kapat

04.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
microbanner
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CAN ATAKLI(ataklic@sabah.com.tr )


Oldu mu sayın Cumhurbaşkanım?

Ecevit bir genelge yayınlamıştı. Söylediği şuydu: "Ülkemiz bir deprem felâketi geçirdi, pekçok insanımızı kaybettik, daha fazlası da çaresizlik içinde. Bu nedenle Cumhuriyet Bayramı'nı bu yıl sade törenlerle kutlayacağız."

Bu genelgeden sonra Cumhuriyet Bayramı için yapılan bütün hazırlıklar iptal edildi. Dünyanın hemen her ülkesine gönderilecek sanatçılar bile bundan nasibini aldı. Genelge yüzünden Türk kültür, sanat ve edebiyatını dünyaya tanıtmaktan da vazgeçtik.

Ecevit'in yapılmasını istemediği törenler müzikli, şenlikli, havai fişekli gösterilerdi. Geçen yılı hatırlayın, yer yerinden oynamıştı, bütün kentler ayaktaydı, resmi geçitler yapılıyor, kentlerin meydanlarına kurulan sahnelerde sevilen sanatçılar halkı coşturuyor, havai fişek gösterileri, feneralayları, bandolar herkesi mutluluğa boğuyordu.

Ecevit bunu istemedi. Ama başta deprem bölgesi halkı olmak üzere Cumhuriyet'in her ne şart altında olursa olsun mutlaka parlak törenlerle kutlanması gerektiğini gösterdi.

"Sönük kutlamak" zorunda kaldığımız Cumhuriyet Bayramı'ndan sadece üç gün sonra Cumhurbaşkanı Demirel'in doğum günüydü. Cumhuriyet'in ilanından bir yıl üç gün sonra doğan Cumhurbaşkanımız için "yakın çevresi" bir doğum günü düzenledi.

Herhalde doğum gününü kutladıkları kişinin aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olduğunu unuttuklarından olacak kapıya "Doğum Günün Kutlu Olsun" diye yazacaklarına "Happy Birth Day" yazdılar İngilizce. Demirel ses etmedi.

Doğum gününde çalgılar çalındı, şarkılar söylendi. Demirel ses etmedi.

Ve en sonunda havai fişekler gökleri aydınlattı. Demirel yine ses etmedi.

Oldu mu bu sayın Cumhurbaşkanım? Yakın çevreniz, Cumhuriyet Bayramı'na nisbet yaparcasına şenlikli gece düzenleyeceklerine, o masrafla birkaç "kardeş aile" edinerek size en büyük hediyeyi vermiş olmazlar mıydı?

Cem Serdengeçti
Bazı insanların ölümünü gazete haberlerinden öğrenmek çok can sıkıcı oluyor. Dün yine çok üzüldüm, yıllar yıllar öncesinden tanıdığım gazeteci Cem Serdengeçti böbrek hastalığına yenilmiş ve aramızdan ayrılmış. 80'li yılların başında Günaydın Gazetesi'nde birlikte çalışmıştık. Kaç dil bildiğini hatırlamıyorum bile, hatta bilmediği dilleri saymak belki daha kolay olurdu. Çok ince bir entellektüeldi, o kadar tatlı sohbetler yapmıştık ki, hatırlaması bile keyifli. Bir İstanbul beyefendisiydi, ama çok garip bir siniri de vardı. Öfkelendiğinde bütün gemilerini yakabilirdi, pekçok kere yaktı da. Gazete haberinden 56 yaşında olduğunu öğrendim, hayret ettim, 40'lı yaşlarda olduğunu sanıyordum. Güle güle Cem, yerin rahat olsun.

Saç sakal karışmış
Erol Evcil'in "polis sorgusundan" çıktığı hali fotoğraflardan ve televizyonlardan gördünüz değil mi? Saç sakal birbirine karışmış, ayakta duracak hali kalmamış. Bu nasıl iştir anlamak mümkün değil. Suçlu da olsa, katil de olsa kimseyi kamuoyuna böyle teşhir etmeye hakkımız yok. Çok mu zordur adamı bir traş ettirmek, elbiselerini değiştirmek. Ama herhalde bir "mesaj" verilmek isteniyor. Ya "Bak biz adamı böyle yaparız" denmek isteniyor ya da "Bülbül gibi konuşturduk, herşeyi söyledi" havasını yayarak ilişkili kişilere gözdağı verilmeye çalışılıyor. Her iki durum da çok vahim. Devlet böyle şeylere tenezzül etmemeli.

Polis tarafından sorguya alınan herkese bu muamele yapılıyor aslında, bugüne kadar kimleri bu halde görmedik? Ama sonuç hep koca bir balon oluyor.

Evcil'i de bu halde görünce "Eyvah bu iş de kapatılacak " diye düşünmeden edemedim.

Bakan 'Tehdit yok' dedi
Sanayi ve Ticaret Bakanı Kenan Tanrıkulu ile Tariş olayını konuştum. Bürokrasiden gelme bir politikacı olan Tanrıkulu "Tariş Genel Müdürü'nün tehdit edildiği yolundaki yazdıklarınız doğru değil" dedi. Bakan Tanrıkulu "Bu arkadaşımızla ilgili bazı usulsüzlük iddiaları vardı. Kamuoyuna yansımadan bir inceleme yapılmasını istedim, çok ciddi bulgular saptandı, kendisi bu nedenle Ankara'ya çağrıldı, ama istifa etmesi için bir baskı yapılmadı" diye konuştu.

MHP'li bakan atamalar konusunda partisinin sürekli mercek altına yatırılmasından da şikayet ederek "Resmi Gazete'de herşey apaçık görülür, başka partiler çok daha fazla atama yaptığı halde, gözler hep MHP'ye çevriliyor" dedi.

Öte yandan Tariş Genel Müdürü Fatih Cenikli'ye açık açık "Seni belden aşağı vururuz" denilmediğini ama cümlenin "Biz başkaları gibi belden aşağı vurmayız" biçiminde olduğunu öğrendim. Öyle sanıyorum ki, resmi bir görüşmede "belden aşağı vurma" deyiminin şöyle ya da böyle kullanılmasının korku ve alınganlık yaratması çok normal.

Yine öğrendiğim bir başka bilgi de; Cenikli'nin yakın bir gelecekte özel bir bankanın Genel Müdürü olacağı yolunda.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır