kapat

04.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
microbanner
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CENGİZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


RP'den FP'ye; Libya'dan ABD'ye...

Recai Kutan başkanlığında ileri gelen FP'lilerin Amerika temaslarının, orta ve uzun vadede, gerek Türk siyasi hayatının bünyesi ve gerekse Amerikan (bu arada Yahudi-Amerikan) siyasi çevreler açısından dikkate değer sonuçlar yaratabileceğine daha önce dikkat çekmiştik.

FP'nin Washington-New York ziyareti, bu anlamda "interaktif" yani karşılıklı etkilenmeye dayalı bir özellik taşıyor. Öncelikle, böyle bir ziyaretin gerçekleşmiş olması bile başlı başına anlamlıdır ve Fazilet'i selefi Refah'tan ayıran temel özelliklerden biridir.

Refah Partisi'nin dış temasları genellikle Arap ve İslam dünyasındaki benzeri kuruluşlarla irtibatlara dayanıyordu. Necmettin Erbakan, Başbakan olarak ilk yurtdışı ziyaretini İran-Pakistan-Malezya-Endonezya doğrultusunda yapmıştı. İkinci ziyareti ise, kıyametler koparan, son derece gereksiz ve Refah'ın üzerine düşen şaibeyi güçlendiren Libya'nın dahil olduğu Mısır-Libya-Nijerya yönündeydi.

"Sembolizm" kendisini yeterince açıklıkla dışa vuruyor. Tümü İslam ülkeleri... İlki Asya İslam ülkleri; ikincisi Afrika İslam ülkeleri. Bunların hiçbiri Türkiye'nin hedeflediği çerçevede "demokratik" olmadığı gibi, Erbakan'ın ziyaret ettiği dönemde Nijerya, yüzkızartıcı bir diktatörlük rejimine sahipti; Malezya bir süre sonra Mahatir-Enver İbrahim çatışmasında görülebileceği gibi totaliterleşti. Endonezya'da otoriter Suharto rejimi yıkıldı ve Erbakan'ın yakın arkadaşı Habibi'nin siyasi ömrü de kısa bir süre önce sona erdi.

Burada ilginç husus, "tercihler"in Refah'ın kuvvetli "Üçüncü Dünyacı" yanını vurgulaması ve Amerika ve Avrupa'ya karşı herne kadar tedavülden kaldırılmış olsa da yıllarca Refah zihniyetine kazınmış olan alternatif "İslam Nato'su, İslam Ortak Pazar'ı, İslam Dinar'ı v.s." kültürünü yansıtmasıydı. Nitekim, bu Erbakan ziyaretleri, G-7'ye karşı bir "D-8" oluşumunu ortaya çıkarttı. D'nin G'den önce gelmesi; 8'in 7'den büyük olması da, pratik değerden yoksun olsa da Erbakanvari bir başka "sembolizm" idi.

Fazilet Partisi ise 20. Yüzyıl"ın sona ermesine bir ay kala, ilk yurtdışı temasını Amerika'da gerçekleştiriyor ve Washington'da "Amerika'daki laikliğin aynısını Türkiye için istediğini" ve AB'nin Helsinki Zirvesi'nden bir ay önce, "AB'ye en heyecanla girmeyi isteyen partinin FP olduğunu ilan ediyor. Buradaki "sembolizm" ve Fazilet'in Refah'a oranla "Radikal farklılığı" apaçık ortada.

İşin bu "dış boyutu"nun yanısıra Fazilet'in Türk iç politikasına dönük pozisyonu da "Washington podyumu"nda sergileniyor.

Hem görüşme yapılan kişilerin sıfatlarında, kimliklerinde hem de konferans verilen merkezlerin özelliklerinde Kutan, Türkiye için üzerinde durdukları hususları "demokrasi, düşünce özgürlüğü ve insan hakları" olarak sıralıyor.

Türkiye'de İslami duyarlılığı temsil eden parti böylesine bir "profil" ile Washington ve New York'ta boy gösterdikten sonra, Türkiye'de demokrasiyi daraltma ve boğazlama girişimlerinin Fazilet'in temsil ettiği zihniyet ve kesim üzerinden "Amerikan desteği ya da yeşil ışığı" ile gerçekleşmesi bundan böyle hayli zor.

Bu arada, Türkiye'deki İslami çevrelerin de bazı yanılgılardan kendilerini kurtarmaları gerekli. Kutan'ın Amerika ziyaretine tedirgin bakanlar sadece "acaba takiyye mi" saplantısından çıkamayan laikperestler değil. Bazı İslami unsurlar, "İslam'ı tehdit olarak gören bir Nato konsepti" bulunduğuna inandırılmışlar; "oyuna düşme" korkusu içindeler...

Böyle bir "Nato konsepti" yok ve hiç olmadı. Eğer olsaydı, Amerika'nın önce Bosna'da daha sonra daha da kapsamlı olarak Kosova'da "Müslümanlar lehine, Hıristiyan Sırplar aleyhine" silahlı müdahalesi olamazdı.

Bugün de Çeçen Müslümanlar'ı, Rusya karşısında Amerikan ağırlığına muhtaç durumdalar.

Türkiye açısından bakıldığında; Kutan'ın Washington ziyareti, hiç değilse, Çeçenistan'da soykırım peşindeki Rusya'nın "oyununa gelme tehlikesi" taşıyan Ecevit'in Moskova ziyaretinden daha yararlı...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır