümde de röportaj niyetine yediðimizi içtiðimizi anlatmaktan baþka birþey yapamadým..

Ahmet Aðabey bu ülkede benden daha kýsa süre kaldý..

Timsah etinden yapýlma dürüm yedi, haplanmýþ aslanlarla fotoðraf çektirdi, Zulu kabilesinin þefi ile tanýþtý.. Eþi Fasulya Haným'ýn yaptýðý yemekleri tattý..

Aslanlarla fotoðraf..

Oysa ben de safariye çýkmýþtým.. Safariye giderken elimize bir çakar almaz tüfek bile tutuþturmadýlar.. Zaten oradan anlamýþtým safarinin dandik olduðunu..

Afrika'nýn balta girmemiþ ormanlarý diye tabir edilen yerlerde, sabah ayazýný yiye yiye dört saat dolaþtýk.. Göre göre iki üç kara tavuk gördük..

Onlarýn kara tavuklarý vahþi doðanýn içinde yaþýyor ama bizim kümes tavuklarýndan daha medeni..

Bizim tavuklar kendilerine biri yaklaþmasýn.. Çarkýfelek programýnda elektrik süpürgesi kazanmýþ gibi çýðlýk çýðlýða kaçýþýrlar.. Vahþi doðanýn baðrýnda gezinen Güney Afrika tavuklarý ise yabancý gördüler mi ayaklarýna ayaklarýna dolanýyorlar..

Akýllarýna "Bu adamlar bizi yakalar, keser.. Tüylerimizi yolup, tencereye týkar mazallah!" fikri gelmediðinden daha sosyaller..

O safaride gördüðümüz en vahþi hayvan bir dað tavþanýydý ki rehberimiz olan beyaz çocuk bile heyecanlanmýþtý.. Biz de memlekete döndüðümüzde Afrika'nýn vahþi tavþanýný üç gün yazmýþtýk..

Þimdi oturduðum yerden Ahmet Vardar'ýn aslanlarla çektirdiði hatýra fotoðraflarýna bakýp iç geçirmem bundandýr..

ooo

Þu anda bile gazete masanýn üzerinde..

Ahmet Aðabey, kümeslerde kullanýlandan ince bir telin öbür yakasýnda oturan aslana 30 santim yaklaþmýþ, sað elinin iki parmaðýný hayvanýn gözlerine uzatmýþ duruyor..

Aslan da Ahmet Aðabey'e "Kim ulan bu kaplumbaða desenli adam?" dercesine bakýyor.. Yaptýðý iþin cesaret isteyen yönünü küçümsemek istemiyorum.. Aslan her þartlarda aslandýr.. Kendi payýma konuþuyorum, eterle bayýltsalar bile ben bir aslanýn beþ metre yanýna dahi sokulmam..

Lakin bu hayvanýn son derece budala olduðu da bilimsel bir gerçek..

Özellikle de yeni gördüðü bir þeye, ilk kez karþýlaþtýðý bir canlýya uzun uzun bakar.. Ahmet Vardar'ýn gömleðine baktýðý gibi.. Ahmet Bey o gömleði özellikle seçmiþ olmalý..

Onbeþer santimlik kareleri olan mavi beyaz ekose kumaþtan bir gömlek giymiþ.. Þýklýðý ile ormanlar kralýný þok etmiþ.. Aslanlarýn dördü de "Bunun üzerindeki þey deniz kaplumbaðasýnýn kabuðuna benziyor ama.." diye tereddütte..

Deniz kaplumbaðasý aðýr bir yaratýk.. Ahmet Vardar ise köy takýmý kalecisi kadar çevik.. Aslanýn aklýný karýþtýran bu olmuþ besbelli..

Ayrýca bu hayvanlar aleminde insanlarda olmayan birþey var ki biz ona "sezgi" diyoruz.. Yani insanda zayýf olan bir kabiliyeti..

Hangisi daha tehlikeli?

Mesela atlarý gecenin kör karanlýðýnda, üstelik bilmedikleri bir coðrafi þartta kendi baþlarýna býrakýn.. Sahibini sezgisi ile en tehlikesiz yoldan götürür.. Bir geyik rastladýðý mantarlarýn hangisinin zehirli olduðunu sezer..

Aslan da Ahmet Vardar'a böyle bir sezgiyle bakýyor..

Hayvan aklýyla Ahmet Vardar'ýn açken kendisinden daha yýrtýcý, daha tehlikeli olduðunu sezmiþ..

Garibanýn Ahmet Aðabey'e bakýþýndan anladým.. Aklýndan "Beyaz adam beni yemek niyetinde.. Üstelik suratýma tuttuðu parmaklarýna bakýlýrsa gözlerimden baþlamak niyetinde.." diye geçirdiði kesin..

Burada ben de aslanýn fikrine katýlýyorum.. Eðer Ahmet Aðabey acýkmýþsa hiç dinlemez, aslaný dahi ekmek arasý yapýp, yer..

Yazýnýn baþýnda da belirttim..

Ahmet Vardar'ýn bugüne kadar giriþtiði fikir münakaþalarýnýn birini kaybettiðine bile þahit olmadým.. Karþýsýnda ister bir akademisyen olsun, isterse Erzurum ulemasýndan rahmetli Teyyo Pehlivan gibi hüda-i nabit bir yetenek..

Ýki üç fikir sallamasýyla adamý bayar.. En çelik sinirli akademisyen dahi fikir bazýnda ritm tutturamaz..

ooo

Gazeteyi ziyarete gelen bir profesörle tartýþmasýna tanýk olmuþtum.. Adamcaðýz söylediklerine kaynak olarak Ýngilizce, Fransýz dilinde yazýlmýþ araþtýrmalarý isim isim vererek kaynak gösteriyordu..

Ahmet Vardar ise "Hani kýrmýzý kaplý kalýn bir kitap var, onu okudunuz mu?" diye soruyordu..

Sormasýnýn sebebi kitabý kaynak olarak göstermek deðil.. Adama "Okumadým.." dedirtecek ki ardýndan "Hay senin profesörlüðüne.." mealinde tebessüm edip, karþýsýndakini çýldýrtsýn..

O gün galiba uluslararasý hukuk kapsamýna giren bir konuyu tartýþýyorlardý.. Adamcaðýzýn Ýngiliz, Fransýz anayasalarýndan örnek vermesi o yüzden..

Ahmet Aðabey de tezini "Ama profesörler de biraz iþtahlý olur.." görüþüne dayandýrmýþtý.. Sonunda o ünlü "kýrmýzý kitap" sorusuyla hasmýnýn düþünce sistemini resetleyip, adamcaðýzý "üçüncü dereceden fikir yanýklarý" ile malžl olarak, evine yolladý..

Ahmet Aðabey'in tek baþa çýkamadýðý insan da Sedat Sertoðlu'dur.. Lisan yönünden Sedat'a muhtaç olduðundan, yurt dýþýna yaptýðý tetkik seyahatlerinde ona katlanmak zorunda kalýr..

Bu gezide de öyle olmuþ besbelli.. Ancak Sedat hendikapýna raðmen gezinin son derece baþarýlý geçtiðini itiraf etmek durumundayým.. Oturduðum yerden Ahmet Aðabey'i kutlarým..

Yazý dizisinin eðitici ve öðretici yönlerine ayrýca temas edeceðim.. Hele bir kýskançlýk bunalýmýndan çýkayým da..